Cuma, Nisan 19, 2024

Platzhalter roof5

 

Arama

Langfristige Artikel

Box Link

Events


 

 PANO

 

 

 

 

Newroz pîroz be!

Newroz piroz bo!

Newroz kutlu olsun!

 

 ----------------------------------------------------------------

 

A r ş i v  ( D e r g i - B e l g e - K i t a p )

 

 

 

 


Rasti Dergisi, Yıl: 2001 Sonbahar, Sayı: 1 - PDF

        İçindekiler:

  • TÊKOŞİN GERÇEĞİ

         Seyfi Cengiz ile Röportaj - Piro Zarek

  • Demokratik Cumhuriyet 'in Güncel Ve Tarihsel Anlamı 

         M. Zilan

  • Hapsedilen Dersim Aydını Üzerine Bazı Notlar

        H. Pulur

  • PYSK ' nın Tasfiyesi ve Duruşumuz

        Reçenasia Komünisti-Komünist Gelenek

     
     
     

  

Dersimzaza.com'dan kısa bir açıklama

Facebook'ta sitemizin ismi ile benzerlik taşıyan bazı sayfalar görülmektedir. Bu sayfaların sitemizle hiç bir ilgisi yoktur. Sitemizin www.dersimzaza.com adresi dışında internet üzerinde herhangi bir hesabı ya da sayfası bulunmamaktadır.

Kamuoyunun dikkatine sunulur.

Dersimzaza.com

 

 

 

 

 

Fransa cinayeti örtbas etti

 

Fransa cinayeti örtbas etti

 
 

 

PKK’nin kurucularından Kürt siyasetçi Sakine Cansız ile arkadaşları Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in Paris’te katledilmesinin üzerinden 6 yıl geçti. Katil zanlısı cezaevinde şüpheli bir şekilde öldü, yargılandığı dava fiilen kapandı. Aradan geçen 6 yıla rağmen katliamın asıl sorumluları ortaya çıkarılmazken, Fransa suç ortaklığını sürdürüyor.

 

Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in katledildiği 9 Ocak 2013 tarihinin üzerinden tam 6 yıl geçti.  Katliamın 5. yıl dönümü arefesinde 2018 yılının başında KCK’nin kamuoyuyla paylaşmış olduğu iki MİT mensubunun itirafları Paris Katliam dosyasında bir ilerleme olasılığını gündeme getirmişti. Daha doğrusu Kürtler, bu anlamda yeniden umutlanmıştı! Ancak halen somut bir yargılama yapılmış ya da mahkeme açılmış değil.

Erdoğan’ın bilgisi dahilinde!

2018 Ocak başında KCK, HPG’nin 5 aydır elinde tuttuğu MİT mensuplarının isimlerinin Erhan Pekçetin ve Aydın Günel olduğunu açıkladı. KCK açıklamasına göre, Hakan Fidan ile birlikte Erdoğan’ın talimatıyla çalışan bir ekipti bu. Erhan Pekçetin MİT’in Yurtiçi Etnik Bölücü Faaliyetler Başkanı, Aydın Günel ise MİT insan kaynakları yöneticisiydi. ANF’de  yayınlanan açıklamada, iki MİT’çiye karşı yapılan operasyonun adının, ”Şehit Sakine Cansız Devrimci Operasyonu” olduğu ve söz konusu MİT mensuplarının açıklamalarında Paris Katliamı’yla ilgili ortaya çıkan yeni bilgiler vardı. Söz konusu MİT mensuplarının yayınlanan görüntülerinden de anlaşıldığı üzere, İmralı görüşmelerine devlet heyeti adına katılım sağlayan, Tayyip Erdoğan’ın görevlendirdiği MİT mensubu  Sabahattin Asal için katliamın planlayıcısı deniliyordu. HPG’nin elinde olan MİT mensupları katliamın uygulayıcıları için ise şu açıklamada bulunuyordu: ”Ses kaydını dinlediğimde (Ömer Güney ve katliamın planlayıcıları arasında olduğu belirtilen 2014 Ocak ayında internet ortamına konulan ses kaydı) suikastın MİT Yurtdışı EBF (Etnik Bölücü Faaliyetler) Daire Başkanı Uğur Kaan Ayık, o dairedeki operasyon şube müdürü Oğuz Yüret ve o şubedeki memur Ayhan Oran, üç personelimiz tarafından planlandığı ve hayata geçirildiğini anladım”

9 aydır yanıt yok

Söz konusu gelişmenin ardından aile avukatları Paris’te yargı organlarına yeniden suç duyurusu yaparak, MİT mensuplarının açıklamaları ışığında bir soruşturmanın başlatılması ve hakim atanması talebinde bulundu. Aile avukatlarının geçtiğimiz Mart ayında yapmış olduğu başvuruya aradan geçin 9 aya rağmen henüz yanıt verilmiş değil. Fransa yargısı, ilk günde olduğu gibi derin sessizliğe gömülüp, ülke çıkarlarına adaleti teslim etmiş bulunuyor.

İmralı’ya giderken, Paris’te katliam!

3 Ocak 2013’te ilk kez sivil bir heyet İmralı’ya gidiyordu. Ama bu görüşmeden sadece altı gün sonra, Paris’te 9 Ocak 2013’te kanlı bir saldırı gerçekleşti. PKK kurucularından Sakine Cansız, KNK Paris Temsilcisi Fidan Doğan ve gençlik hareketi üyesi Leyla Şaylemez, başlarına sıkılan toplam 10 kurşunla Paris’teki Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda katledilmişlerdi. Hem de Paris’in en işlek garının 50 metre ötesinde. Katliamın üzerinden bir hafta geçtikten sonra Paris polisi Ömer Güney isimli tetikçiyi tutuklamıştı. Ömer Güney’i Kürt olarak gösterme çabaları anında çürürken, Güney’in Kürt kurumları içine sızan, milliyetçi görüşlere sahip bir MİT ajanı olduğuna dair sayısız bilgi ve veri, dosyayı takip eden polislerin eline geçmeye başladı.

Belgeler internete düştü

Buna rağmen katliam dosyasında bir türlü ilerleme yaşanmadı. Taki katliamın birinci yıldönümü 2014 Ocak ayında  Güney ile MİT’çiler arasında geçtiği öne sürülen bir ses kaydı ve devamında MİT’e ait olduğu ifade edilen, katliam emrinin verildiği belgenin internete sızmasıyla dosyanın rengi değişti!

Almanya merkezli bir blog sayfasında ve YouTube’da ”Ben Paris’te üç kadını öldüren Ömer Güney’in yakınıyım. Ömer 17 Ocak’ta tutuklandı. Ömer, tutuklanmadan bilgi ve belgeleri ‘Başıma bir iş gelirse bunları açıklarsın’ diyerek verdi. Ömer öldürme talimatlarını MİT’ten almış. Esas hedefi Sakine Cansız’mış” şeklindeki giriş yazısıyla bir kayıt yayınlandı.

Hedef gösterilen isimler

Kaydı yayımlayan kişi ya da kişiler, “Eylemden önce defalarca Türkiye’ye giderek MİT’çilerle bir araya gelip eylemi planlamışlar. Uçak biletlerini MİT’çiler almış. Öldürmek için kullandığı silahı ve diğer şeylerini almak için parayı Ömer’e MİT’çiler vermiş” ifadelerini kullandı. Konuşmalarda suikast hedefleri arasında ilk sırada Nedim Seven, ikinci sırada Şiar ve sonra da Heval Soro adlı kişiler sayılıyordu. Konuşmalarda öldürülecek dördüncü hedef olarak da DEP eski milletvekili olan KONGRA-GEL Eşbaşkanı Remzi Kartal’ın adı zikrediliyordu.

‘Etkisiz hale getirilmesi!’

Bu kayıtlardan sonra 14 Ocak 2014’te bu kez de tetikçi Güney’e MİT tarafından 6 bin euro para ödendiğine ilişkin 18 Kasım 2012 tarihli bir belge sızdırıldı. Belgede, ”Sara Kod Sakine CANSIZ, KONGRA-GEL (PKK) KCK FRANSA/Paris’teki faaliyetlerinin deşifre edilmesi, ayrıca üst düzey örgüt mensuplarının etkisiz hale getirilmesi” denilerek, Cansız’a yönelik eylem planından bahsediliyordu.

Cansız’ın Paris’e gidişi ile ilgili “Lejyoner” kod adlı MİT ajanının verdiği bilgi notları paylaşılan belgede, Lejyoner’in, 2012 Ekim ayı içinde Cansız’a ilişkin bilgiler yer alan bir e-posta gönderdiği belirtilerek, “Kaynak, tarafımızla görüşmek üzere ülkemize son gelişinde, AVRUPA’daki örgüt hedeflerine yönelik saldırı/sabotaj/suikast tarzı operatif imkan/kabiliyetleri çerçevesinde belirlenen kişilere yönelik hazırlık yapması, çalışma esnasında gerekli ekipmanı temin etmesi, tarafımızla gerçekleştirdiği her türlü haberleşmeye azami derecede özen göstermesi yönünde talimatlandırılmış, olası harcamaları için 6.000 euro ödeme yapılmıştır” deniliyordu.

MİT ve Erdoğan inkar etti

AKP ve Cemaat arasındaki savaşın şiddetlendiği bir dönemde sızdırılan bu ses kaydından birkaç gün sonra da bu kez Paris suikastları için MİT tarafından tetikçi Güney’e 6 bin euro verildiğini iddia eden MİT belgesinin altında bulunan imzaların MİT Daire Başkanı Uğur Kaan Ayık, o dairedeki operasyon Şube Müdürü Oğuz Yüret ve o şubedeki Ayhan Oran’a ait olduğunu HPG’nin elinde olan iki MİT mensubunun açıklamalarından anlıyoruz. Söz konusu bilgelerin teknik olarak Almanya’dan yüklendiği Paris polisi tarafından tespit edilmişti. Belgelerin gündem olduğu dönem, MİT’ten yapılan açıklamalarda ise ses kayıtları ile belge ve dile getirilen iddialar yalanlanmıştı. Açıklamada, “çözüm sürecinde aktif rol üstlenen teşkilatın yıpratılmak istendiği” savunulmuştu. O dönem MİT tarafından yapılan açıklamada iddialar ile ilgili olarak kurum içerisinde de idari soruşturma başlatıldığı ifade ediliyordu. Aynı dönem seçimler nedeniyle meydanları dolaşan Erdoğan, söz konusu belgeleri yalanlayarak, katliamın Fethullah Gülen Cemaati tarafından yapıldığını iddia ediyordu.

Soruşturma Mayıs 2015’te tamamlandı!

Bütün bu gelişmeler yaşanırken, soruşturma dosyası 2015 Mayıs ayında tamamlanarak, ilgili savcılığa sevk edildi. Soruşturmayı sürdüren sorgu hakimi Jeanne Duye mahkemeye sevk belgesinde şu notu düşüyordu: “Her halükarda soruşturma, suikastın ne adli suç ne aşk ilişkisi ne de bir iç hesaplaşma saikiyle işlenmediğini gösterdi. Aksine Güney’in, MİT başta olmak üzere Türk istihbarat birimleriyle ilişkileri, suikastın bu ilişki ağı çerçevesinde işlenmiş olabileceğini gösteriyor. Fakat MİT ajanlarının bu suikasta üstlerinin emriyle mi yoksa barış sürecini zedelemek amacıyla kendi iradeleriyle mi katıldığı tespit edilemiyor.”

Duye’nin düştüğü bir diğer not ise ilgili Türk makamlarının Fransa yargısının sayısız başvurusuna karşın hiçbir yazışmaya yanıt vermediğiydi.

‘Katil öldü, dosya kapandı’ dediler!

Mayıs 2015 tarihinde kapanan dosyada hakimin düştüğü bu notların üzerinden neredeyse bir yıl geçtikten sonra Mart 2016 tarihinde ilgili savcılık cezaevinde tutulan tetikçi Ömer Güney’in 5-21 Aralık 2016 tarihleri arasında yargılanmaya başlayacağını duyurmuştu. Mahkeme tarihi netleştikten birkaç ay sonra katil Güney’in avukatı, ”sağlık durumu cezaevinde kalmaya elverişli değil” diyerek Mayıs ayında mahkemeye tahliye talebinde bulundu. İlgili doktorların raporları ışığında mahkeme söz konusu başvuruyu reddetti.

Ardından Temmuz ayında gerekçe gösterilmeksizin, mahkeme tarihi 23 Ocak 2017’e ertelendi. Aralık ayı geldiğinde ise bambaşka bir gelişme yaşanıyordu. 17 Aralık tarihinde katil zanlısı olarak cezaevinde tutulan Güney’in gördüğü kanser tedavisi sırasında enfeksiyon gerekçesiyle öldüğü duyuruldu. Böylelikle üç yıl süren soruşturma kapsamında oluşturulan dosya yeniden açılmamak üzere Paris adliyesinin arşivine kaldırılmış oldu.

Tüm başvurular yanıtsız!

Aile avukatları Mart 2018 tarihinde yeniden bir soruşturma talebiyle bir suç duyurusunda bulundular. Ailelerin avukatı Antoine Comte yapılan başvuru sonrası, “Almanya’da Türk istihbarat servislerinin casusluk faaliyetlerine ilişkin Almanya’da soruşturmalar var. Belçika’da Kürt sorumlulara karşı potansiyel saldırı nedeniyle bir soruşturma var. Belçika’da yaşananlar ile Fransa’da yaşanmış olanlar arasında bağ var” diyerek,“tüm bu faktörleri soruşturacak bir hakim istiyoruz” ifadesini kullanıyordu. Avukatlar daha önce ise -tutuklu tek katil zanlısı Ömer Güney, dava başlamadan bir kaç hafta önce 17 Aralık 2016 sonunda ansızın cezaevinde şüpheli bir şekilde ölmesinin ardından- katliamın suç ortakları veya olası diğer tetikçilerin de belirlenmesi için soruşturmanın devam etmesini talep etmişlerdi.

Baş sorumlusu Erdoğan

Bu açıklama yapılırken, Paris’te 15-16 Mart tarihlerinde Türk devletinin suçlarını yargılamak üzere kurulan Daimi Halk Mahkemesi gerçekleşiyordu. Söz konusu mahkemenin iki ay sonra açıklanan sonuç metninde de ise katliamın baş sorumlusunun Erdoğan olduğu açık bir dille ifade edilmişti.

İki yüzlü siyaset!

Gelinen aşamada 6 yıllık sonuçsuz kalan hukuk mücadelesinin ardından Fransa yargısı, daha önceki soruşturma dosyasının sonuç iddianamesinde de anlaşıldığı üzere katliamın MİT tarafından organize edildiğini adı kadar net biliyor. Iddianamede, Türk istihbarat Teşkilatı MİT’in sorumluluğuna ilişkin açık bir şekilde, bilgi ve belgeler olmasına karşın, Fransa ekonomik ve siyasi çıkarları uğruna adaleti sağlamıyor. Geçen yıl yapılan avukat başvurusuna verilen yanıtta bunu net bir biçimde tescilliyor. Avukatların, davayı uluslararası alanlara taşımak için Terörle Mücadele ve Diğer Suçlara Karşı Mağdurlar Garanti Fonu’nuna (FGTI) yaptığı başvuruya yanıt  Fransa’nın katliam dosyasına karşı tutumunun özetiydi. Üç devrimci kadının aile avukatlarının Fransa devletinin şehit ailelerine tazminat ödenmesi yönünde yaptığı başvurusu şu skandal gerekçeyle reddedildi: “Ölenler PKK’li ve PKK ‘terör örgütleri’ listesinde.”

Fransa’da 1986 yılında yürürlüğe giren ve mülkiyet sigortası sözleşmelerinin bir hükmüyle terör mağdurları,  Terörle Mücadele ve Diğer Suçlara Karşı Mağdurlar Garanti Fonu’nundan (FGTI) yararlanabiliyor. Üç devrimci Kürt kadının aile avukatları dava dosyasında bir türlü ilerlemenin yaşanmadığı bir dönemde, 2016 yılının Ekim ayında tazminat için bu fona başvuru yaptı. Cansız, Doğan ve Şaylemez ailelerinin 27 ferdinin imzasıyla gerçekleştirilen başvuruda, aile avukatları 1 milyon 336 bin euro tazminat talebinde bulundu. Söz konusu başvuru tazminattan çok, 3 Kürt kadının “terör eylemlerinin kurbanları” olarak tanımlanması için gerçekleştirilmişti. Buradan çıkacak kararla daha sonra yapılacak uluslararası başvuruların da önünün açılması hedefleniyordu. Tazminat başvurusu iki yıl sonra Ağustos 2018’de reddedildi. Red gerekçesinde, saldırının terörist niteliği konusunda, “mahkemelerce kesin olarak tanınmamıştır” denildi. Katil Ömer Güney’in ölümü nedeniyle herhangi bir yargılama olmadan kesin sonuç elde edilemediği gerekçesiyle red kararı veren FGTI, 3 kadın devrimciyi ise suçlu olarak ilan etti. Katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’i ‘terörist’ olmakla suçlayan FGTI; “Bir terörist harekete bağlı olduklarına inanıyoruz. PKK, 1993’ten bu yana Türkiye’nin çeşitli saldırılarının ardından Fransa tarafından terörist örgüt olarak kabul edildi” denildi.

Oysa Fransız yargısı soruşturmayı tamamladığında Mayıs 2015 tarihli mahkeme sevk belgesinde, suçun “kamu düzeninin bozulması”na yol açtığı, “gözdağı vermek ya da bu eylemin bunun için kullanıldığı” gerekçesiyle, terör örgütü ile bağlantılı olarak cinayet işlendiğini kabul etmişti. Fransız yargısı kendi kabul ettiğini dahi yalanlar hale gelirken, 6 yıl sonra Paris Katliamına dair Kürtler, yeniden Fransa’nın iki yüzlü siyaseti ile karşı karşıya!