Cuma, Mart 29, 2024

Platzhalter roof5

 

Arama

Archiv

'Yoksullaştırıp kendilerine bağımlı kılmayı amaçlıyorlar'

 

'Yoksullaştırıp kendilerine bağımlı kılmayı amaçlıyorlar'

 

Diyarbakır'da düzenli olarak 32 bin kişiye yardım eden ve KHK kapsamında kapatılan Sarmaşık Derneği'nin Genel Başkanı Mehmet Şerif Camcı, devletin bölgeye yönelik ekonomik olarak çökertme programının, “Yoksullaştır, Yardım Et, Kendine Bağımlı Kıl" şeklinde sistematize edildiğine dikkat çekti.

 
Özgür Politika / 01 Aralık 2016 Perşembe 09:09
 

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapısına mühür vurularak faaliyetleri durdurulan daha sonra Diyarbakır Valiliği tarafından kapatılan dernekler arasında yer alan Sarmaşık Derneği, her ay 32 bin insana doğrudan ulaşarak bir çok yardımda bulunuyordu. Binlerce aileyi kış öncesi mağdur eden kapatma kararına bir çok çevreden tepki gelmesine rağmen, tek faaliyeti dayanışma olan dernek mühürlendi. Kapatılan derneğin Genel Başkanı Mehmet Şerif Camcı, kararın salt hak ihlali olarak değerlendirilemeyeceğini, devletin Kürde yönelik “Yoksullaştır, Yardım Et, Bağımlı Kıl” politikasının devamı olduğuna dikkat çekerek, değerlendirmede bulundu.

Sosyal güvenlik mekanizmalarından yoksun bırakılan toplumun ötekileştirilmişlerine destek sunan değerli çabalarının devlet tarafından cezalandırıldığını kaydeden Camcı, devletin yapmayı beceremediği kamusal bir görevi yerine getirme çabasına mühür vurmanın akıl ve izan ile açıklanamayacağını ifade ederek, bunun topluma karşı işlenmiş bir suç olduğunu ekledi.

Kurucular arasında elçi de var

Derneğin kurucuları arasında HDP’li Selahattin Demirtaş, Osman Baydemir, katledilen Diyarbakır eski Baro Başkanı Tahir Elçi, CHP’li Sezgin Tanrıkulu, tutuklu Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eşbaşkanları Fırat Anlı ve Gültan Kışanak ile AKP’li Galip Ensarioğlu’nun da yer aldığını aktaran Camcı, kentin iş insanları ve sivil toplum örgütleri tarafından derneğe bağışlar yapıldığını söyledi. 


‘Hiç bir devlet kurumu Sarmaşık kadar şeffaf değil'

Gönüllülük esasına dayalı çalışmalarını devletin hiçbir kurumunun yapamadığının altını çizen Camcı, hiçbir devlet kurumunun ve derneklerinin bu kadar şeffaf ve denetlenebilir faaliyet gerçekleştirmediğini dile getirdi. Camcı, son 8 yılda yaptıkları mesleki projeler yanında Çocuk Eğitim Destek Projesi, Kadın Sağlık Projesi, Sarmaşık Fotoğraf Projesi, Diyarbakır Açlık ve Yoksulluk Sınırı Projesi, Sarmaşık Gıda Bankası Projesi yanında ayrım yapmadan 5 bin 400 aileye düzenli destek sunan ve 32 bin insana 180 bin kez ulaştıklarını vurguladı.


‘Kürdün yoksullığu doğal değil'

Kürtlerin yaşadığı yoksulluğun doğal bir yoksulluk olmadığının altını çizen Camcı, devlet eliyle yaratılan bir yoksullukla karşı karşıya olduklarını söyledi. Camcı, bölgenin zenginliklerinden dolayı yoksul olmanın mantıklı bir gerekçesi olmadığını, ortalama bir yaşam için gerekli olan yer altı ve yer üstü kaynaklarına coğrafik yapıya iklime genç nüfus yapısına ziyadesiyle sahip olduğuna dikkat çekti. Camcı, şöyle devam etti: “Cumhuriyet dönemi öncesinde Avrupa kentleriyle aşağı yukarı aynı dalga boyunda bir yaşam sürdüren Türkiye’nin en gelişmiş iki kenti neresi idi diye soracak olursanız 1’inci sırada İstanbul 2’nci sırada ise Diyarbakır bulunmaktaydı. 49 fabrika bin 500 dokuma tezgahı 300 deri imalatçısı olduğunu ama şuan maalesef üretim yapan iller arasında 63’üncü sıraya düştüğünü görüyoruz.” 


‘Amaç siyasal ve sosyal bütünleşmeyi yok etmek'

Camcı, “Sistematik göç ettirme politikaları yanında eş zamanlı uygulamaya sokulan yoksullaştırma politikaları ile açlıkla terbiye etmeye yola getirmeyi amaçladığını vurgusunu yapıyor. Esasen yoksullaştırılan Kürdün siyasal, sosyal, kültürel bağlarından koparılması amaçlanarak kendine yabancılaştırılması toplumla bağlarının koparılması Kürtler arası gelişen siyasal sosyal bütünleşmeden müdahale olarak görüyor” ifadelerini kullandı.


‘Sur yıkılmadan 30 bin insan açlık sınırındaydı'

Sarmaşık Derneği olarak Diyarbakır’da yaptıkları Kent Yoksulluk Haritası çalışmasında devlet eliyle yürütülen yoksullaştırma politikasının hangi sonuçlara yol açtığına dair sarsıcı tespitlere ulaştıklarını vurgulayan Camcı, “5 bin 706 hanede 37 bin kişiyi kapsayan hane bazlı bu saha çalışmasının en çarpıcı sonucu neydi biliyor musunuz? Yoksulluğun da ötesinde açlık sınırında yaşayan yaklaşık 5 bin ailenin bulunduğu gerçeğiyle yüzleştik. Hane büyüklükleri 6.2 olan bu aileler toplamda 30 bini aşkın bir kitleye tekabül etmektedir. Evet 30 bin kişi… Bu 5 bin aileye sadece bir öğün dahi destek sunulmadığında geceyi aç geçirme riski ile karşı karşıya olduğunu gördük ve bu araştırma Sur yıkılmadan önce yapılmıştı” diye konuştu. 


Devletin Diyarbakır'a yönelik sistematik gayreti

Bir bütün olarak bölgenin yoksullaştırılması, özelde ise Diyarbakır’ın cazibe merkezi konumundan uzaklaştırılması için sistematik bir çabanın artık gizlenemez netlikte olduğunun altını çizen Camcı, “Bu hususu ispatlayan ve kaynağı Devlet Planlama Teşkilatının (DPT)verilerini paylaşarak izah etmeye çalışacağım. 2002-2007 yılları arasında İller Bazında Gerçekleşen Kamu Yatırımlarını inceledik. Diyarbakır’ı nüfus yoğunluğu bakımından birbirine yakın olan Mersin, Samsun ve Kocaeli ile karşılaştırdık. Tüm yatırım sektörlerinde yaptığımız karşılaştırmada binlerce kata varan bir farkın ve ayrımcılığın yapıldığını tespit ettik. Örneğin turizm sektöründe belirttiğimiz 5 yıllık sürede Diyarbakır’da gerçekleşen kamu yatırımı miktarının 0 TL olduğunu söylersek sanırım meramımızı anlatmış olmaya yetecektir. Türkiye’de insani gelişme indeksine göre; en üstte Bursa, Kocaeli, İstanbul ve İzmir gelirken, en düşük indekse sahip şehir Şırnak’tır. Bölgelere göre Marmara toplam gelirin yüzde 38,6’sını alırken, doğu yüzde 5,7’sini, Güneydoğu yüzde 4,5’ini almaktadır” vurgusu yaptı.


‘Yoksul kürdün trajedisi inkar ve imhadır'

Kürtlere devlet eliyle yaşatılan yoksulluğun farkında olduklarının altını çizen Camcı, “Özellikle mücadele süresince yaşam alanlarından zorla göçe zorlanan, varlıklarına el konulan, her türden ayrımcılığa tabi tutulan, istihdam olanaklarından yararlandırılmayan, güvencesiz ve en kötü koşullarda gündelik/mevsimlik işlerde çalıştırılan ve milyonları aşan yoksul Kürtlerin trajedisi, sosyal, siyasal dışlanmışlığı ve artık tahammül edilemez duruma gelişleri mutlaka görülmelidir. Tüm Kürtler inkar ve imha uygulamalarının ekonomik ve siyasi mağdurlarıdır” dedi.


‘Yoksullaştır bağımlı kıl'

Toplumsal talep ve gerçekliği örtme, öteleme amaçlı yürütülen kimi sosyal politikalara dikkat çeken Camcı, devlet konseptinin “Yoksullaştır Yardım Et, Kendine Bağımlı Kıl” şeklinde tanımlanabileceğini kaydetti. Camcı, durumu şu sözlerle izah etti: “DPT verileri incelendiğinde bu durum açıkça görülmektedir. Bu yılları kapsayan kamu yatırımlarının bölge ve de özellikle Diyarbakır özelindeki dağılımı inanılmaz bir durumu açıkça ortaya koymaktadır. Ekonomik olarak çökertme programları ‘Yoksullaştır, Yardım Et, Kendine Bağımlı Kıl’ şeklinde sistematize edebileceğimiz bu program ile bölgenin sosyolojik, ekonomik, demografik yapısına tersten bir müdahale ile bir konsept yürütülmektedir. Bu konsept ile bölgeye ayrılan kamu yatırımları minimalize ediliyor, istihdam alanları gittikçe azalıyor; çalışabilir nüfusun üretim dışı kalmasına bağlı olarak işsizlik her geçen gün artıyor, tüm bunlara bağlı olarak ciddi bir yoksullaştırma gerçeği yaşanıyor.”


‘Zalime karşı mazlumun yaptığını yapacağız'

Devlet eliyle Kürde karşı yürütülen bu yoksullaştırma politikasının basit bir nefret suçunun da ötesinde insana karşı işlenmiş suç kategorisinde değerlendirilmesi gerektiğini belirten Camcı, son olarak şu mesajı verdi: “Bu yaptığınızı gün gelecek devran evrilecek ezilenler, yoksullar başta olmak üzere tarih mutlaka soracak., zalimler Sarmaşık’ı neden kapattınız? Bu kadar mı vicdandan, ahlaktan uzaklaşıp zalimleşebildiniz? Ama biz nasıl Sarmaşık ile kendi yaramızı kendimiz sarma çabasına girdik ise şu anda bile sizden merhamet dilemeyeceğiz. Aman dilemeyecek, diz çökmeyecek size biat etmeyeceğiz. Ne mi yapacağız? Zalime karşı mazlumun tarih boyunca yaptığını yapacağız, yani direneceğiz ve bu direnişin sonunda mutlaka ama mutlaka kazanacağız.”