Perşembe, Nisan 18, 2024

Platzhalter roof5

 

Arama

Archiv

Fikret Başkaya: Anayasa değişikliği değil, Anayasa'yı ortadan kaldırmadır

 

 

Fikret Başkaya: Anayasa değişikliği değil, Anayasa'yı ortadan kaldırmadır

 

Selman Gozelyüz - Deniz Nazlım

Dihaber / 14 ocak 2017 

 

ANKARA - Sistem çözümlemeleriyle tanınan akademisyen-yazar Fikret Başkaya, Melis’te tartışılan “Anayasa değişikliği”ne ilişkin, “Şimdi bu Anayasa yapmak değil, Anayasayı ortadan kaldırmaktır. Bunların 7'inci yüzyıla kadar gitme niyetleri var. Hesap etmedikleri bir şey var, tarihte geriye dönüş yoktur” diye değerlendirdi. 

Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasal, sosyal ve ekonomik gelişmeleri değerlendiren akademisyen-yazar Fikret Başkaya, Kürtlere yönelik artan baskı, OHAL uygulamaları, rejim değişikliği olarak nitelendirilen Anayasa görüşmeleri gibi gündemleri “derin bir kaos hali olarak” yorumladı. Çıkış yolu olarak ortak muhalefeti öneren Başkaya, sorularımızı yanıtladı. 

* Bildiğiniz gibi kritik bir dönemden geçiyoruz. Anayasa görüşmesi, çatışma hali, Ortadoğu'daki savaşa müdahillik… Genel bir tablo çizer misiniz?

Bir kere kapitalist dünya sistemi bir tıkanma dönemine girdi ve uygarlık krizi ile karşı karşıyayız. Artık kapitalizm çözdüğünden daha çok sorun üretir hale geldi. Yaptığından daha çok yıkar hale geldi. Genel olarak dünyada böyle bir tablo var, yani sistemde bir tıkanma var. Dolayısıyla Türkiye'de de bu tıkanma ve bu kriz oldukça sert yaşanıyor. Manzara şöyle: Bu rejim o güdük demokratik çerçevede, asgari hukuk, özgürlük çerçevesinde bile artık yönetilemiyor. Ve o zaman ellerinde bir tek koz var, şiddeti manipüle etmek. Sınırlı hakları da tasfiye ederek bir yeni rejim dayatmak istiyorlar.

* Anayasa değişiklik isteği bunun bir parçası mı? 

Anayasa değişikliğinin bir özelliği var. Bu bundan öncekiler gibi değil. Şimdi bu Anayasa yapmak değil, Anayasayı ortadan kaldırmaktır. Sadece buradaki kanadı değil siyasal İslamcıların özelliği evrensel değerlere düşman olmalarıdır. O zaman sadece 1923 dönemini problem etmiyorlar, parantezi o kadar kapatmak değil dertleri. Öncesiyle de dertleri var. Bunların tanzimat dönemi, 1. Kanunu Esasi'den de geriye doğru, 7'inci yüzyıla kadar gitme niyetleri var. Hesap etmedikleri bir şey var, tarihte geriye dönüş yoktur. Zorlarsın, sıkıştırırsın, bastırırsın ama asla geriye dönüş olmaz. Buradan bir şey çıkmaz. Fakat topluma ve insanlara zarar verme potansiyelleri var.

*82 Anayasası’ndan da mı geri?

Madem ki yönetemiyorlar o zaman bu Kenan Evren Anayasası bile bunlara büyük geliyor. Bu Anayasa zaten özel durum Anayasasıydı. Bu da onlara bol geliyor ve o zaman ne oluyor; kafalarında hilafete dönmek, padişahlığı ihya etmek. Yani modernitenin ne kadar sınırlı kazanımı var, iyi kötü ne kadar önemli şey varsa bunlara tamamen tasfiye etmeye çalışıyorlar.

* Bu güne gelinen sürece geçmiş yılların iktidarları ve CHP’nin konumunu, sorumluluğunu nereye koyuyorsunuz? 

Böyle bir tablonun ortaya çıkmasında iki tane önemli neden var. Bir tanesi, daha çok ekonomiyi ilgilendiren tarafı işin. 24 Ocak 1980 bir kırılma noktası. Ve 12 Eylül Amerikancı darbe. O zaman ne yaptılar; Dışa açılma, dünya ekonomisiyle bütünleşme, piyasa ekonomisini tehis etme retoriğiyle ekonominin dışarıya endekslenmesidir. 
İkincisi de 1960'lardan başlayarak gericiliğinin önünün açılması. 60’lara gelindiğinde Türkiye'de sol hareket ve onunla beraber Kürt hareketi sahneye çıktı. O zaman Türkiye'nin mülk sahibi sınıfları kulakları diktiler ve devlet dinci gericiliğin önünü açtı. Bu sistematik bir devlet politikasıdır. Nasıl olmuş da sızmış falan değildir. Fakat onların bu dinci gericiliğinin önünü açma tercihi sadece onların da bir tercihi değil ABD'nin de NATO'cu kampında bir tercihiydi. Onlar da hem Sovyet sistemini kuşatmak hem de Türkiye ve benzer ülkelerde sol, ilerici hareketin önünü kesmek üzere içerisi de dinciliği destekledi. Diyorlar ya bu FETÖ nasıl sızmış? Bu insanlarla alay etmektir. Bu ülkenin sistematik ve bilinçli bir tercihi vardı; Devlet aygıtını dincileştirmek, toplumu dincileştirmek.

'KANUN DEVLETİNİN K'Sİ YOK TÜRKİYE'DE'

* Başarıya ulaşmayan darbe girişimini nereye oturtuyorsunuz? 

15 Temmuz darbesini yapanların da onları engellediğini söyleyenlerin de hedef birliği var. Dolayısıyla onun bıraktığı yerden devam ediyor. Darbe yol almaya devam ediyor. 15 Temmuz'u fırsata çevirmiş bulunuyorlar. OHAL ilanı. Bırakın hukuk devletini Kanun devletinin K’si yok Türkiye'de.

* Geçmişte yaşadıklarınız ile bugünü kıyaslarsanız… 

Benim yaşadığım dönemde hiç bir zaman böyle olmadı. Ondan önceki 20-30 yıl boyunca da böyle bir şey yaşanmadı. Türkiye tarihinde bir ilk bu yaşananlar. En ufak bir kanun, kuralın olmadığı bir zaman. Değer ölçüleri gitmiş, nirengi noktası gitmiş, etik-ahlak sıfırlanmış. Hiç böyle olmadı. Etik demek sınır demektir. Potansiyel olarak yapılabilir olanı yapmaktan imtina etmektir.

* Bu yaşananları kavram olarak nasıl tanımlıyorsunuz? 

Kaos faşizmden daha geniş bir kavramdır. Türkiye yönetilemez durumda olduğu için kaos diyorum ben. Bütün gösterge ışıkları ya kırmızı da ya da sarıda. Biliyorsunuz sarı da çok durmaz kırmızıya döner. Dolayısıyla toplum yaşamının bütün alanlarında bir iflas tablosu var. Buna tabi faşizm diyenler var faşizmden öte genel bir kaos tablosu var. Mutlak bir şiddet rejimi de görülüyor.

* Kaos olarak gördüğünüz sürecin güncel nedenleri nedir? 

Tabii Kürt sorunu var burada. Bu rejim Kürt sorununu çözmeme konusunda yeminlidir. Fakat Bu rejimin şöyle bir özelliği var. Halk tarafından gelen hiç bir talebe olumlu cevap vermemiştir, vermez. Niye biliyor musun, verirse onun büyüsünün bozulacağını düşünüyor. Dolayısıyla da Kürtler talepkar oldukları sürece sürekli püskürtülmek istendi ve bu günlere gelindi.

* Nereye kadar?

Bir kere umutsuzluk sürekli olan bir şey olmaz. İnsan tabiatına aykırıdır. Ama ümidin zayıfladığı zamanlar olabiliyor. Durumun daha kötüye gitme ihtimali var; mesela ekonominin durumu çok kötü, akıl almaz bir ekonomik çöküntü potansiyeli var. 10 milyon işsiz varsa 20 milyona çıkacak. Zar zor ekmek alan kişi onu da alamayacak. Devletin gazeteleri dışında hiç bir gazeteye izin verilmeyecek. Totaliterizmin en yoğun şekli yaşanabilir. İç savaş beklentim yok diyemem. O zaman zaten vahşet ortamına sürüklenebilir. Ortadoğu ülkelerine benzemeye şimdiden başladı.

'İSTENİRSE SÜRECİN ROTASI SOLA DOĞRU ÇEVRİLEBİLİR'

* Muhalefetin pozisyonu, çıkış yolu...

Elimizin armut toplayacak hali yok. Bu gidişattan zarar gören çok geniş bir kitle var. Aslında toplumun yüzde 99’u zarar görüyor. İktidara yakın olanların dışında çok geniş bir kitle var. Bu gidişattan son derece rahatsız olan bir kitle var. Bu potansiyelin harekete geçmesi mümkün. Bunun modeli nasıl olur bunu söyleyemem ama bu süreç durdurulabilir, tersine çevrilebilir. Bu aracın rotası sola doğru dümeni sola doğru çevrilebilir.

* Ortak bir muhalefet mümkün mü?

Kürt muhalefeti var, önemli bir dinamik. Belirli bir laik seküler muhalefet var, oldukça geniş bir kitle. Sol var bunun içinde. Bütün bu kesimleri yan yana getirdiğin zaman bu oyunu bozma potansiyeli var. Potansiyel olarak var ama bu potansiyelin realize olması ayrı bir durum.

* CHP’nin şu anki pozisyonu itibariyle bu muhalefette yer alma ihtimali var mı? 

Olması gerekiyor, başka şansı yok çünkü. Mesela CHP Meclis'te muhalefet yapıyor ama Kürt sorunundan dolayı muhalefet yapamıyor. Orada bir sıkıntı var ve zafiyet yaratıyor. Bu takıntıdan kurtulsalar, Kürt muhalefeti, CHP, laik muhalefet, sol muhalefet yani bunlardan olmayan ama yaşananlardan rahatsız olan bir sürü kitle var. Bir araya gelebilirler. Peki sıkıntı nereden kaynaklanıyor? Örgütsüzlük ve bilinç problemi var.

* Anayasa meselesinde bazı spekülasyonlar yapılıyor. Meclisten geçer mi geçerse bir referandum nasıl işler?

Bu kısa sürede bunlar Anayasa oylamasını bitirmek istiyorlar. Aceleleri var. Çabuk bitirmek istiyorlar. Her şeye rağmen Meclis’te takılma ihtimali var. Eğer referanduma giderse oradan da dönme ihtimali var.

Dönerse "Evet" cephesi 7 Haziran sonrası gibi sonuç elde etmek için ısrar eder mi?

Sen bunu püskürttüğün zaman referandumdan dönse mesela. Oradan sonrası da çok önemli. Ne olacak o zaman bu duruma razı mı olacak insanlar. Bu anayasa geçerse zaten bu toplum için bu utanç olur. 2. Abdülhamit'in Anayasasından bile kötü. Bir kritik nokta var: Niye bu kadar acele ediyor? Anayasa ve kanunları by-pass etmiş zaten. Çünkü ekonomik kriz çok yakın. Eğer çökerse ki çökme ihtimali çok yüksek. Borçlar çok fazla ve katlandı. Türkiye'nin dışarıdaki itibarı sıfırlandı. İçeride güven kalmadı. Ekonomik kriz patlak verme potansiyeli son derece yüksek olduğu için ona yetişmeden bunu kurtarmak istiyorlar.

Ama bu değişikliğe izin verilmezse toplum bir daha böyle bir düzenlemeyi kabul etmez, onu püskürtenler ondan sonrasına asla izin vermez!