Diz çökmeyen bir kentin hikayesi: Cizre
Cizre'de geçen yıl 14 Aralık'ta ilan edilen yasağın üzerinden 1 yıl geçti.Geriye vahşet ve Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç’un “Cizre halkı 60 gündür soğuğa rağmen, açlığa rağmen, susuzluğa rağmen diz çökmedi" diye haykıran sesi kaldı.
13 Aralık 2016 Salı 09:32
ŞIRNAK – ANF
Şırnak'ın Cizre ilçesinde geçen yıl 14 Aralık'ta valilik tarafından ilan edilen 5'inci sokağa çıkma yasağın üzerinden tam bir yıl geçti. 79 süren sokağa çıkma yasağı boyunca kentte yaşananlar ülkenin birinci gündemi oldu. Kente ilan edilen yasak öncesi çıkarılan öğretmenler ve memurlar, yapılan olağanüstü sevkiyat, hastane ve öğrenci yurtlarının karargaha çevrilmesi, saldırılar karşısında sergilenen tarihi direniş, direniş karşısında yasağın beklenenden uzun sürmesi, yaralıların tedavi edilmemesi, sivil insanların öldürülmesi, rastgele atılan toplar, yakılan ve yıkılan evler, sürecin AYM ve AİHM'e taşınması, vahşet bodrumlarındaki yardım çağrıları ve bodrumlarda bulunan herkesin öldürülmesi, cenazelerin yakılması, Mehmet Tunç'un canlı yayındaki konuşmaları, yasak sonrası yaşananlar gibi başlıklar halen kamuoyun tarafından tartışılmakta.
BİLANÇO AĞIR
Yine yasaklı günler boyunca resmi rakamlara göre 23 sivil, 654 YPS'linin yaşamını yitirdiği, 19 polis ve askerin öldüğü 165 polis-asker yaralandığı açıklandı. YPS'nin açıklamasında göre ise 213 sivil, 66 YPS'li hayatını kaybederken, 161 polis-asker ölürken 117 polis-asker yaralandı. Edinilen bilgiye göre yasak boyunca 200'den fazla sivil yaralanırken, 80 bine yakın insan göç etmek zorunda kaldı. Yasak sonrası Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliğinin yaptığı incelemeler sonucu 3 bin civarında kullanılamaz hale gelen ev bulunurken 10 bin evinde hasar gördüğü açıklandı.
KENT HEDEF GÖSTERİLDİ
Kentte sokağa çıkma yasağının ilan edileceğinin sinyalleri günler öncesinden verilmişti. İlan öncesi hem devlet yetkilileri tarafından hem de havuz medyasına bağlı bazı gazetecileri kentti hedef haline getirmişti.
BİNLERCE ASKER-POLİS VE YÜZLERCE ZIRHLI ARAÇ SEVK EDİLDİ
Yasak ilan edilmeden kentte çok yoğun askeri sevkiyat yapıldı. Kara yolu ile yüzlerce zırhlı araç getirilirken Şerafettin Elçi Havaalanı’ndan da sadece asker ve polisleri taşıyan onlarca uçak iniş yaptı.
YURTTLAR VE OKULLAR KARARGAH OLDU
Kentte getirilen polis ve askerler mevcut karargahlara sığmadıkları için kentte bulunan 6 okul ve 4 öğrenci yurdu gelen takviye için boşaltılmıştı. Yurt ve okullar karargaha çevrilirken, damlarına ve pencerelerine keskin nişancılar yerleştirildi.
ÖĞRETMENLERE GİDEN MESAJ
Devlet yasaktan bir gün önce kendisine yakın gördüğü bazı sendikalara bağlı öğretmenlere "Kent dışında seminer var" bahanesi ile mesaj çekerek süresiz izin verdiğini ifade etti. Mesajı alan öğretmenler halktan gelen tepkilere rağmen öğrencilerini bırakarak alelacele kentten ayrılmaya başladı.
HASTANE KARARGAHA ÇEVRİLDİ
Okullar ve havaalanındaki telaş yasaktan iki gün önce kendini sağlık alanında da gösterdi. Cizre Devlet Hastanesine gönderilen özel yetkililer hastane personeli ile toplantı aldı. Tüm eksiklerin giderilmesini isteyen yetkililer hastanede tedavi gören tüm hastaların sevk edilmesini istedi. Hastane personelinin çalışma çizelgeleri düzeltilirken Cizreli bazı sağlık çalışanlarına görev verilmedi.
Özelikle hastanenin bahçesine onlarca zırhlı araç park edilirken hastanenin Yafes ve Sur mahallelerini gören bölümlerindeki odalara keskin nişancılar yerleştirildi.
HALK HAZIRLIKLARINI TAMAMLAMAYA ÇALIŞTI
Sevkiyat ve hazırlıklarını tamamlanıp öğretmenlerin büyük bölümü ayrıldıktan sonra 14 Aralık günü nihayet herkes tarafından beklenen yasak ilanı Şırnak Valiliği tarafından duyuruldu. Yasağın ilan edilmesi ile kalan diğer memurlarda kentten ayrılırken halk da gıda eksikliklerini gidermek için çarşı merkezine akın etti. Otogarda kentten kaçanların kalabalığı varken çarşıda da gıda, tüp ve daha önceki yasaktan edinilen tecrübe ile hazırlanan ihtiyaç listeleri tamamlanıyordu.
İLK SALDIRI ÇARŞIDAKİ HALKA
Çarşıda kalabalık gören Türk devlet güçleri yasak saatini beklemeden öğle saatlerinde halka saldırmaya başladı. Çarşının en işlek caddesi olan Orhan Doğan Caddesi’nde sirenler çalarak son sürat devriye atan zırhlı araç konvoyları halkın kaçması için rastgele havaya ateş açmaya başlamıştı.
CADDELER VE MAHALLE GİRİŞLERİ ARAÇLARLA KAPATILDI
Günler öncesinden olası yasak için hazırlık yapan Cizre Halk Meclisi ve YPS'de (Halk Savunma Birlikleri) devletin saldırılana cevap vermeye başladı. Halk ve YPS'liler zırhlı araçların devriyelerini engellemek için kentin işlek caddelerini araçlarla kapattı. Arin Mirxan (İdil Caddesi) ve Kobanê caddeleri (Nusaybin Caddesi) ile barikatların olmadığı mahalle girişleri araçlarla kapatıldıktan sonra halk meclisi sokak komünleri ile toplantı aldı.
HALK MECLİSİ KOMÜNLERLE SON TOPLANTISINI ALDI
Cizre Halk Meclisi sokak komünlerinin temsilcileri ile aldıkları toplantıda daha önce depolanan gıdaların dağıtılması, elektrik, su, ilk yardım ihtiyaçları nasıl kullanılacağı konusunda gerekli bilgilendirmeyi yaptı. Bilgilendirme çerçevesinde her mahallede bulunan sağlık komünleri ilk yardım merkezleri oluştururken sokak komünler de gıda dağıtacak üyelerinin listesini hazırladı. Herkes yasağın uzun süreceği herkes tarafından bilindiği için tüm hazırlıklar ve görevlendirmeler ona göre yapıldı.
YASAĞA SAATLER KALA KENTE GELEN ÖĞRENCİLER
Yasağa saatler kala kentte iki otobüs geldi. Otobüsün için de onlarca üniversite öğrencisi vardı. Öğrenciler Amed'de düzenlenen DEM-GENÇ kongresine katıldıktan sonra Cizre halkına son günlerde yapılan saldırılara dikkat çekmek için gelmişti. Öğrenciler araçlarını otogara bırakırken yaya olarak direniş mahallesi olan Cudi'ye girdi. Cizre Halk Meclisi tarafından karşılanan öğrenciler, kette evlere dağıldı.
BAŞBAKANDAN TEHDİT
Kent karanlığa bürünürken özel bir kanalda canlı yayına çıkan dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, öğretmenlerin kentten ayrılmasını ve sokağa çıkma yasağının ilan edilmesine ilişkin soruya verdiği cevapta "Cizre'de, Silopi'de, Sur'da tek bir sokak kalmayacak ki bunlardan temizlenmemiş olsun. Tek bir ev kalmamış olacak ki yığınak yapılmış ya da alttan tünellerle birbirine bağlanıp oradaki halkın hayatı zehir edilmiş yer kalmayacak ki bu temizlenecek" tehditlerinde bulundu.
ARKADAŞLARIMIZIN MİRASINA SAHİP ÇIKACAĞIZ
Karanlığın çökmesi ile birlikte kentin giriş-çıkışları kapatıldı. Olağanüstü yığınağa rağmen evlerini terk etmeyen halk da gecenin karanlığını sokak başlarında yaktıkları ateşlerle aydınlattı. Barikat arkalarında yakılan ateşlerin arasında türküler ve sloganlar yükseliyordu. Barikatları ziyaret eden Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç halkın kolektif tepkisini "Bin yıllık kazanımlarımızı koruyacağız. Bize mücadele bayrağını devir eden arkadaşlarımızın mirasına sahip çıkacağız" cümlesini kurarak dile getirdi.
TEPELERE TANKLAR YERLEŞTİRİLDİ
Resmi olarak ilan edilen yasak saat 23.00'de başladı ancak devlet güçlerinin saldırıları yer yer gerçekleşiyordu. İlk gece sadece Cudi ve Nur mahallelerinin üst bölgelerine saldıran Türk devlet güçleri sabahın ilk saatleri ile Cudi, Nur, Yafes ve Sur mahallelerini yüksekten gören tepelere tanklar yerleştirildi. Tankların mahallelere girmesi için zırhlı kepçeler yeni yollar yaptı. Yasağın ikinci günü ile birlikte saldırılar başladı. İlk günlerde zırhlı araçlar, keskin nişancılar ve bomba atarlar mahallelere saldıran devlet, güçlü bir halk direnişi ile karşıladı.
İLERLEMEK İÇİN YOĞUN TOP ATIŞINA BAŞLANDI
Halkın direnişi sahiplenmesi ile Türk devlet güçleri yeni bir yöntem devreye koyarak tepelere yerleştirdikleri paletli tanklarla mahalle içlerine doğru top atışı gerçekleştirdi. İlk 10 gün herhangi bir ilerleme kaydetmeyen devlet güçleri top atışı sonrası Nur, Cudi, Yafes ve Sur mahallelerinin tepe tarafındaki girişlerini kontrol altına aldı. Türk devlet güçleri daha sonra mahallelerde bulunan halkın çıkması için rastgele toplar atmaya başladı. Atılan toplar yüzünden ölen sivil insan sayısında artış yaşandı. Topların yıktığı evlerde yaşayan insanlarda komşularının evlerine yerleşerek mahalleleri terk etmeyeceklerini belirtti. Atılan topların çoğu hendek ve barikatların olmadığı kent merkezindeki mahallelere de ulaştı.
KOMÜNLER DİRENİŞTE ETKİLİ OLDU
Oluşturulan sokak komünleri stokladıkları temel gıda ihtiyaçlarını sürekli olarak halk arasında dağıtıyor. Sağlık komünleri de yaralanan veya hastalananlara ilk müdahale yapıyordu. Kent daha önceki direnişte olduğu gibi her şeyi ortaklaştırdı. Hastane devlet güçleri tarafından karargaha çevrildiği için halkın çoğu tutuklanmamak için hastanelere başvurmadı. Devlet güçleri de 15'inci günden sonra artık daha önce ambulans gönderdikleri yere ambulans göndermedi.
AİHM YARALILAR İÇİN TEDBİR KARARI ALDI
Ambulanslar gönderilmediği için yaralanan çok sayıda kişi kan kaybından yaşamını yitirirken hastaneye kendi imkanları ile giden yurttaşlarda askerlerin işkencesine maruz kaldı. Yaralıların hastanelere taşınması için HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız'ın girişimleri yetkililer tarafından ret edilince insan hakları savunucuları süreci AYM ve AİHM'e taşıdı. AİHM hastaneye taşınmayan çok sayıda yaralı için tedbir kararı aldı. Ancak buna rağmen yaralılar hastaneye kaldırılmadı.
SALDIRILAR ARASINDA YÜRÜYÜŞLER YAPILDI
Kent dışına çıkmaya çalışan gençlerin çoğu tutuklandığı için kente dayanışma için gelen gençler de dağıldıkları mahallelerde komünlere yardım ediyordu. Halk her an barikat arkasında saldırılar karşısında direniş içerisindeydi. Kimi zaman zılgıt kimi zaman ses çıkarmaları düzenleyen halk başta Yafes Mahallesi’nde olmak üzere defalarca kent merkezi ve Cudi Mahallesi’ne doğru yürüyüşler gerçekleştirdi. Yürüyüşler esnasında da halk saldırılara maruz kaldı.
HALKI GÖÇ ETTİRMEK İSTEDİLER
Ancak yasağın 20'inci günlere ulaşması ile birlikte tepelerde ve mahalle içlerine ulaşan devlet güçleri halkın mahalleleri terk etmesi için değişik yöntemler uyguladı. Elektrik trafoları ve su şebekelerini top atışına tabi tutan devlet güçleri zırhlı anonslarda yaptıkları anonslarla da "Kimyasal" kullanacaklarını belirtti. Mahallelerde yaşamak çok zor hal alınca halk yavaş yavaş kent merkezine doğru göç etmeye başladı. Göç etmek için keskin nişancıların görüş açısında olan sokaklardan geçen çok sayıda kişi de açılan ateş sonucu yaralandı ve hayatını kaybetti. Hediye Şen, Miray bebek gibi onlarca sivil top atışları ve gelmeyen ambulanslar sonucu yaşamını yitirdi.
SÜREKLİ TAKVİYELER YAPILDI
Her türlü saldırıya rağmen istenilen düzeyde ilerleme kat edemeyen Türk devlet güçleri de ağır kayıplar verince her iki günde bir yeni takviye ekipler geldi. On binlerce asker ve polisin katıldığı çatışmalarda su altı timlerinden özel komandolara kadar ekipler getirildi. Yasak uzadıkça resmi yetkililere açıklamalarda bulunarak şiddetin dozajını daha da yükseltti. Mahallelerde bulunan YPS'liler de kısıtlı ve dar imkanlara rağmen direnişlerini sürdürmekte kararlı olduklarını yaptıkları açıklamalarda belirtti.
KENTE YÜRÜYÜŞLER YAPILDI
Yasağın 30'uncu günlere ulaşması ile birlikte sivil ölümleri 50'yi aştı. Halk temel ihtiyaçlardan dahi yoksun bırakılmıştı. Bunun üzerine çok sayıda sivil toplum örgütü ve siyasi parti Cizre için çağrıda bulundu. Saldırıların son bulması için İdil, Şırnak, Siirt ve köylerde defalarca bir araya gelen halk ablukanın kırılması için yürüyüşler yaptı. Ancak devlet güçleri her seferinde yürüyüş yapan kitleye saldırarak kentte girmelerine izin vermedi.
YARALILARI ALMAYA GİDEN HEYETE SALDIRI
Yasak 40'ıncı günlere ulaştığında ağır saldırılar yüzünden yaralanan ve hastaneye kaldırılamayan çok sayıda sivil Cudi ve Sur mahallelerinde mahsur kalmıştı. AİHM tedbir kararına rağmen ambulans gönderilmeyen ve saldırı altında bırakılan yaralılar bir bir yaşamını yitirirken bazı yaralılar canlı yayınlara bağlanarak yardım istedi. Yasağın 38'inci gününde HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, Cizre Belediye Eşbaşkanı Kadir Konur ve beraberlerinde olan onlarca kişi devlet yetkililerinin izni ile Cudi Mahallesi’nde bulunan yaralılar almaya gitti. Cudi Mahallesinde bulunan yaralılar ve cenazeleri alan heyete dönüş yolunda Kobanê Caddesi üzerine konuşlanan zırhlı araçların saldırısına maruz kaldı. Saldırı anını kaydeden İMC TV muhabiri Refik Tekin ile birlikte onlarca kişi yaralandı. Zırhlı araçlar bir eve sığınan heyete sürekli saldırı gerçekleştirirken belediye araçları ile hastaneye taşınan yaralılara da hastane de bulunan askerler tarafından işkence yapıldı. Hastaneye kaldırılanlardan da 3'ü yaşamını yitirdi.
GÜN GEÇTİKÇE YARALI SAYISI ARTMAYA BAŞLADI
Kobanê Caddesi’ni abluka altına alınan devlet güçleri artık kimsenin mahallelerden çıkmasına izin vermedi. Gün geçtikçe artan ağır saldırılar yüzünden mahallede kalan sivillerin yaralanmasına sebep oldu. Yaralılar arasında özelikle tutuklanmamak için mahallede kalan çok sayıda öğrenci, DBP PM üyeleri, MKM sanatçıları, Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanları KJA üyeleri vardı. Dört yandan ağır top atışına tabi tutulan mahalleden 41'inci günde tekrar yardım çağrısı yükseldi. Canlı yayına katılıp yaralıların alınması için çağrıda bulunan Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç'un talebi karşısında HDP'li yetkililer İç İşleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ile diyalog kurdu.
AMBULANS MİZANSENİ
Kurulan diyalog sonrasında mahallede kalan yaralıların alınmasına dair söz verildi. Ancak devlet güçleri bilinçli bir şekilde günlerde ambulans mizanseni oluşturdu. Yetkililer yaralıların olduğu alandan 2 kilometre öte de bekletilen ambulansların açılan ateş yüzünden kimsenin alınmadığını belirtse de, askerler havuz medyası önünde "ambulanslara ateş açılıyor" mizansenini sürdürmekte ısrarlı. Mahallede bulunan yaralılar ise bir evin bodrumunda toplanıp yardım çağrılarını yeniledi. Devlet güçleri tüm girişimlere rağmen bu yaralıların alınmasına izin vermedi.
GÖNÜLÜLER ENGELENDİ
Bunun üzerine uluslararası heyetler ve gönüllü sağlıkçıların devreye girmeye çalıştı ancak devlet kente girişlerini engelledi. Canlı yayında isimleri açıklanan 1'inci bodrumdaki ailelerin aileleri ve HDP'li milletvekilleri defalarca Cizre'ye gelmeye çalıştı ancak devlet her seferinde kitleye saldırdı. Kitle Nusaybin'in Girê Mira köyünde toplanarak nöbet tutmaya başladı. Kent içinden de Barış Anneleri meclisi başta olmak üzere çok sayıda kişi bodrumdaki yaralıları almak istedi. Devlet herkesi mahalleden uzak tutarak günlerce havuz medyası ile ambulans mizanseni oluşturdu.
GÖRÜŞME ESNASINDA SALDIRIYA UĞRADILAR
1'inci bodrumda bulunan yaralılar HDP'li milletvekilleri ve İç İşleri Bakanlığı yetkilileri ile telefon ile görüşürken saldırıya uğradı. Saldırı telefon konuşmalarına yansıdı. Saldırı sonrası 1'inci bodrumdaki yaralılardan ses gelmedi. Birkaç gün geçtikten sonra Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç tekrar TV'ye bağlanarak 2'inci bir bodrumunu olduğunu ve burada da onlarca yaralının olduğunu açıkladı. Yaralıların isim listesi yayınlanırken 1'inci bodrumdaki herkesin öldürüldüğü ifade edildi.
1'İNCİ'DEN SONRA 2'İNCİ BODRUM
Mehmet Tunç ve 2'inci bodrumdaki yaralılar da günlerce ambulans bekledi ancak tıpkı 1'inci bodrumdaki siviller gibi devlet ambulans yerine saldırıları yoğunlaştırdı. 2'inci bodruma saldırı gerçekleştirildiği esnada da Mehmet Tunç canlı yayındaydı. Bodrumda bulunan yaralıların yakılarak öldürüldüğünü belirten Tunç'tan daha sonra ses çıkmadı. Daha sonra bodrumdan sağ çıkmayı başarabilen bir genç askerlerin binayı yoğun top atışına tuttuğunu saha sonra da ateşe verdiğini belirtmişti. Tunç burada yaptığı son görüşmede, “Hiç kimsenin şüphesi olmasın, mücadeleye devam eden arkadaşlara selamlarımı iletiyorum. Cizre halkı 60 gündür soğuğa rağmen, açlığa rağmen, susuzluğa rağmen diz çökmedi. Onun için kalan insanların bizimle gurur duyması lazım” diyordu.
SON BODRUMDAKİLER DE ÖLDÜRÜLDÜ
2'inci bodrumdan sonra HDP Milas Eski İlçe Eşbaşkanı Derya Koç'un TV'ye bağlanması ile kamuoyu 3'üncü bodrumdan haberdar oldu. Arkadaşlarının tıpkı 2'inci bodrumda yapıldığı gibi yakılarak öldürüldüğünü ifade eden Koç, yardım çağrısında bulundu. HDP'li yetkililer ve çok sayıda gönüllü insan hakları savunucusu bodrumda bulunan onlarca yaralı ve sivilin alınması için girişimde bulundu ancak tıpkı diğer bodrumlarda olduğu gibi sonuçsuz kaldı. Türk devlet güçleri son bodrumdakileri de katletti. Daha sonra bodrumdan sağ çıkmayı başarabilen bir tanık herkesin bodrum kapısında taranarak öldürüldüğünü kaydetmişti.
CENAZE İŞKENCESİ
Bodrumda bulunan herkes öldürüldükten sonra devlet operasyonun bittiğini ancak yasağın devam edeceğini açıkladı. Bu süre zarfında çok sayıda ev yakılırken bodrumda öldürülenlerin cenazeleri hastanelere taşınmaya başlanmıştı. Hastaneye taşınan cenazeler vahşetin boyutunu bir kez daha gözler önüne sermişti. Cenazelerin çoğunda vücut bütünlüğü kalmazken çoğu da yakılmıştı. Nitekim aileler cenazelerini teşhis etmedi. Ailelerin cenazelerine ulaşması için kriz masası oluşturulurken cenaze alma işlemi işkenceye dönüştü. Katliam üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hala 45 aile çocuklarının cenazelerini almamış. Tüm aileler kan vermelerine rağmen devlet ailelerden bağımsız bir şekilde cenazeleri defin etti.
79 SONRA YASAK KALKTI
14 Aralık 2015'te ilan edilen sokağa çıkma yasağı 2 Mart 2016 tarihinde kaldırıldı. Yasağın kaldırılması ile kente uygulanan vahşet izlerini kaybetmemişti. Yaralıların günlerce yardım beklediği bodrumlarda yanmış insan uzuvları bulunurken mahalleden yeni cenazeler çıkarıldı. Kente gelen onlarca sivil toplum örgütü ve siyasi parti raporlar hazırlayarak kentte yaşananları duyurmaya çalıştı. Tarihe yaşanan katliam ve sergilenen direnişle not edilen süreç Mehmet Tunç'un "Bizimle guru duyun" sözleri ile özetleniyor.