Nazi artığı ırkçı-faşist Bahçeli Dersim'den kaçtı
Nazi artığı ırkçı-faşist Bahçeli, AKP'nin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile girdiği danışklı dövüş gibi görünen bir atışmaya dayandırarak, Maraş-Malatya ve Elazığ'dan topladığı sivil faşistler ve binlerce polisin korumasında Dersim'e gitmiş ve orada ancak 1 saat 20 dakika kalabilmiştir. Bahçeli faşisti programını tamamlamadan apar topar Elazığ'a dönmüştür.
Sözde ne kadar cesur olduğunu göstermeye çalışan bu faşist, valilik önünde sadece polislere ve yanında getirdiği güruha seslenmiştir. O gerçekten cesur olsaydı, binlerce polisin ve sivil faşistin korumasında konuşmazdı.
Dersim Halkı bir bütün olarak bu faşist saldırı ve tehdite tavır almıştır. Esnaf kepenk, şöfürler kontak kapatmıştır. Halk sokaklarda düzenlediği protestolarla da tepkisini dile getirmiştir. Bu protestoların farklı biçimlerde ve demokratik bir olgunluk içinde tüm alanlara yayılacığını düşünüyoruz.
Bilinmelidir ki, bugün yaşananlar sadece Dersim Halkı ile MHP'li faşistler arasında, tarih üzerinden süren bir atışma değildir. Dersim Soykırımı üzerinden süren bu mücadele, aslında bir bütün olarak Anadolu'da yüz yıllardır egemen olmuş sömürgeci-soykırımcı zihniyete karşı, ezlen halk ve sınıfların yürüttüğü tarihsel varolma mücadelesininin günümüzdeki halkasıdır.
Bu faşistin gezisi ve kullandığı düşmanca söylemin halkta yarattığı huzursuzluk ve öfkenin yanında, önemli bir faydası da olmuştur. Gafllet uykusuna kapılmış ve nazizmin ikiz kardeşi olan kemalizme sarılmış olanlar; sanırız bu uykudan artık uyanırlar. Çünkü, bu söylem ve tavır sadece MHP'ye özgü değildir. Perinçek tayfası ve CHP'nin içinde “ulusalcı” denilen kemalist faşist kesimler de aynı çizgidedirler.
Önce Akşehirli şimdi ise „Dersimli“ olan Kemal Kılıçtaroğlu ise; bu faşistin düşmanca söylemini, zihniyetini ve Dersim Halkı'na yönelttiği yeni katliam tehditini görmemezlikten gelerek, "Olağanüstü bir durum yok. Herkes istediği yere gider" demiş. Arkadaş, sen daha halkına yapılan hakareti ve ona yöneltilen tehdidi algılamıyorsun. Üstelik kendini bile savunamıyorsun; Dersim Halkı'nı nasıl savunasın ki.
Bahçeli ve MHP Dersim Halkı'nı yeni bir katliamla tehdit ediyor
1937-38 yılları arasında Dersim'de; çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere, on binlerce sivil insan öldürüldü. Hem de Alman Nazilerine taş çıkartacak biçimde. Bu soykırımda insanlar evlere toplanıp, kurşuna dizildi ve hatta yakıldı. Çocuklar süngülerin ucuna takılıp havaya kaldırıldı ve kayalardan fırlatılarak katledildiler. Hamile kadınların karınları süngülendi ve anne karnındaki bebekler öldürüldü. Kadınlara tecavüz edildi, onlarca kız çocuğu bugün IŞİD'in yaptığı gibi “ganimet” olarak alıkondu ve subaylara sunuldu. Mağaralara sığınan insanlar, zehirli gazlar ve top atışları ile topluca öldürüldüler. Bu masum insanların kemiklerini ve onlara sıkılmış kurşunların boş kovanlarını; hala o katliam bölgelerinde bulmak mümkün. Dersim Halkı, 1937-38 sürecinde olup biteni gayet iyi biliyor. Çünkü, her Dersimli en azından bir kez bu yaşananları, olayların canlı tanıklarından dinlemiştir.
Dersim'de, Nazilerin Yahudilere yaptığı gibi, TC'nin de Musatafa Kemal'in yönetiminde Dersimlilere karşı zehirli gaz kullandığı ve bir soykırım yaptığı artık belge ve tanıklıklarla sabittir.
İşte Devlet Bahçeli denilen Nazi artığı, bu barbarlıkları savunuyor ve “yine olsa aynısını yaparız” diyor. Nitekim, bu faşistin başında olduğu hareket, 1979 yılında Maraş'ta Dersim Soykırımı'nın küçük bir uygulamasını gerçekleştirmişti.
Bu caniler Maraş'ta kundaktaki bebeğin bogazını kesmiş, kadın ve yaşlıları makas ve baltalarla öldürmüşlerdi. (*)
Bahçeli ve onun etrafına topladığı güruh her türlü barbarca katliamı yaparlar, bundan hiç bir kuşkumuz yok. Çünkü, katliam adeta bu güruhun kültürü olmuştur.
Bahçeli faşisti bir de utanmadan arlanmadan Pir Sultan Abdal ve Hüseyin'i Kerbela'nın adını o kirli ağzına alıyor. Halbu ki, Hüseyin'i Kerbela „İslam Halifesi Yezid'e isyan“ ettiği, Pir Sultan Abdal ise, Bahçeli'nin ceddi olan Osmanlı egemenlerine karşı isyan ettiği gerekçesi ile katledildiler. Bugün, bu faşistin „bölücü teröristler“ olarak suçladığı Dersim Direnişi'nin önderleri ise „Türkiye Cumhuriyeti'ne isyan“ gerekçesi ile idam edilmişlerdi. Kim nerede duruyor belli.
Hüseyin'i Kerbela ve Pir Sultan gibi, zalimlere kaşı direnmek ve hatta isyan etmek suç değildir. Aksine meşru bir haktır. Hatta, zalimlere karşı direnmemek ve onlara boyun eğmek, insan için onursuzca bir durumdur.
Bahçeli ve diğer faşitler bilsin ki, Dersim; Hüseyin'i Kerbela, Pir Sultan, Ali Şer ve Seyit Rıza gibi başını verir ama asla boyun eğmez.
28. 11. 2014
Dersimzaza.com
(*) Yörük Selim Mahallesi'ne yönelik saldırıların tanıklarından olan Yasin Aytaç adlı tanık, ülkücülerin gruplar halinde mahalleyi sararak, evlere girip insanları katlettiğini söyledi... Aytaç tanık olduklarını şu cümlelerle anlattı: "Ben 16 yaşında bir gençtim. Evlerin içerisine girdiğimde gerçekten gördüklerim dehşet verici ve inanılmaz şeylerdi. Kimileri baskın sırasında hazırladıkları sofranın başında silahla, balta, tahra ile öldürülmüştü. Kadın, kız, çocuk demeden. Yani evin içerisinde kim varsa inanılmaz şekilde hunharca katledilmişti. Dehşet verici bir durumdu. Girdiğimiz evlerden birinde katledilen aile bireylerini dışarı çıkardık. Ev halen yanıyordu ve içeriyi duman kaplamıştı. Bu sırada gözümüze tahta beşik takıldı. Üstü örtü ile kaplıydı. Beşiği görür görmez arkadaşım ile birlikte muhtemelen 'bebek sağ kalmıştır' diyerek, beşiğe doğru yöneldik. Örtüyü kaldırdığımızda henüz kundakta olan bebeğin boğazının kesilerek, öldürüldüğüne şahit olduk..."