DEVLETİN KİRLİ YÜZÜ: KATLİAMLAR!
ANF / DENİZ FIRAT - HABER MERKEZİ 27.12.2014 07:00:28
Tarih: 28 Aralık 2011.
Yer: Şırnak-Uludere-Roboski köyünün güneyi, sınırın sıfır noktası.
Bu yer ve tarih; Kürdistan, Türkiye ve bölge halklarının hafızalarında 21. yüzyılın ilk Kürt katliamlarından biri olan Roboski Katliamı ile ilişkili olarak yer aldı. 28 Aralık 2011 tarihinde Roboski (Ortasu) ve Bujeh (Gülyazı) köylerinden yola çıkan ve çoğunluğu çocuklardan oluşan bir grup, sınır ticareti yapmak amacıyla işgalci devletler tarafından ülkelerini parçalayan sınırları geçti. 1924 yılında Lozan Antlaşması ile çizilen bu yapay sınırlar sadece bir halkı ve ülkeyi 4 parçaya ayırmakla kalmadı, şehirleri, köyleri ve aileleri de parçaladı. Sınırın her iki tarafında kalanlar ise inkar ve imha politikalarına, açlık, yoksulluk ve kimliksizliğe mahkum edildi. İşgalci devletlerin tüm baskı ve yasaklamalarına rağmen Kürtler, bu sınırlara karşı mücadelelerini sürdürmenin yanı sıra toplumsal ilişkilerini de devam ettirdi. 28 Aralık 2011 günü sınır ticareti amacıyla sınırın güney tarafına geçen ve çoğunluğu çocuklardan oluşan grup da oradaki akrabalarıyla görüşüp onlardan aldıkları mazot, şeker, çay ve sigara gibi malzemeler ile geri dönmeyi amaçlıyordu. İşgalci devletlerin kaçakçılık olarak değerlendirdiği bu olay, Kürdistan’ın tüm sınır kesimlerinde her gün yaşanan bir durumdu.
Akşam saatlerinde köylerinden hareket eden grup, sınırın diğer tarafından aldıkları malzemeler ile geri dönüş yolunda iken Türk savaş uçakları tarafından bombalandı. Bombalama sonucu 17’si çocuk 34 kişi yaşamını yitirirken, 1’i yaralı olmak üzere 4 kişi kurtuldu. Ayrıca grubun yanında bulunan 82 katır da bombalama sonucunda parçalanarak öldü. Roboski Katliamı’nın 3. yıldönümü yaklaşırken devlet ve hükümet tarafından toplumdan gizlenen gerçekleri, belgeleri ile ortaya koymaya çalışacağız. Yayınlayacağımız belgeler devletin resmi belgeleridir. Bu belgeler üzerinde tarafımızca herhangi bir değişiklik, oynama yapılmadı. Bu belgeler, Cumhurbaşkanlığından hükümete, Genelkurmay Başkanlığı’ndan tüm askeri birimlere, istihbarat birimlerinden diğer birçok devlet kurumlarına kadar bilinen belgelerdir. Söz konusu belgeler sürekli takipsizlik veya görevsizlik kararı veren yargı mercilerinin elinde bulunan belgelerdir. Ancak “Devletin yüce çıkarları” amacıyla toplumdan gizlenen belgelerden söz ediyoruz. Devletin işlediği bir suça ait olan belgelerin, yine devlet kurumları tarafından hazırlanması nedeniyle, oldukları gibi kabul edilmesi mümkün değildir. Çünkü bu belgelerde devlet kendini aklamaya çalışmakta, onun zeminini hazırlamakta ve katliamın üstünü örtmek istemektedir. Devletin tüm bu çabalarına karşı, belgelerde de görülecek olan çelişkiler, uyumsuzluklar, devletin beklentilerinin aksine bir sonuç ortaya çıkarmaktadır. Bu sonuç; katliamın bilinçli bir şekilde işlenmiş olduğu gerçeğidir. Ana başlıklar altında kaleme alacağımız bu analiz yazısında hakikatleri kamuoyu ile paylaşmaya çalışacağız. Analiz yazısı ile birlikte tüm belgeleri tek tek ortaya koyup inceleme, analiz etme şansımız yoktur. Bunun yerine gerçeklere odaklanan bir analiz yazısının doğru olduğuna inanıyoruz. Her ne kadar analiz yazıları ile birlikte kimi belgeleri yayınlayacaksak da, yazımızın sonunda tüm belgeleri kamuoyuna açıklayarak, birebir okuyucunun da incelemesi ve analiz etmesini sağlamayı amaçlıyoruz.
YAŞAMINI YİTİRENLERİN ANISINA …
DAİŞ çetelerinin Maxmur’a saldırması sonucu gazetecilik mesleğini yaparken şehit olan Özgür Basın Çalışanı Deniz Fırat yoldaşımızın adıyla kaleme aldığımız bu yazıyı, karanlık güçler tarafından katledilen Kadri Bağdu yoldaşımız başta olmak üzere tüm Özgür Basın şehitlerine, Roboski Katliamında yaşamını yitiren insanlarımıza ve ailelerine atfediyoruz.
KATLİAMIN ÖNCESİ VE SONRASINDA YAŞANILANLAR
Belgelerde, katliamın yaşandığı yerin güneyinde yer alan ve Haftanin olarak adlandırılan bölgeden çok sayıda istihbarat bilgisi, duyum ve telsiz kestirmeleri alındığı, HPG Anakarargah komutanlarından Dr. Bahoz Erdal’ın bölgede olduğu iddiaları yer almaktadır. Keza kalabalık bir gerilla grubunun sınırı geçeceği, sınır hattında bulunan askeri üs bölgelerine eylem gerçekleştireceği veya askeri mühimmat ve techizat geçireceği gibi iddialarda bulunulmaktadır. İddialar MİT, polis ve askeri istihbarat birimlerine dayandırılırken, iddialar nedeniyle sınır hatlarında bulunan askeri üs bölgelerinin teyakkuzda olduğu, söz konusu bölgeye daha önce de hava operasyonları ve top-obüs atışlarının yapıldığı belirtilmektedir. Bununla birlikte katliamın yapıldığı bölgeye yakın bir yerden bir grup gerillanın “Türkiye sınırlarından Irak tarafına geçeceği” iddiasıyla Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı Tümgeneral İlhan Bölük’ün emriyle, Gülyazı’da bulunan 22. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı’nda Kurmay Başkanı olarak görev yapan Yarbay Aziz Altıntepe tarafından, Tugay Komutan Vekili Albay Hüseyin Onur Güney’in bilgisi dahilinde “Yıldız Operasyonu” adıyla bir operasyon planlandığı anlaşılmaktadır. Planlanmaya göre 28 Aralık 2011 saat 17.00’de başlayıp 29 Aralık 2011 saat 22.00’de tamamlanacak olan operasyonda Çakırsöğüt Jandarma Komando Tugayına bağlı timlerin arazide pusu ve keşif faaliyeti yürütmesi amaçlanmaktadır. Bu çerçevede 2 jandarma komando timi Şirit Yaylası ve Salatalıkpınar mevkii arasındaki bölgeye konumlandırılıyor. 28 Aralık 2011 tarihinde katliam öncesi, esnası ve sonrası yaşananlar 22. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı, 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı, Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı, Malatya 2. Ordu Komutanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ile Batman’da bulunan İHA Filo Komutanlığı ve Amed’de bulunan 2. Hava Kuvvet Komutanlığı’nda İHA görüntülerinden izlenmekte ve söz konusu operasyonlar yürütülmektedir.
Katliamın yaşandığı bölge Gülyazı’da konuşlu olan 22. Jandarma Sınır Tugay Komutan Yardımcılığı’nın görev alanına girmektedir. Burada ayrıca Gülyazı Jandarma Karakol Komutanlığı da bulunmaktadır. Tugay Komutan Yardımcılığı, Şenoba’da bulunan 22. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı’nın, o da Şırnak’ta bulunan 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı emrine tabiidir. Birliklerin bağlı olduğu üst komutanlıklar devamında Van Asayiş Jandarma Kolordu Komutanlığı, 2. Ordu Komutanlığı (Malatya), Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı olarak devam etmektedir. Katliam günü alt ve üst komutanlıklar arasında yaşanan iletişimler belgelerde yer almaktadır. Katliamda savaş uçakları ile sivil insanların vurulması konusunda Genelkurmay Başkanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Amed’de bulunan 2. Hava Üs Komutanlığı, 8. Ana Jet Üs Komutanlığı şeklinde bir emir talimat zinciri işlemektedir.
Katliam günü saat 10.15’ten itibaren ABD’ye ait predatör uçağının Haftanin bölgesinde keşif faaliyeti yaptığı ve görüntü geçtiği Genelkurmay Karargahı’na ait belgelerde yer almaktadır. Yine aynı gün Batman’dan kalkan ve Tatvan bölgesinde keşif faaliyeti yürüten İHA, Malatya’da bulunan 2. Ordu Komutanlığı İstihbarat Başkanı Albay Aygün Eker’in talimatıyla Şırnak bölgesinde bulunan İHA’nın bozulması nedeniyle bölgeye gönderildiği ve saat 16.00 itibariyle görüntü geçmeye başladığı belirtilmektedir. Katliamdan sağ kurtulanlar ile köylülerin ifadelerine göre bombalanan grup saat 15.00-16.00 sıralarında Roboski (Ortusu) ve Bujeh (Gülyazı) köylerinden katırlarla yola çıkmış ve her zaman takip ettikleri güzergahtan sınırı geçerek, her zaman mal aldıkları Kuraniş Mahallesi Putalma Deresi’nin bulunduğu bölgeye gitmiştir. Gerek komutanlık harekat merkezi cerideleri, gerek Görüntü İzleme Merkezi cerideleri ve gerekse de dosyalarda bulunan İHA görüntülerinde grubun nasıl olur da bu kadar teyakkuzda olunan bir bölgeden asker ve İHA’lara görünmeden sınırı geçtiği sorusuna cevap verilememektedir. İfadeleri alınan askeri personellerin “Görmedik, görmemiz mümkün değildi. Kaçağa gideceklerinden haberimiz yoktu” şeklindeki iddialarına karşın çoğunluğu korucu olan köylüler ise söz konusu bölgenin açık arazi olduğu, grubun görünmeden geçmesinin mümkün olmadığı ve askerin kaçağa giden gruplardan dolaylı olarak haberdar olduğunu ifade etmektedir.
Tüm ceride defterleri ve askeri personel ifadelerinde ilk görüntünün saat 17.22 sıralarında sınırın 6 kilometre dışında, Putalma Deresi mevkiinde tespit edildiği iddia edilmektedir. İHA görüntülerinde önce 3 olarak tespit edilen motorlu araç sayısı daha sonra 7’ye çıkmaktadır. Araçlardan inen kişiler görülmekte ve söz konusu bölge İHA tarafından detaylı bir şekilde taranmasına rağmen başka bir görüntü tespit edilememektedir. Görüntülerin izlendiği merkezlerde görüntünün kime ait olabileceği noktasında yapılan tartışmalar hem ceride defterlerinde hem de ifadelerde açık bir şekilde görülmektedir. Bölgenin en üst karar mercii olması nedeniyle 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı’nda yapılan tartışmalar önemlidir. Zira katliam sonrası yapılan açıklamalarda alt komutanlıklardan gelen bilgilerin grubun gerilla olduğunun bildirildiği ileri sürülmektedir. Ancak tümen harekat merkezinde yapılan tartışmalarda grubun kaçakçı olma ihtimalinin yüksek olduğu net bir şekilde ortaya konmaktadır. Bu arada sınırı geçen köylülerin saat 18.23’ten itibaren gruplar halinde malları alacakları bölgeye gelerek burada toplandıkları ve katırlara yükleme yaptıkları İHA görüntülerinden anlaşılmaktadır. İHA saat 19.17’de mallarını katırlara yükleyen köylülerin 3 grup halinde geldikleri patikadan kuzey yönüne doğru harekete başladıklarını görüyor ve en önde bulunan, 16 katır ve 9 kişiden oluşan birinci grubun koordinatını 38SLG, 24592, 29722, Alt:1325 m. şeklinde tespit ediyor. Grupların saat 19.04.37’e kadar patikadan sınıra kadar hareket ettiği ve aralarında belirli bir mesafe bulundurarak bombalamaya kadar burada beklemeye başladıkları belirtiliyor. İHA’nın grubun yürüyüşü esnasında havada geniş bir kavis çizerek sınır içi de dahil olmak üzere bölgenin büyük bir kısmını incelediği, ancak grubun dışında canlı herhangi bir şeye rastlamadığı tutanaklardan anlaşılıyor. Belgelerde ayrıca Türkiye tarafından yapılan milli İHA’nın da bölgede olduğu kaydediliyor.
Görüntünün saat 17.23’te tespit edilmesinden sonra takibe alındığı 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı’nda grupların kuzeye doğru harekete geçmesi ile birlikte Tümgeneral İlhan Bölük’ün emri ile topçu atışı yapılmasına karar veriliyor. Grupların kaçakçı olduğunun görüntü izleme merkezinde bulunan üst düzey askeri personel tarafından belirtilmesine rağmen Tümgeneral Bölük, Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Yıldırım Güvenç ile yaptığı telefon görüşmesi ardından grubun üzerine tahrip mermisi atılmasını emrediyor. Tümen Atış Destek Koordinatörü Binbaşı Mehmet Bülent Ölçensoy’un grubun sınır dışında olması nedeniyle top atışı yetkisinin Genelkurmay Başkanlığı’nda olduğunu söylemesi üzerine, talep 2. Ordu Komutanlığı’na gönderiliyor. 2. Ordu Komutanlığı’nın uygun bulması üzerine talep Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve oradan da Genelkurmay Başkanlığı’na ulaşıyor. Tümgeneral Bölük, yetkinin kendilerinde olması nedeniyle sınır içine (sınır hattına) topçu atışı yapılmasını ve grubun geçeceği muhtemel güzergahların birlik gönderilerek kapatılmasını emrediyor. Emir doğrultusunda Tümgeneral Bölük’ün harita üzerinde işaretlediği noktalara 5 aydınlatma, 7 tahrip olmak üzere 12 topçu atışı yapılıyor. Aynı zamanda 22. Jandarma Sınır Tugay Komutan Yardımcılığı’nda bekletilen komando timleri Tarlabaşı-Pirababil bölgesi ile Şirit Yaylası doğu yamacında bulunan Çatalkaya mevkiine konumlandırılıyor. Bu şekilde araziye çıkarılan 4 tim ve Gülyazı Jandarma Karakol Komutanı ile birlikte 2 er ve 2 köy korucusu grubun geçebileceği 3 güzergahı da kapatarak geçmelerine izin vermiyor.
Katliamdan sağ kurtulanların gerek savcılık ve gerekse de bölgede inceleme yapan komisyonlara verdiği ifadelerde geri dönüş esnasında İHA’nın sesini duyduklarını, top atışlarının kendilerinden uzak bir yere yapılmasına rağmen sesini duydukları belirtiliyor. Top atışlarının her gün yapılması nedeniyle alışkın olduklarını, askerlerin kendilerini bombalayacağını düşünmediklerini; çünkü dolaylı da olsa askerin kendilerinin kaçağa gittiklerinden haberdar olduğunu, bulundukları açık arazide fenerle ilerlediklerini, daha önce de benzer durumların olduğunu, kendilerini fark eden askerler tarafından yakalandıklarını söylüyorlar. Sınırın sıfır noktasına gelen gruplar, köydeki yakınlarını telefonla arayarak askerin tüm yolları kapattığını öğreniyor. Geçebilecekleri başka güzergah olmadığı için askerin yoldan çekileceği zamana kadar bulundukları bölgede beklemeye başlıyorlar.
Bu arada 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı’nın sınır dışı topçu atış talebi Genelkurmay Karargahı’nda Tuğgeneral Ali Rıza Kuğu, Albay Zorlu Topaloğlu, Albay Serdar Eren, Tümgeneral Satı Bahadır Köse ve Korgeneral Yaşar Güler tarafından değerlendiriliyor. Değerlendirme esnasında 2. Ordu Komutanı Orgeneral Servet Yörük ve 2. Ordu Komutanlığı İstihbarat Başkanı Albay Aygün Eker ile yapılan görüşmede 2. Ordu Komutanlığı/nın grubu “Terörist olabilecekleri, kaçakçılar ile birlikte terörist veya teröristlere ait malzemeler olabileceği” şeklinde değerlendirdiği bilgisi alınıyor. Tartışmayı yürüten ekip top atışının yetersiz kalacağını belirterek hava harekatı yapılmasını değerlendiriyor. Söz konusu değerlendirme Korgeneral Güler tarafından Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’a arz ediliyor. Genelkurmay 2. Başkanı hava harekatı yapılacaksa kısa bir süre önce izin verilen topçu atışlarının durdurulması emrini vererek, hava harekatı onayı için talebi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e iletiyor. 28 Aralık 2011 günü yapılan MGK toplantısı sonrası konutunda bulunan Özel, gönderilen belgeleri inceledikten sonra hava harekatına onay verince, operasyon için hazırlık yapılıyor. Genelkurmay Başkanı’nın hava harekatına onay verdiği Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na bildiriliyor. Hava Kuvvetleri Komutanlığı bu bilgiyi Amed’de bulunan 2. Hava Kuvveti Komutanlığı’na iletiyor. Buradan 8. Ana Jet Üs Komutanlığı’na iletilen talimat sonrası 181. Ana Jet Filo Komutanlığı’ndan 2 adet F-16 savaş uçağı Amed 2. Hava Kuvvet Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğgeneral Koray Uz’un emriyle saat 20.55’de kalkıyor. Bölgeye ulaşan uçaklardan biri arıza yaparken diğer uçak faaliyete devam ediyor. Uçağın sınıra en yakın grubun üzerine gelmesi ile birlikte Hava Kuvvet Komutanlığı Harekat Başkanı Tümgeneral Ateş Mehmet İrez, Genelkurmay Başkanlığı Plan Harekat Daire Başkanı Tümgeneral Satı Bahadır Köse’yi arayıp atış yapılıp yapılmayacağını soruyor. Tümgeneral Köse durumu Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Yaşar Güler’e iletiyor. Güler’in atış için onay verdiğini Tümgeneral Köse’den öğrenen Tümgeneral İrez, saat 21.32’de atış emri veriyor. Atış emri verilen F-16 savaş uçağı, İHA tarafından lazer ile işaretlenen grupların üzerine saat 21.40 ve 21.44’ta belgelerde GBU-10 olarak kodlanan 2 adet bomba atıyor. Saat 21.37’de Amed’den havalanan 182. Ana Jet Filo Komutanlığı’na ait 2 adet F-16 savaş uçağı da bölgeye geliyor ve bombalamadan kurtulan diğer grubu bombalıyor. Uçakların saat 22.03 ve 22.24’de GBU-12 ve GBU-10C bombaları ile grubu bombaladığı kaydediliyor.
İHA GÖRÜNTÜLERDEN GERİLLA KAÇAKÇI AYRIMI YAPILABİLİR Mİ?
Hava harekatında, havada yakıt ikmali ve benzeri görevler için başka uçakların da yer aldığı belgelerde yer alıyor. Bombalama yapan uçaklar halen havada iken yurtiçinden bombalama yapılan bölgeye giden kişiler tespit edilince durum üst komutanlıklara bildiriliyor. Genelkurmay Başkanlığı, 2. Ordu Komutanlığı, Irak Harekat Merkezi, Amed 2. Hava Kuvvet Komutanlığı, 2. BHHM (İkinci Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi) ile İHA merkezleri arasında görüşme trafiği yaşanıyor. Görüşmede Albay Aygün Eker, söz konusu grubun köylüler olabileceğini belirtiyor. Genelkurmay Başkanlığı Karargahı’ndan hava harekatının sona erdiğinin belirtilmesinin ardından uçaklara dönüş emri veriliyor. Bunun üzerine uçaklar saat 00.05’de dönüşe geçip saat 00.24’de Amed’e iniş yapıyor. Yurtiçinden gelen gruplara ilişkin yapılan değerlendirmeler dikkat çekicidir. Çünkü askeri makamlar bombalanan gruba ilişkin gerilla veya kaçakçı olduklarının İHA tarafından tespit edilemeyeceğini belirtirken, sonraki görüntünün köylü olarak İHA görüntülerinden tespit edilmesi bir çelişki olarak ortaya çıkmaktadır.
‘YILDIRIM’ HAVA HAREKAT PLANI…
2. Hava Kuvvet Komutanlığı tarafından hazırlanan ve Hava Pilot Binbaşı İsmail Gökhan Humalı imzasıyla yayınlanan 3730-131-11/HRK.Ş sayılı hava harekatı planında, sınır çıkışı için “Bora”, sınır girişi için “Tufan”, görev iptali için “Zafer”, erteleme için ise “Nacar” kodlarının kullanıldığı görülmektedir. Ayrıca belgelerde saldırı yapan ilk 2 F-16’nın Pars, son 2 F-16’nın ise Atmaca kolu olarak adlandırıldığı belirtiliyor. Belgeler arasında aynı zamanda gerçekleştirilen hava harekatından “Yıldırım Hava Harekatı” olarak söz ediliyor. Yine Irak Harekat Merkezi Harekat Özet Defteri’nde saat 21.37’de Adana’da bulunan ve ABD’ye tahsis edilen İncirlik üssünden 1 adet JL02 uçağının havada yakıt ikmali görevi için kalkış yaptığı görülüyor.
Bombalama sonrası yaşanılanlar İHA görüntülerde şu şekilde yer alıyor:
23:02:30- İlk üç bombanın atıldığı bölgeye kuzey yönünde gelen ilk insan ulaşıyor. Bu saatten sonra, görüntü kaydının sonuna kadar kuzeyden çok sayıda insanın bombaların atıldığı yere geldikleri, bölgeyi gezdikleri, bazılarının geri döndükleri gözlemlenmiştir.
23:15:30- İlk bombanın atıldığı bölgede 4 kişinin bir yaralı veya ölüyü taşıdıkları görülüyor.
23:20:00- Bir kişinin 1., 2. ve 3. bomba bölgelerini hızlıca durmadan geçerek 4. bomba bölgesine doğru ilerlediği görülüyor.
23:26:55- İHA tarafından tekrar ilk bombalanan bölge inceleniyor. Bölgeye gelen gidenler gözleniyor.
23:28:27- 1. bombanın atıldığı bölgeden tahmini bir yaralıyı veya ölüyü yaklaşık 5 kişinin kuzeye doğru taşıdığı görülüyor.
23:31:00- Tek başına 4. bomba bölgesine yönelen kişi görülüyor.
23:37:00- İHA tarafından ilk üç bombanın atıldığı bölge gözetleniyor.
23:38:13- 4. bomba bölgesinde tek başına gezinen biri görülüyor. Kuzey yönünde koşuyor. Ağaçların arasında dolaşıyor.
23:39:00- 2 kişinin daha 4. bomba bölgesine hızlıca gittiği görülüyor.
23:41:30- 3 kişilik grubun 2. bomba bölgesinde dolaştığı görülüyor.
23:42:00- Değişik grupların kuzey-güney istikametinde hareket ettikleri gözleniyor.
23:47:00- 3. bomba bölgesine doğru yaklaşık 11 kişinin gittiği görülüyor.
23:49:40- 3. bomba bölgesine doğru bir grubun gittiği görülüyor.
23:51:00- 3. bomba bölgesinde dolaşan bir grubun 4. bomba bölgesine doğru hareket ettiği görülüyor.
23:55:00- Yaklaşık 8 kişinin 4. bomba bölgesine doğru ilerlediği görülüyor. Ancak 4. bomba bölgesine gitmiyorlar, ağaçlık bölgede kalıyorlar.
24:00:40- Yaklaşık 11 kişinin 4. bomba bölgesinden kuzeye doğru gittiği gözleniyor.
24:04:00- 4. bomba bölgesi yakınındaki ağaçlık bölgeden 2 kişi çıkıp kuzeye doğru ilerledikleri görülüyor.
24:05:40- 3. bomba bölgesinde yaklaşık 7 kişinin gezindiği görülüyor.
24:09:10- 2 kişinin 4. bomba bölgesine doğru ilerlediği görülüyor.
24:10:00- Yaklaşık 20 kişilik bir grubun 4. bomba bölgesine gittiği görülüyor.
24:12:10- 6 kişilik bir grubun daha aynı istikamete gittiği görülüyor.
24:21:00- 4. bomba bölgesinde kalabalık bir grup oluştuğu görülüyor.
24:24:20- 4. bomba bölgesinden bir grup güney istikametine doğru ilerliyor.
24:25:50- Bir kişi güneyde patika üzerinde başı boş bir yük hayvanı buluyor.
24:26:00- Tahminen 3 yük hayvanı ve üzerlerine binen 2 insandan oluşan bir grubun güneyden 4. bomba bölgesine yaklaştığı görülüyor.
Koordinat:38SLG, 23420, 31636, Alt:1458 m.
24:27:00- Kuzeyden gelenlerden bir kişinin bu grup(tahminen 2 insan ve 3 yük hayvanından oluşan) ile buluştuğu görülüyor.
24:30:00- Güneye doğru giden grup ile kuzeye doğru giden grubun birleştikleri görülüyor.
Koordinat:38SLG, 23236, 32359 Alt:1750 m.
24:31:00- Buluşanlar kuzeye 4. bomba bölgesine doğru gidiyor.
24:39:00- İHA tarafından tekrar 1. ve 2. bomba bölgesi inceleniyor.
24:42:50- Kuzeyden birinci bomba bölgesine doğru gelenler gözüküyor.
24:46:50- İHA tarafından 1. bomba bölgesi inceleniyor.
24:50:40- 2. ve 3. bomba bölgesi arasında tahminen 3 yük hayvanı ve bir grup insan görülüyor.
Söz konusu belgede belirtilen bu hususlar yaşanan katliamın şiddetini ve katliamda yakınlarını kaybeden insanların acılarını yoruma gerek bırakmayacak şekilde ortaya koymaktadır. Yakınlarını kaybedenler, katliam günü bombalamanın başlamasının hemen ardından askeri yetkilileri aradıklarını ve yakınlarının “sınırın diğer tarafına geçtiğini” söylediklerini aktarıyor. Ancak buna rağmen 45 dakika boyunca bombalama devam ediyor. Birinci bombalamanın ardından arazide olan askeri birlikler Tümen Komutanı Tümgeneral İlhan Bölük’ün emri ile geri çekiliyor.
KATLİAMIN YAŞANDIĞINI DİHA DUYURMUŞTU!
Katliamdan sağ kurtulan Servet Encü’nün yakınlarını haberdar etmesi üzerine katliam haberini alan köylüler, İHA görüntülerinden de anlaşılacağı gibi sınıra doğru koşmaya başlıyor. Aynı zamanda mülki ve askeri merciler ile sağlık kurumlarını arayan köylüler, kendilerine acil olarak yardımda bulunulmasını, savaş uçakları tarafından bombalandıklarını, çok sayıda yaralı ve ölülerinin olduğunu belirtiyor. Tüm bu yardım çağrıları cevapsız kalırken, köylüler traktör, katır ve sırtlarına aldığı ölü ve yaralılarını Roboski köyüne taşımaya çalışıyor. Sabah saatlerine kadar süren taşıma işlemi sonrasında ortaya çıkan tablo, işgalci devletin halka karşı işlediği suçlarda ne kadar vahşice hareket edebileceğini herkese gösteriyor. Olay bölgesine ilk giden ve haberi kamuoyuna duyuran Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabirleri, köylüler tarafından katır ve sırtlarda taşınan ve yol kenarına dizilen battaniyelere sarılı cenazeleri fotoğraflıyor. Bu fotoğraf ve görüntüler Roboski Katliamı’nı, ülke ve uluslararası kamuoyunun hafızasına kazıyor.
Mülki ve askeri yetkililerin cenazelerin Malatya’ya götürülmesi talebine şiddetle karşı çıkan aileler, cenazelerin üzerinde oynama yapılıp fotoğraflarının çekileceği ve gerilla cenazeleri denilerek basına verilip teşhir edileceği kaygısıyla otopsi işlemlerinin Uludere Devlet Hastanesi’nde yapılmasını istiyor. Ailelerin direnişi sonucu Uludere’de yapılan otopsilerin ardından kılınan cenaze namazı sonrası cenazeler konvoy halinde Gülyazı Köyü’ne doğru yola çıkarılıyor. Bu esnada köydeki korucu başları ve mülki amirler yoluyla cenaze sahipleri üzerinde baskı kuran devlet, cenazelerin “Sessizce, dini, örf ve adetlerimize uygun bir şekilde” gömülmesini, cenazelerin toplu gömülmemesini dayatıyor. Belgelerde cenaze konvoyunda tabutlara sarı, kırmızı, yeşil renklerinin örtülmesi, cenazelerin toplu halde Gülyazı köyünde gömülmesi ve Gülyazı’da bulunan bir halı sahada taziyelerin toplu olarak kabul edilmesi, BDP’nin köylüler üzerindeki “baskısı” olarak gösterilmeye çalışılıyor. Bu çerçevede korucubaşı ve korucular ile cenaze sahiplerinin, BDP ve cenazeye katılanlara karşı kışkırtılmaya çalışıldığı görülüyor.
Katliamın Özgür Basın tarafından duyurulmasının ardından Mazlum-Der ve İHD’nin bölge illerindeki şube ve temsilcilik üyelerinden oluşan ön heyet, Uludere ve katliamın yapıldığı bölgeye giderek incelemelerde bulunuyor. Daha sonra İHD, Mazlum Der, KESK, TTB, ÇHD, TİHV, TBM ve DİSK Genel İş Sendikası merkezlerinden gelen bir heyet, yaptıkları incelemeler sonrası 3 Ocak 2012 tarihli bir rapor hazırlıyor. Basın yoluyla kamuoyu ile de paylaşılan raporda katliamın oluş şekli, katliamın olduğu bölge, yaşamını yitirenlerin bilgileri, katliamdan sağ kurtulan ve yakınlarını kaybedenlerin ifadeleri yer veriliyor. Aynı zamanda heyet üyeleri ulaştıkları sonuçları da açıklıyor. Heyet katliamın, grubun sınır ticareti yapan köylülere ait olduğunun bilinerek kasıtlı bir şekilde, emir talimat zinciri içerisinde işlendiğini belirtiyor, aydınlığa kavuşturulması gereken noktaları da ifade ederek sorumluların derhal görevden alınıp yargı önüne çıkarılmasını talep ediyor.
Katliamın hemen ardından özgür basın organları katliamı haberleştirip kamuoyuna ulaştırırken, Türk medyası saatlerce katliamı görmezden gelmiş ve yayın organlarında yer vermemiştir. Ne zaman ki Genelkurmay Başkanlığı 29 Aralık 2011 saat 11.45’te katliama ilişkin internet sitesinden açıklama yapmış, Türk medyası da bu açıklamayı haberleştirerek katliamı yayın organlarından vermeye başlamıştır. Türk Genelkurmayı söz konusu açıklamasında katliamın meydana geldiği yerin HPG’nin ana kamplarından olan Sinat Haftanin bölgesi olduğunu ve katledilenlerin de gerilla olduğunu ileri sürmüştü. Aynı zamanda hükümet kanadından da benzer açıklamalar gelmiş, konunun araştırıldığını belirtmişlerdir. Hükümet Sözcüsü Hüseyin Çelik, yaptığı basın toplantısında katliamın kaza ile işlendiğini, gerilla zannedilerek köylülerin vurulduğunu ve hükümet olarak konunun takipçisi olacaklarını söyledikten sonra katliamın sorumlusunun PKK olduğunu, PKK olmasaydı, bölgede savaş olmasaydı “Bu tür acı olayların da” yaşanmayacağını söyleme cüretinde bulunmuştu.
Katliam nedeniyle Kürdistan, Türkiye ve dünyanın çeşitli yerlerinde milyonlarca insan ayağa kalmış ve sorumluların yargılanmasını talep etmiştir. “Unutursak yüreğimiz kurusun” sloganı, adalet arayışçılarının temel sloganı haline gelirken, katliamda yakınlarını kaybeden Roboskili aileler ulaşabildikleri herkes ile görüşerek adalet taleplerini iletmiştir. Aileler ayrıca her Perşembe günü yakınlarının mezarları başında toplanarak katliamın aydınlatılmasını istemektedir.