Perşembe, Kasım 21, 2024

Platzhalter roof5

 

Arama

Archiv

Jara Gola Çetu’ya yıkım kararı



Dersim’e Dokunma!


Türk Devleti, halka sormadan ve bölgenin kültürel ve doğal yapısını dikkate almadan Dersim’de 8 baraj inşa etti ve ediyor. Kısa vadede görülen zararlı etkileri dışında, bu müdahalenin uzun vadede, bölgenin dogal ve sosyal yaşamı üzerinde kalıcı tahribatlara yol açacağı açıktır.


Bu müdahaleler, sadece bölgenin doğal yapısı üzerinde değil, aynı zamanda kültürel mirası üzerinde de kalıcı tahribatlara yol açtı. Barajların su toplama alanlarında, Dersim Halkı’nın kutsal kabul ettiği mekanlar da bulunuyor. Ki bu mekanlar, Dersim Halkı’nın inancı gereği doğal alanlardır. Bu nedenle bu alanların korunması aynı zamanda doğanın, çevrenin korunması anlamına gelir.

Dersim’de yapılan barajların suları altında kalan mekanlardan birisi de, Jara Gola Çetu’dur. Bu mekan aslında, baraj nedeniyle otantik yapısını yitirmiştir. Ancak belediyenin girişimleri sonucu, kısmen de olsa su altında kalmaktan kurtarılmış ve bölge bir park haline getirilip düzenlenmiştir. Kısmen kurtarılan bu mekan, şimdi de mahkeme kararı ile yıkılarak tümden yok edilmek isteniyor. Parka dönüştürülen bu alan, hükümete bağlı çalışan DSİ’nin „baraj su toplama alanında kaldığı“ gerkçesi ile mahkemeye başvurması ve mahkemenin yıkım kararı alması ile, yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.

İktidar, Gezi Parkı sorununda yaşananlardan yapıcı yönde ders çıkaracağına, aynı mantık ve otoriter anlayışla Dersim’in doğasına saldırıyor. Çok açktır ki, Dersim Halkı bu oldu bittiye ve zorbalığa karşı direnecektir. Ve, Başbakan Erdoğan Gezi Parkı Direnişi sürecinde yaşandığı gibi; suçu kendi yönetim anlayışında arayacağına, yine halkı ve dış güçleri suçlayacaktır. Sanki iktidar her şeyi doğru yapıyor ve halkın tüm sorunlarını çözüp, taleplerini karşılıyor muş da, birileri de bu „huzur ve barış“ ortamını sabote ediyor.

Gerçekte provakasyon yapan kim?

Başbakan Erdogan, Gezi Parkı ile başlayan halk direnişine karşı düzenlediği „Milli İradeye Saygı Mitingleri“inde sık sık, dış ve iç güçlerin Alevilerle Sünnileri karşı karşıya getirmek için oyunlar oynandığından bahsetmektedir. Başbakan, Erzurum’da düzenlediği mitingde aynen şunları söyledi:

„Bir mezhep gerilimi oluşturmak, Alevi-Sünni gerilimi oluşturmak isteyen alçaklara karşı herkesin azami uyanık olmasını istiyorum. Hem CHP Genel Başkanı hem de onun hemşehrisi olan milletvekili sabah akşam bir mezhep gerilimi çıkarmak için çok tehlikeli provokasyonlara giriyorlar. Alevi kardeşlerim lütfen bu oyuna gelmesin. Bu oyunu bozmanız lazım, bu oyuna gelmemeniz lazım. Bazı ülkelerin CHP’yi, bazı medya kuruluşlarını kullanarak burada bir gerilim çıkarma girişimlerini de lütfen herkes görsün ve bunlara aldanmasın.”(1)

Bu ne büyük bir ikiyüzlülük ve utanmazlıktır.

Dersimlilerin kutsal mekanlarını tahrip etmek isteyenler, 3. Bogaz Köprüsü’ne Alevilerin katili olan Yavuz Selim ismini koyanlar, Cemevini ibadethane olarak görmeyip „cümbüş evi“ diye hakaret edenler, „Müslümanların tek ibadet yeri vardır o da camidir“ deyip Alevileri zorla camiye yönlendirenler, Alevilerin katline fetva vermiş Ebu Suud’u „saygı“ ile ananlar, dün mitinglerde Kılıçtaroğlu’nu Aleviliğinden dolayı yuhlatanlar, referandumda „HSYK’yi Alevilerden temizleyeceğiz“ diye propaganda yapanlar, AHİM’in zorunlu din derslerinin kaldırılması yönündeki kararını uygulatmayanlar, Alevilerin evlerini işaretliyen ve kapılarına „ölüm“ yazısı yazanları bulmayanlar,, „Reyhanlı’da 53 Sünni yurtaşımız şehit edildi“ deyip Alevi’nin ve Sünni’nin ölüsünü bile birbirinden ayıranlar, Nusra Cephesi’ni besleyip, bu örgüte bağlı katillere Türkiye’de rahat dolaşma olanağı saglayanlar ve bu katilerin Adana ve Hatay’da „Alevileri öldüreceğiz“ diye bildiri dağıtmasına seyirci kalanlar; dış güçler midir yoksa bizatihi AKP iktidarı ve Başbakan Erdoğan mıdır?

Doğrusu şudur: Halkın değerlerini ve taleplerini dikkate almayanlar, Alevi-Sünni ayrımı yapanlar ve bu kesimleri birbirilerine karşı kışkırtan bir söyleme sahip olanlar, sorunun esas kaynağı ve gerçek provakatörlerdirler. Bu durumda dış güçlerin ayrıca bir provakasyon ve operasyon yapmasına gerek yoktur.

Başbakan Erdoğan, yavuz hırsız misali, suçluları başka yerde aramamalıdır, tersine kendisinin ve partisinin söylemine ve paratiğine bakmalıdır

Son söz olarak: Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere, herkes şunu bilmelidir ki, Dersim Halkı bu yıkıma asla izin vermez.
-------------------------------
(1) Zaman Gazetesi, 24. 06. 2013, http://www.zaman.com.tr/gundem_polise-geziye-mudahale-talimatini-ben-verdim_2103613.html


25. 06. 2013

Dersimzaza.com