Perşembe, Kasım 21, 2024

Platzhalter roof5

 

Arama

Archiv

Kamp Armen’e reva görülen, devletin ve AKP’nin aynasıdır

 

Kamp Armen’e reva görülen, devletin ve AKP’nin aynasıdır

Tuzla’daki Ermeni Yetimhanesi (Kamp Armen) dozerlerle, iş makinalarıyla yıkılıyor. Bir zamanlar yemyeşil, bağlık bahçelik olan kamp arazisine kim bilir hangi inşaat şirketinin, hangi yandaş müteahhitin villaları, siteleri inşa edilecek.

Konu T24 okurlarının yabancısı değil. 1962’de Gedikpaş Ermeni Protestan Kilisesi tarafından parası ödenerek şahıstan satın alınan arsa üzerine, aralarında küçücük Hrant Dink’in de bulunduğu çocukların emeğiyle yetim Ermeni çocukları için bir yuva kuruluyor.

Hrant Dink’in önce okuyup yetiştiği, sonra eşi Rakel ile birlikte yönettiği, gerçek yuvası kabul ettiği Kamp Armen’e; 1974’te Yargıtay’ın “… Türk olmayanların meydana getirdikleri tüzel kişiliklerin taşınmaz mal edinmeleri yasaklanmıştır. Çünkü tüzel kişiler gerçek kişilere göre daha güçlü oldukları için bunların taşınmaz mal edinmelerinin kısıtlanmamış olması halinde, devletin tehlikelerle karşılaşacağı ve türlü sakıncalar doğabileceği açıktır” gerekçeli kararı temel alınarak, 1979’da Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün başvurusu üzerine eski maliklerine iade edilmek üzere el konuyor. 1987’ye kadar itirazlar itirazları, davalar davaları izliyor. Bu arada Kamp Armen arazisinin mülkiyeti ikinci, hatta üçüncü kişilere geçiyor. Tuzla yetimhanesi mecburen terk edilse de Ermeniler için manevî değerini koruyor.

Kamp Armen’i kurtarmak vicdan borcumuzdur

Sevgili Hrant’ın, öldürülmeden önce Agos’ta yayımlanan Kamp Armen’le ilgili o güzel yazısını, Rakel Dink’in yüreğe işleyen feryadını okumayanlar okusun, duymayanlar duysun. Mülkün son sahibinin gönderdiği yıkım ekipleri işe koyulduğunda, sadece Ermenilerin değil bu ülkenin bütün vicdan sahibi iyi insanlarının yüreği yanarken, Türkiye Ermenilerinin sivil toplum kuruluşu Nor Zartonk; “Kamp Armen acımızın ve kaybımızın tarihi, ortak geleceğimizin ve umudumuzun mekânıdır…..kayıplara rağmen yeşertmeye çalıştığımız umudun, ortak geçmişimizin ve mutlaka ama mutlaka ortak, birlikte, kardeşçe olacak geleceğimizin mekânıdır” diye sesleniyor hepimize.

Ey! Ermeni katliamı, Ermeni kırımı, hele de soykırım deyince rencide olup, atalarımıza kara çaldırmayız, diye yeri göğü inletenler. Ey! 1915’ten, Dersim’den, Rum, Yahudi, Süryani pogromlarından, tehcirlerden söz edenleri hain diye damgalayanlar! Hadi diyelim ki, tarihteki bu devlet suçlarına türlü bahaneler uydurdunuz; estek köstek, ama fakat’larla üstünü örtmeye çalıştığınız. Peki şu zavallı Ermeni Yetimhanesi’nin başına gelenleri nerenize sokacak, nasıl punduna getireceksiniz? TC. yurttaşı azınlıkları ve vakıflarını Türk saymayan ve Türk olmadıkları için ayrımcılığa tâbi tutan, haklarını yiğip zulme uğratan o bildik devlet zihniyetini nasıl aklayacaksınız? (Anayasadaki Türk sözcük ve kavramının etnik kimlik ifade etmediğini, bir üst kimlik olduğunu iddia edenlerin kulakları çınlasın!)

1915’te bir değil, on değil, bin değil, yüzbinlerce Ermeni’nin öldürülmesini “aksaklık”tan ibaret görenler için Kamp Armen’in başına gelenler aksaklık bile sayılmaz; olsa olsa görmezden gelinecek bir pürüzdür. Ama işte o pürüz, bu devletin ve onun yeni sahiplerinin fıtratına, cibilliyetine ayna tutuyor. Bu toprakların kadim halklarını Türk-Sünnî İslam potasında eritmeyi amaçlayan asimilasyoncu iktidar zihniyeti İtihat Terakki’den bugüne el değiştirerek sürüyor. Devletin ve zihniyetin günümüzdeki temsilcisi de, “Affedersiniz Ermeni” söyleminin sahibi zâtın başkanlığındaki AKP.

Kamp Armen hepimizin

Bu satırlar yazılırken Ermeni kardeşlerimiz kendileri için çok şey ifade eden Tuzla Ermeni Yetimhanesi’nde yıkımı engelleme nöbetindeler. Ama Kamp Armen sadece Ermeni yurttaşların değil, onlardan daha fazla bizim, hepimizin: Türkiye’nin özgürlükten, barıştan, kardeşlikten, demokrasiden ve gelecekten yana bütün insanlarının kurtarılması gereken ortak mülkü; kimilerinin duyamadığı ortak acılarımızın; ortak olmasını dilediğimiz geleceğimizin simgesi.

HES’lere karşı sularına sahip çıkan, nükleer santrallere karşı direnen; parklarını, yeşil alanlarını, kentlerini, tarihî mirası korumak için mücadele eden; Gezi’de özgürlükleri, kişilikleri, gelecekleri için ayaklanan, daha iyi bir dünya, daha aydınlık bir ülke için çabalayan herkes, hepimiz: Ermenisi, Türkü, Kürdü, Müslümanı, Hıristiyanı, Tuzla’da yıkıma karşı etten duvar örmeliyiz.

Tarihten gelen ve bugüne yeni muktedirlerle uzanan devlet yapısını ve zihniyetini değiştirebilmek, tarihle yüzleşmek kadar bugün bu zihniyetin her türlü adaletsiz, ayrımcı, asimilasyoncu tasarrufuna birlikte karşı koymakla mümkün. Bir kez daha: “Hepimiz Ermeniyiz, Kamp Armen hepimizin!”