Çok büyük çok kırılgan
Ergin Yıldızoğlu / Cumhuriyet/ 25 Mayıs 2015 Pazartesi
Mali krizden bu yana tartışmalar giderek bir taraftan “uzun durgunluk”, diğer taraftan mali piyasalar üzerine yoğunlaşıyor. Her iki alanda da bir gelişme olmadığından yeni bir ekonomik sarsıntı, mali kırılma olasılığı Demokles’in kılıcı gibi dünya ekonomisinin başının üzerinde sallanıyor.
Aslında “durgunluk”, mali piyasaların etkileri gibi konular, krizin nedenlerini dış etkenlerde değil de, kapitalizmin yapısal özelliklerinde, iç dinamiklerinde arayanlar açısından yaklaşık 150 yıldır oldukça açıktı. Bu konuların kapitalist ekonominin kaptan köşkünde olanlar açısından da açıklığa kavuşmaya başlıyor olması sevindirici.
Finansa fren gerekiyormuş
Bu zihin açıklığının son örneklerinden biri de, bu ayın başında yayımlanan “Rethinking Financial Deepening: Stability and Growth in Emerging Markets” başlıklı IMF çalışması. Çalışma, finans sektörünün gelişmesinin, ülke ekonomilerinin dayanıklılığını, büyüme gücünü artırmak, kaynak dağılımını iyileştirmek gibi “erdemlerini” saydıktan sonra şaşırtıcı bir sonuca varmaya başlıyor: Finans sektörü belli bir büyüklüğe, büyüme hızına ulaşıp derinleşmeye başladığında, üretken sektörleri sıkıştırmaya, toplam faktör verimliliğini düşürmeye, ekonomik büyümeyi engellemeye başlıyormuş.
Yazarlar bu olguyu “finansallaşma endeksiyle” gelişmiş ülkelerde izliyor, finans sektörünün gelişmiş ülkelerde, tüm ekonominin üzerinde olumsuz etki yapacak boyutlara ulaşmış olduğunu saptıyorlar. Çalışma, gelişmekte olan ülkelerde finans sektörünün büyüme hızına, çapını sınırlayacak düzenlemelerden söz etmeye başlıyorlar.
Mali krize kadar “küreselleşmenin”, arzuları sorgulanamaz, sürekli güven verilmesi gereken efendisi olan bu sektör (“piyasalar”) için şimdi IMF’nin böyle saptamalar yapıyor olması, insanın aklına Marx’ın, Feuerbach Üzerine Tezler’inde, “teoriyi mistifikasyona sürükleyen gizemlerin pratik karşısında dağılmasından” söz eden 8.Tez’i getiriyor. Mali krizin pratiği içinde nihayet, finans sektörünün “Ayetullahları” bile uyanmaya başlamışlar.
Biz yine kısaca değinelim: Finans sektörü kaynakların dağılımına yardımcı olur ama, karşılığında, üretilmiş ya da gelecekte üretilecek “artık-değerin” bir kısmına el koyar. IMF’nin değindiği gibi aşırı hızlanıp büyüdüğünde, bu kaynak dağılımı, üretken yatırım finansmanını destekleme etkinliklerinden uzaklaşarak, spekülasyona kaymaya, bu noktadan sonra da birikmiş artık değerden daha fazla oranda pay almaya, dolayısıyla diğer sektörlerdeki birikimi destekleyecek değerleri yemeye başlar. Böylece Finans sektörü üretken sektörlerdeki büyümeyi yavaşlatmaya, bu aşırı büyüklükte kalmaya devam ettiği müddetçe de ekonomik toparlanmanın önünü tıkamaya başlar (bu değinmenin bir kriz teorisi değil, kriz içinde yaşananlara ilişkin olduğunu da vurgulamak isterim).
Aç bir hayvan gibi...
Yukarıda değindiğim noktaya ulaşan finans sektörü diğer sektörleri yiyerek büyümeye devam ettikçe, aslında kendi bindiği dalı kesmeye başlıyor, bir noktada dal ağırlığını taşıyamıyor, kırılıyor, bir mali kriz patlak veriyor. 2008’de böyle bir noktadaydık. Yedi yıl sonra yine böyle bir noktaya gelmeye başladığımıza ilişkin kaygılar artıyor.
Geçen salı, Avrupa Merkez Bankası yönetim kurulundan Benoît Coeuré, hazine bonoları piyasalarındaki aşırı sert dalgalanmaların (volatilite) küresel sermaye piyasalarında bir likidite sıkıntısına işaret ettiğini söyledi. Ertesi gün Wall Street Journal ve Financial Times bu konuyla ilgili birer yorum yayımladılar.
Her iki yorum da sermaye piyasalarının çok sıkışık olduğunu, her hareketin hemen fiyatlara yansıdığını vurguluyorlar. Yatırımcılar, aşırı değerlendiğinden kuşkulandıkları varlıkları artık ellerinde tutmak istemiyorlarmış. Financial Times’ın yorumunda, finans sektörü güvenli yatırım alanları ararken, sıkı bir perhiz içindeki insanlara (Demek ki üretken sektörlerin kredi alma, hükümetlerin ekonomiyi canlandıracak kaynak bulma zorluğu devam ediyor-E.Y), ya da panik halinde kendine av arayan (finans sermayesinin yatırım olanakları daralıyor-E.Y) vahşi hayvanlara benzetiliyordu. Wall Street Journal, kimi analistlerin bu durumu, “bir şokun -Yunanistan iflası örneğin- arkasından gelecek bir kargaşanın kostümlü provasına” benzettiğini vurguluyor.