Kuzey’in IŞiD’i Diyarbakır’da katliam yaptı
Ahmet Aydın
06. 06. 2015
Adına seçim süreci deniliyor ancak, bu düpedüz silahlı saldırı süreci. Sözde sandıklarda halkın iradesi ortaya çıkacak, ancak sandığa gitmeden önce halkın iradesinin kırılması ve halkın sandığa gitmemesi için ne gerekiyorsa yapılıyor.
HDP uzun bir zamandır sistematik ve yaygın bir saldırı altındadır. Sadece son bir hafta içinde, Erzurum’da polisin gözleri önünde ellerinde pala ve bıçaklar olan Kuzeyin iSID’çileri halka saldırdı ve diri diri bir insanı yaktı. Bingöl’de HDP çalışanı Hamdullah Öğe 30 kurşun sıkılarak öldürüldü. Diyarbakır’da gerçekleştirilen katliamda ise, 4 kişi öldürüldü 500’e yakın da yaralı var. Yaralıların bir kısmının durumu ağır ve ölü sayısının artma ihtimali yüksek.
Dikkat çekicidir; Diyarbakır’daki katliam ile ilgili Recep Tayyip ve çömezinin ağızlarından net olarak „olayı kınıyoruz“ ifadesi bile çıkmadı. Yandaş basın ise olayı görmemezlikten geldi. Anlaşılıyor ki, tosuncuklarının motivasyonunu ve moralini bozmak istemiyorlar. Herhalde tosuncuklarına yaptıracakları daha başka isleri var.
Ahmet Davutoğlu olay sonrası yaptığı açıklamada diyor ki „Kirli bir el var burada, bu kirli eli deşifre etmek lazım.” Saf numarası yapma, insanları da aptal yerine koyma. Elbette kirli bir el var. Bu el bizatihi Recep Tayyip‘in, senin, polisinizin ve kontrgerillanızın elidir. Bu eli, biz ve dünya alem çok net olarak görüyoruz. Günlerdir senin polisinin gözü önünde ve korumasında insanları linç etmeye, kesmeye ve yakmaya çalışıyorlar. Ve sözde kamu düzenini sağlamakla görevli olan sen ve polisin, kılınızı bile kıpırdatmıyorsunuz. Hala insanlarla alay edercesine, üzerindeki sorumluluğu gizlemek için ‘kirli bir el var’ diyorsun.
5 Haziran’da Diyarbakır HDP mitinginde gerçekleştirilen katliam, organizasyon tekniği bakımından neredeyse 1 Mayıs 1977’de Taksim’de kitleye karşı gerçekleştirilen katliamın aynısıdır. Fark şu: Taksim’de önce silah sıkılıyor, Diyarbakır‘da ise, daha büyük bir katliam ve izdiham yaratılması amacıyla olsa gerek, önce bombalar patlatılıyor. Taksim’de silah sıkılmasından sonra polis panzerleri daha fazla panik ve izdiham yaratmak için kitleye saldırmıştı, Diyarbakır’da ise Tomalar kitleye saldırdı. Davutoğlu kirli bir el mi arıyor? İşte sana o kirli el. O Tomaları kitlelerin üzerine salan el, bombaları atan elle ortak çalışıyor ve aynı merkezden yönetiliyor.
Saldırının çok sayıda insanın katledilmesine yönelik olduğunu, kullanılan bombaların yapısından anlıyoruz. Kitlenin fazla paniğe ve provokasyona kapılmayıp disiplini koruması, hem ölü sayısını azaltmış hem de karanlık güçlerin siyasi hesaplarını bozmuştur.
Bu provokasyonun genel seçimleri erteletme ya da Kürdistan’a yayılması düşünülen olaylar sonucunda; bir çeşit olağanüstü hal durumu içinde kitlenin seçime katılımını engelleyerek, HDP’yi baraj altında bırakmaya yönelik olduğu anlaşılıyor.
Bir yanılgıya da dikkat çekmemiz gerekiyor. Şimdiye kadar ilerici-demokrat kesimlerin önemli bir kesimi iŞİD tehdidini daha çok dış bir tehdit olarak gördü. Bu çok büyük bir yanılgıdır. IŞİD bizatihi Türkiye ve Kürdistan’ın bir iç tehdididir. Bu topraklarda ellerinde bıçak ve palalarla insanları kesmeye veya yakmaya hazır büyük bir güruh var. Daha da önemlisi, Türkiye’de bu güruhu organize edip yönlendirecek ve en gelişmiş silahlarla donatacak bir zihniyet iktidardadır. Yani Suriye’nin ve Irak’ın IŞİD’i var ancak Kuzeyin de bir IŞİD’i var. Bu nedenle HDP’nin siyasal mücadelesi giderek Kobani‘nin IŞİD’e karşı direnişine benziyor. Direniş sadece silahla olmaz, Kobani’de silahlı bir direniş var, kuzeyde kitlesel siyasal bir direniş, ancak direnişin niteliği aynıdır. Biz bu direnişin, Kobani’de olduğu gibi disiplinli ve kararlı yürüyüşünü sürdürerek zafere ulaşacağına inanıyoruz.
Bu koşullarda HDP verilecek her oy, Kobani’de IŞİD’e sıkılmış bir kurşun kadar değerlidir.