Perşembe, Kasım 21, 2024

Platzhalter roof5

 

Arama

Archiv

Yeter artık! Hangi teröre karşı hangi ortaklık?


Yeter artık! Hangi teröre karşı hangi ortaklık?

 
Oya Baydar / t24.com.tr / 22 Temmuz 2015

Yeter artık bu birlik beraberlik yaveleri! Yeter artık “Terörün dini, diyaneti, mezhebi, ırkı yoktur, terör nereden gelirse gelsin…” tekerlemeleri! Teröre karşı “ortak deklarasyon” sahtekârlıkları yeter! Savaşı, ölümü kutsayanlarla, kana susamış ırkçı milliyetçilerle, pespayelikleri iyice ortaya dökülen yandaşlarla, saray soytarılarıyla, güç ve iktidar uğruna ülkeyi de bölgeyi de ateşe atmaktan kaçınmayanlarla, halklara ihanetlerini herkese hain diyerek örtmeye çalışanlarla birlik beraberlik içinde değilim/değiliz.

Bırakın artık şu anlamsız, “terörün dini, mezhebi, şusu busu yoktur” yutturmacasını, hele de “terör nereden gelirse gelsin…”  palavrasını. Terörün, şiddetin dini de vardır, mezhebi de, ırkı da vardır milleti de. Irak Şam İslam Devleti’nin kısaltması IŞİD’i  DAEŞ’e çevirerek, kanlı katillerin o iğrenç şiddet eylemlerini kendi inandıkları İslam adına, kendince yorumladıkları Sünnî-Selefî inanç adına yaptıklarını gözlerden saklayamazsınız; Sırpların Saraybosna’da Müslüman halka reva gördüğü Srebrenitsa soykırımının Sırp terörü olduğunu; 1994’de 800 bin Tutsi’nin kadın, çoluk çocuk öldürüldüğü korkunç terörün Hutu terörü olduğunu, Kamboçya’da bir halkı yokeden Pol Pot terörünün cellatın adıyla anıldığını, vb., vb. saklayamayacağınız gibi…

Şiddete, teröre kavram olarak, yöntem olarak karşı çıkmak başka; amacı, uygulayıcısı apaçık ortada olan somut bir terör eylemini ve örgütünü adlı adınca anmaktan kaçınmak başka. Hukukta, siyasette, vicdanda tanımlanması son derece güç olan,çoğunlukla siyasal amaçlarla çarpıtılan sınırları muğlak ve belirsiz terör kavramını bulanıklaştırarak, “Nereden gelirse gelsin her türlü teröre karşıyım” dediğinizde, somut olay karşısında hiçbir şey söylememiş, koruyup kolladığınız terörist yapıyı maskelemiş olursunuz.

Suruç faciasının hemen ardından, topal ördek durumundaki Davutoğlu’nun şaşkınlık ve tedirginlik içinde partilere önerdiği “nereden gelirse gelsin teröre karşı ortak deklarasyon” terörün adını koyamama, eşyayı adıyla çağırıp IŞİD terörü diyememe tavrının açık bir örneğidir.

Suçunuza, sorumluluğunuza ortak değiliz

Her ağızlarını açtıklarında “PKK terörü” diyenlerin IŞİD söz konusu olduğunda “terör nereden gelirse gelsin” klişesine sığınıp dört siyasi partiye bu doğrultuda bir ortak deklarasyon önermeleri, AKP-Erdoğan iktidarının Suriye politikası nedeniyle boğazına kadar battığı suç ve sorumluluklara diğer siyasi partileri ortak etme çabasından başka bir şey değildir. Terörün nereden geldiği apaçık ortadayken Davutoğlu’nun soyut bir teröre karşı ortak deklarasyon diye yırtınması, “terör nereden gelirse gelsin” diyerek PKK ve PYD’yi IŞİD’le birlikte anma ve aynı potaya sokma kurnazlığıdır ve boşa çıkarılmıştır.

Önümüzdeki günlerde ülkemize Suruç katliamından beterlerini yaşatabilecek Suriye politikasının mimarları ve uygulayıcıları Suruç katlamından sonra IŞİD’le başbaşa ve yalnızlar. Yüce Divan’lık suçlarına ortak bulmaları mümkün görünmüyor. IŞİD’le sarmaş dolaş oynanan oyun yıllardır gözlerimizin önünde cereyan etti, ediyor. Suları akıtacak sihri öğrenip de selleri durduracak sihri öğrenememiş acemi büyücü çırağı misâli, Ortadoğu’da Sünnî hakimiyet için yararlanırız diye besleyip büyüttükleri IŞİD ve diğer cihatçı yapılar şimdi bunların memelerinden emdikleri sütle büyüyüp canavarlaşınca, akılları başlarına geldi ama canavarı inine tıkmak için çok geç oldu. Kaldı ki o inler Türkiye’nin sadece sınırlarında değil bağrındaydı, bizzat iktidar tarafından hazırlanmış, donatılmıştı. Şimdi adreslerini çok iyi bildikleri o inlerden IŞİD’ci toplamaya çalışıyorlar ama nafile; iş işten geçti.

“PYD, IŞİD’den daha tehlikeli ya da IŞİD kadar tehlikeli”, dediğiniz anda IŞİD’i meşrulaştırmış, yeğlemiş olursunuz. Şimdi sıkıyı görünce, “IŞİD’e ilk biz terörist dedik” mırıldanmalarının kıymeti harbiyesi yoktur. “Terörist dedik” dediklerinize sağladığınız silah, barınak, kadro geçişi, ülkede barındırma, vb. her türlü maddi manevi desteği Türkiye’de de, dünyada da sağır sultan biliyor. Üstelik özrünüz kabahatinizden büyük; madam ki IŞİD teröristti neden destekleyip beslediniz, neden PYD ile birlikte IŞİD terörüne dur demek yerine Rojava Kürtlerini ezip geriletmek için elinizden geleni ardınıza koymadınız?

HDP’nin ipine sarılın, belki kurtulursunuz

Gelinen noktada daha da dibe batmamak, ülkeyi felakete sürüklememek için önce terörün adını koyun. Bırakın nereden gelirse gelsin, kim olursa olsun palavralarını, IŞİD terörüne karşı olduğunuzu sadece lafla değil (çünkü laf kolay) siyasetinizle, eyleminizle, atacağınız adımlarla gösterin. HDP’ye kulak verin. Biliyorum, ağırınıza gidecek ama şu sırada tutunacağınız ip HDP’nin ve Türkiye barış ve demokrasi güçlerinin ipi; yoksa siyaseten de ahlaken de fena kayıyorsunuz dibe.

Demirtaş’ın dünkü önemli konuşmasına ve önerilerine, CHP’nin aynı doğrultudaki sağduyulu uyarılarına kulak verin. En basitinden, hiç değilse görünüşü kurtarmak için, bir süre önce Urfa’da “IŞİD var mı?” sorusuna “yok” cevabı verip de soruyu  yönelten gazetecileri gözaltına aldıran Urfa Valisi’ni görevden alın. Çok geç kalınmış da olsa ulusal yas ilan edin, en azından yüreklere iyi gelir. Milleti kandırdığınız, gerçek failleri bildiğiniz halde sakladığınız, iktidarın parmak izlerine rastlanan Reyhanlı katliamından başlayıp Niğde’den geçerek son seçimler öncesinde HDP Adana, Mersin merkezlerine, Diyarbakır mitingine, daha nicelerine saldırıların faillerinin, bildiğiniz halde kamuoyundan gizlediğiniz örgütsel bağlantılarını açıklayın. Bunları meczupların, toy çocukların tekil eylemleri olarak göstermekten vazgeçin.

En önemlisi de HDP Eşbaşkanı Demirtaş’ın Meclis’in acilen olağanüstü toplanıp Suriye politikasını, IŞİD’i, çözüm sürecini görüşmesi önerisini kabul edip uygulayın. Hatta çağrıyı siz yapın.

Ve de önümüzdeki Pazar günü İstanbul’da IŞİD terörüne karşı sadece bu sloganla yapılacak büyük mitinge kabine üyelerinizle, milletvekillerinizle, kitlenizle katılın. Bu kadarına cesaretiniz, yüreğiniz yoksa hiç değilse güvenlik güçlerinizin mitingi engellemelerine, provoke etmelerine izin vermeyin.

Bunları yapabilirseniz utangaç bir özür dilemiş, Suruç’taki sorumluluk payınızı belki biraz olsun yumuşatmış, yüzde yüz iflas etmiş Suriye politikanızı gözden geçirme fırsatı yakalamış olursunuz.