Soren'in ulaştığı bir başka bilgi daha var ki, çok ilginç... Ömer Güney'i hapishanede ziyaret eden bir Türk ajanından söz ediliyor.
Le Monde Gazetesi’nden Soren Seelow, iki yıl önce Paris’te PKK’nin üst düzey yöneticilerinden Sakine Cansız ve iki arkadaşının suikastıyla ilgili savcılığın hazırladığı 70 sayfalık iddianameye ulaştı.
Gazeteye göre savcı iddianameye cinayetlerin ardından Türkiye basınında çıkan iddiaları da eklemiş.
Örneğin Ömer Güney’in iki MİT görevlisiyle yaptığı iddia edilen ve Youtube’a düşen diyalog kaydı…
Örneğin hükümete yakın gazetelerde çıkan Gülen Cemaati’nin ‘imamı’ olarak bilinen Kozanlı Ömer adlı kişiyle Ömer Güney’in irtibatlı olduğu iddiası…
Bunların hepsi Paris suikasti iddianamesinde yer alıyor.
**
İddianameyi inceleyen ve suikast haberlerini takip eden muhabir Soren Seelow ile bazı detaylar üstüne konuştum.
Sonuçta elde ettiğim bilgileri sizlerle paylaşıyorum:
- İddianamede Paris suikastına MİT’in dahil olduğu şüphesi geniş yer tutuyor. Savcı, MİT bir boyutuyla işin içinde olduğunu düşünüyor ve ilk kez Fransa’da bir iddianameye yabancı bir istihbarat teşkilatının ismi girmiş oluyor.
İfade şöyle: “Yargılamada birçok unsur MIT’in suikastlerin planlanması ve hazırlanmasında rolünün olabileceğine dair şüphe yarattı. Nitekim Ömer Güney’in casusluk faaliyetinin kanıtlanmış olduğu ve Türkiye’de birçok kişi veya kişilerle gizli temaslarının olduğu biliniyor (…). Ancak yapılan araştırmalar söz konusu MİT ajanlarının bu olayları resmi olarak, üstlerinin onayıyla mı, yoksa MİT’in haberi olmadan kendi başlarına barış sürecini kötülemek veya sekteye uğratmak için mi yaptıklarını belirlemeye yetmiyor.”
- Fransız savcı, Ömer Güney’in en az bir yıldır MİT için çalıştığını, Ankara ile irtibat halinde olduğu iddialarını Türkiye devletine sormuş ve fakat hiçbir yanıt alamamış. Bunun da şüpheleri artırdığını iddianameye eklemiş.
- Kandil’deki PKK yöneticilerinin cinayetin ardından birkaç kez “Alman istihbaratından da şüpheleniyoruz” şeklindeki ifadeleri iddianamede yer bulmamış. Ne Alman istibaratından ne de CIA’in dahlinden söz edilmiyor. Yalnız ve yalnız MİT var.
- Gülen cemaatinin suikastte parmağı olduğu iddiası, Türkiye’deki kaynaklar eklenerek bir hipotez olarak sunuluyor.
Bir de şu…
- Ailesi tarafından ultra-milliyetçi olarak tanımlanan ve MHP’nin gençlik kollarına üye olduğu söylenen Güney’in sonra da bir PKK sempatizanı gibi davranmasının ardında aslında ‘bozkurtlar’ namına bu cinayete girişmiş olabileceği hipotezi… Güney’in tutuklandıktan hemen sonra Paris’teki Türk Büyükelçiliği’nin haberdar edilmesini istemesi de savcı ve Paris emniyeti için “aydınlatıcı” bir ipucu olarak kabul ediliyor. Bu cinayetin Türkiye devletinin bir biçimde bilgisi dahilinde işlendiği kanaati oluşuyor. Evet bu da iddianamede yer alıyor.
**
Soren’in ulaştığı bir başka bilgi daha var ki, çok ilginç…
Ömer Güney yakalanıp hapse atıldıktan 10 gün sonra Almanya’da yaşayan bir Türk ajanı tarafından ziyaret ediliyor.
Bu kişinin adı Ruhi Semen ve Fransız savcı Semen’in MİT için çalıştığını düşünüyor.
Güney, Semen ile konuşurken son derece tedirgin. Şöyle diyor: “Burada yerin kulağı var. Bana söyleyeceklerini kağıda yaz ve sonra sil.”
Güney, Almanca’da 'Annecim' manasına gelen “Mutti” ve “Bey” kelimelerini kullanıyor şifre olarak ve şöyle diyor: “Bey’in ne dediğini söyle. Bu benim tek garantim, Anne’nin kararına güveniyorum.” (Not: Güney’in terörle mücadele bölümünde kaldığı hücreye eklenen ses ileticisi sayesinde bu diyaloglara vakıf olunuyor)
Bu sözlerin ardından, Ömer Güney, önündeki kağıda Anne’nin (Mutti) MİT, ‘Bey’in K.T. isimli ‘ünlü bir ajan’ olduğunu yazıyor.
Bu görüşmenin ardından, Fransız savcı Ruhi Semen’in ifadesini alıyor ve cep telefonunu inceliyor. Tarih 27 Ocak 2014…
Semen, Anne’nin MİT, Bey’in bir ajan olduğu bilgisini doğrulamakla kalmıyor… Güney’in kendisinden gerçek ismi K.T. harfleriyle başlayan bu ajana bir mektup götürmesini istediğini belirtiyor.
Savcı, Güney’in Ruhi Semen’in yardımıyla hapishaneden kaçma planı yaptığını düşünüyor ve bunu da Semen’e soruyor. Semen inkar etse de, iddianamede yer alan bilgiye göre, cep telefonundaki bazı belgeler ‘kaçış planı’ olarak kabul ediliyor.
Ne var Nokia marka cep telefonunda…
(Beynindeki tümör nedeniyle sık sık hastaneye gittiği için) Hastanenin krokileri…
K.T. imzalı bir silah listesi: “2 Uzi MP5, 10 el bombası, C4, bir Beretta, kıyafet.”
Ve Ömer Güney’den kendisine gelen bir SMS mesajı: “Bana gelirlerse kafalarına sıkarım, hapse dönmem.”
**
Tüm bunlar size film gibi mi geldi? Hiç gelmesin.
Maalesef Çözüm Süreci’ndeki güven kaybının temel nedenlerinden olan Paris Cinayeti gerçekti. Ömer Güney de gerçek.
İlk kez bir Fransız iddianamesine ‘şüpheli’ olarak giren istihbarat teşkilatının MİT olması da…
Türkiye devletinin Fransız mahkemelerinin ısrarlı sorularına hiç yanıt vermemesi de…
--------------------------------------------------------