Devletimizin ikinci kamyon vakası bu...
İlkinde tarih, 3 Kasım 1996’ydı.
Susurluk’ta bir Mercedes, Hasan Gökçe’nin kullandığı Ford kamyona çarptı.
Arabanın içinden derin devletin pisliği döküldü.
Anlaşıldı ki, PKK ile mücadelede görevlendirilen bazı özel harekâtçılar, kimi itirafçılarla bir olup çeteleşmiş, yargısız infazlarla devlet adına cinayetler işlemiş, sonra da PKK’den boşalan yerde uyuşturucu ve silah ticaretine girişmiş.
Zamanında bunları yazdığımızda, “Devlet sırrıdır” diye yayınlar engellenmişti.
Aradan 17 yıl geçti, önceki gün -nihayet- Susurluk cinayetlerinin ilki mahkeme önüne çıktı. Ve Susurluk denilen kirli ilişkiler çarkının kırılan dişlisi Ayhan Çarkın, sanık kürsüsünden devletin sırlarını ele verdi.
Kendisine işletilen cinayetlerin azabını çeken bir vicdanın sesiyle konuştu Çarkın:
“Bu ülkede, MGK kararıyla, devletin personeli, arabası, silahı, kimliğiyle, alenensuç işlendi. Vatan-millet adına cinayet işle, işkence, uyuşturucu ticareti, silahkaçakçılığı yap, sonra devlet sırrının arkasına saklan, bu işlerden sıyrıl. Kendi alçaklığının sorumluluğunu bizim üzerimizden temizle...”
Kendisine bu emri verenleri kastediyordu.
Davada onların bazılarıyla birlikte yargılanıyordu.
***
Onların yargılandığı gün, aynı devlet, bir başka kamyonda, yine kirli işler çevirirken suçüstü yakalandı.
Bu kez kamyoncumuz Konyalı...
Adı: Lütfi Karakaya...
Onun yargılandığı mahkemede ortaya çıkan şu:
Heysem Topalca adlı Suriye uyruklu bir Türkmen, ağustosta Konya’da bir tornacıya 20 bin adet “sondaj malzemesi” siparişi veriyor.
Karakaya, hazırlanan 1179 adet malzemeyi TIR’la alıyor.
Sonrasını mahkemede şöyle anlatıyor:
“Demir malzemeyi Reyhanlı’da bana söylenen adrese götürdüm. Teslim ettiğimyer, jandarma korumasında olan, etrafı çevrili bir yerdi. Oraya girebilmek içinjandarma kontrolünden geçiyordum. Bizim TIR’dan önce bir araç duruyordu, onunla konuştular. TIR’ı aramadılar, kasasına bakmadılar. Sonra karakol binasının 200 metre ötesinde etrafı çevrili bir alana yükü boşalttım.”
Adana polisince “uyuşturucu ihbarı” üzerine ele geçirilen “yük”ü bomba uzmanları inceledi. Bunların 120 mm’lik havan mermi gövdesi ve rampaları olduğu saptandı.
Mahkeme, TIR şoförü Karakaya ve diğer iki şüpheliyi tutuklama kararı alırken, aslında devlete suçüstü niteliği taşıyan şu ifadeyi kullandı:
“Havan mermisi parçalarının Suriye sınırında götürüldüğü yerin, El Kaide terörörgütünün kampı olduğuna dair Emniyet araştırma ve tespit tutanakları (..) olup...”
***
Özeti şu:
El Kaide, Konya tornacılarına havan mermisi ürettiriyor. Bunları, Jandarma’nın gözetimi altında sınırda depolayıp Suriye tarafına geçiriyor ve savaşta kullanıyor.
Türkiye, buna yataklık ve aracılık ediyor; en azından göz yumuyor. Kendi mahkemesi tarafından suçüstü yakalanıyor. Ve dünyaca tescilli bir terör örgütüne silah temin eden ülke durumuna düşüyor.
***
Bu da “devlet sırrı” mı?
Muhtemelen; ama artık sır değil.
Türkiye, dünya huzurunda alenen El Kaide’nin işbirlikçisidir.