Bize sol bir vuruş gerek!
Çok önemli analizler yapmayı sevmem. Ben sokaklarda dolaşıp işime bakarım. Gene bir dolaşayım dedim. Suriye kimin umurunda, seçim yaklaşırken neler oluyor, Güneydoğu’da olan bitenler insanları nasıl etkiliyor? Doğrusunu söylemek gerekirse, ne Suriye, ne Güneydoğu ne de yaklaşan seçimler insanların umurunda. İnsanların tek derdi, bence doğal bir şey, kendi yaşamlarını devam ettirebilmek. Ve durum pek bir vahim.
Nâzım Hikmet, Kurtuluş Savaşı Destanı’nın bir yerinde şöyle der: “Açlık hiçbir şey yememek değil, bağırsakları düğümleninceye kadar yarma çorbası içmektir.” Ülke insanının bağırsakları usul usul düğümlenmeye doğru gidiyor, memurlara yapılan zammın gülünçlüğü ortada. Asgari ücret her gün bir iki ekmek almaya anca yetiyor. Kredi kartı borcunu üç kez asgari miktardan ödeyenler ansızın kredi kartlarının kapandığını görüyorlar. Yeni çıkan yasaya göre, üst üste asgari borç ödeyenlerin kartları alışverişe kapatılıyor ve açılması için yeniden tüm borcun ödenmesi gerek. Bankalarda koskoca erkeklerin, yaşlı kadınların ağladıklarını gördüm. Belli ki çoğu emekliydi ve bayram üstü torunlarına hediye almayı çok istiyorlardı.
Bir efsane de çökmek üzere, “vallahi billahi, ben ilk kez hastanede sıra beklemedim, ilacımı da girip eczanede bir dakikada aldım” diyen ve bu nedenle AKP’ye oy verenler de pek bir şaşkın. Daha da şaşıracaklar, çünkü özel hastanelerin büyük çoğunluğu ödemeler yapılmadığı için devletle olan anlaşmalarını terk ediyorlar. Yani artık özel hastaneler yeniden sadece ve sadece zenginlerin olacak. Bedava ilaç masalı da bitmek üzere, devletin bu alandaki katkı payı neredeyse hiçe indiriliyor. İndirim yavaş yavaş yapılıyor, sürekli ilaç kullanmak zorunda olan sigorta emeklileri bunu hissetmeye başladılar bile.
Çocukları üniversiteyi kazanan pek çok aile de ne yapacağını şaşırmış durumda. Nereden kısıp çocuğa para göndersinler, bilemiyorlar. Çünkü bu yıl pek çok akademisyenin söylediğine göre, gizli işsizliği örtmek için üniversite kontenjanları arttırıldı ama yurtlardaki yatak sayısı aynı. Çocuklar nerede kalacaklarını bilemiyorlar, öte yandan karnı aç olduğu için derslerde bayılan gencecik insanlar artık gündelik olaylardan sayılıyor.
Temel gıda mallarına zam üstüne zam yapılıyor. Kıymanın kilosu 40 lirayı geçti ve halkımız kilosu 5 liraya satılan sucuğa hücum ediyor. O sucuğun içindeki etin ne neme bir şey olduğunu sormak bile istemiyor, aksi halde aç kalacak! Sadece Kadıköy bölgesinden her hafta 250’nin üstünde dükkân kapanıyor. Kapanan bu dükkânlarda çalışan işçiler ve bizzat dükkân sahibi ne yapıyor? Ülkemiz gencecik insanların iş bulamadıkları için intihar ettikleri ya da uyuşturucuyla kendilerini boğmaya çalıştığı bir ülke oldu.
Şimdi gelelim yazımın başında söylediğim sözlere: “Bize sol bir vuruş gerek!” Çünkü insanlar açsa, istediğiniz dizide istediğiniz insanı seviştirin, hatta çıplak dolaştırın fayda etmez. Çocuğuna süt bulamayan anneyi, işsizlikten çıldırma noktasına gelmiş gencecik bir insanı daha ne kadar yatıştırabileceğinizi sanıyorsunuz? Evet bize bir sol vuruş gerek. Latin Amerika’da olanlar bizde neden olmasın. Şimdi gerçekçi olalım, bölük pörçük solla bu iş yürümüyor. Öyleyse mevcut bir muhalefet partisiyle bu işi yürütmek gerekiyor. Onu değiştirmek ve ona da anlatmak gerekiyor. Sürünen emeklinin, açlıktan derslerde bayılan üniversitelinin, son kalan üç beş koyunu da sele gitmiş topraksız köylünün yanında olun. Çocuğu şehit düşen annenin, çocuk yaşta devlet kurşunuyla öldürülen çocukların yanında olun. Sol bir vuruş yapın!