Perşembe, Kasım 21, 2024

Platzhalter roof5

 

Arama

Archiv

Seçimler üzerine üç nokta

 

Seçimler üzerine üç nokta

 

Cumhuriyet / Ergin Yıldızoğlu /05 Kasım 2015

 

AKP’nin “beklenmedik” zaferiyle sonuçlanan seçimleri derinlemesine tartışmak gerekiyor. Bu yazımda üç noktaya kısaca değineceğim.

AKP’yi anlamak...
AKP’nin sıradan bir “düzen partisi” olmadığını, iktidardan, seçimleri kaybederek gitmek gibi bir seçeneği kabul etmediğini muhalefet partilerinin artık görmeleri gerekiyor.
AKP, düzeni değiştirmek için iktidara geldi: Bu yolda ilerliyor, bunu da açıkça söylüyor. AKP bir toplumsal harekete, özgün bir ideolojiye, iktidar anlayışına, bunları iyi ifade edebilen bir söyleme dayanıyor.
On üç yıllık AKP iktidarı bu özelliklerinden dolayı, yalnızca devletin kurumsal örüntüsü, ideolojik aygıtları, özellikle de medya üzerinde etkin bir denetim kurmakla kalmadı, toplumun kültürel yaşamında bir “alan hâkimiyeti” inşa etti. AKP bu avantajları kullanarak genel seçimlere girdi, tüm olanaklarını harekete geçirdi ve istediği sonucu aldı.
Bu gerçekler varken muhalefet partilerinin seçim ortamının koşullarından yakınmaları, Tayland boksu yapılan bir ringe çıkıp sonra “ama bu tekme atıyor yaa” diyerek itiraz etmeye benziyor... Aslına bakarsanız, bu salt AKP’nin bir başarısı olduğu kadar, AKP’yi, “iktidar ve güç olgusunu”, ülkedeki rejimin özelliklerini anlamakta zorlanan, seçimlere, benzer olanakları kurmaya çalışmadan giren muhalefet partilerinin de bir iflasıdır.

Aynı hataları tekrarlamak üzerine
Daha önce, CHP’nin lider kadrosunun, AKP’yi, etkisinin kaynaklarını anlamakta büyük zorluk çektiklerine, 2015’in ilk genel seçimlerinde kampanyasını hazırlarken ekonomik talepler alanında kaldıklarına, AKP’nin kurduğu kültürel alan hâkimiyetinin bileşenlerini, dolayısıyla hegemonyasının temel yapı taşlarını sorgulamadıklarını işaret ettikten sonra, “Peki sonuç ne oldu” diye sormuştum. Seçmen desteği 2011’de 25.98’den 2015’te 24.95’e gerilemişti. Salt bu veriler bile, “Gezi travmasını” aşamamış, iç ve dış politikası iflas etmiş, yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkmış bir AKP karşısında bir başarı üretemeyen bir seçim politikasının yanlışlığını göstermiyor muydu? CHP son seçimlerde de bu “çok başarılı” taktiği izledi, aynı sonucu aldı. Şimdi HDP’yi, MHP’yi suçlamanın pek bir yararı yok. HDP ve PKK’yi ise ayrıca tartışmak gerekiyor. AKP’nin “kültürel alan hâkimiyeti” üzerinde izlediği taktiğe bakınca ne görüyoruz? “Dava”... “Bunlar”... Dinci, kültürel (milliyetçi, ümmetçi) temalar... Bu hâkimiyeti pekiştiren mesajlar. CHP bu mesajları sorgulamadı. AKP tabanı dışındaki seçmeni kendi değerleri üzerinden birleştirmeye çalışmadı. AKP, CHP’nin “ekmek peynir davası” mesajlarını da AKP yedeğine alarak etkisizleştirdi.

Bir ‘aydın sorunu’
Diğer taraftan, AKP ve siyasal İslamın “entelijensiyası” bu “alan hâkimiyetinin” ne kadar kırılgan olduğunun ayırdındadır, bu yüzden de çok huzursuzdur. Bu huzursuzluk, biteviye gündeme getirilen “bu ülkede bir aydın sorunu var... aydınlar halkın değerlerine yabancıdır” söyleminde kendini çok açık bir biçimde gösteriyor.
Ben, “aydın” yerine, sosyolojik olarak nötr (“Aydınlanma” olayının öznesine göndermeyen) entelektüel kavramını kullanıyorum. Entelektüel birden fazla bağlamda (“cross contextual”: ekonomi, siyaset, sanat, vb.,) uygulanabilir bilgiyi üretir. Bu üretim kolaylıkla, “zamanın ruhunu”, egemen varsayımları sorgulayan, “Neden böyle de başka türlü değil” sorusuna cevap olabilecek eleştirel bilgilere yol açabilir. İşte, siyasal İslamın “entelijensiyasının”, huzursuzluğunun kaynağında bu iki tür bilginin olası etkileri var.
Bu “entelijensiya” sorgulanmak, eleştirilmek, hatta farklı söylem, “öteki” istemiyor. İkincisi, “halkın değerleri” dediği şeyin, çoğunun, aslında halkı denetim altında tutan, egemenlik- bağımlılık ilişkisini üreten söylemler olduğunun ortaya çıkmasından korkuyor. Bu yüzden, “aydın sorunu var” ifadesi, İslamcı entelijensiyanın aslında, her türlü muhalefeti, eleştirel aklı susturma, iktidarını koruma arzusunun ifadesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu “kültürel alan hâkimiyetinin” etkisini, zaaflarını, buna ilişkin korkuları anlamadan, herkesi susturma niyetini görmeden de, salt ekonomik mesajlarla, AKP’ye karşı başarılı kampanya yapılamıyor...