Perşembe, Kasım 21, 2024

Platzhalter roof5

 

Arama

Archiv

'Lincin başını Cumhurbaşkanı ve Başbakan çekiyor'

 

'Lincin başını Cumhurbaşkanı ve Başbakan çekiyor'

 

AKP'nin yeni anayasa görüşmeleri kapsamında kendileri ile yapacağı görüşmeyi, HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in "kaçak çay" sözü nedeniyle iptal etmesini, "uyduruk bir gerekçe" olarak nitelendiren HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, "Ülkedeki herkes en önemli sorun olarak Kürt sorununun gösterirken, bu sorun konuşulmadan nasıl yeni anayasa yapılacak. Bu kadar ağır hak ihlalleri, baskı, tehdit altında nasıl toplumsal anlaşma yapılacak. HDP'nin desteklemediği bir anayasa ülkede toplumsal uzlaşma sağlayamaz" dedi
 
AMED / DİHA / 30 Aralık 2015 - HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, sokağa çıkma yasakları, sivil infazlar, çatışma konularının yanı sıra Demokratik Toplum Kongresi'nin (DTK) hafta sonu düzenlediği olağanüstü kongrenin ardından kendisi ve Sırrı Süreyya Önder, Demokratik Bölgeler Partisi Eşbaşkanı Kamuran Yüksek, DTK eşbaşkanları Hatip Dicle ve Selma Irmak ile Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Sebahat Tuncel hakkında başlatılan savcılık soruturmasına ilişkin Amed'de gazetecilere açıklamada bulundu. HDP İl binasından düzenlenen toplantıda gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulunan Demirtaş, DTK kongresi sonrası, AKP hükümeti öncülüğünde Kürt siyasi hareketine yönelik başlatılan linç kampanyasına da sert çıkıştı. Demirtaş'ın konuşmasından satır başları şöyle:

'Linçin başını Cumhurbaşkanı ve Başbakan çekiyor'

"Her şeyden önce DTK kongresinde madde halinde tartışmaya açılan ve Türkiye toplumunun geleceği yeniden nasıl kurabileceğine dair kamuoyuna sunduğu belgeye kimi kesimler destek, kimi kesimler ise eleştirileri ile birlikte desteklerini sunmuştur. Yapıcı eleştiri sunanlara teşekkür ederiz. Deklarasyonun yayınlanma amacı sokağa çıkma yasaklarının olduğu yerlerdeki çatışmalardan sıyrılıp, siyasi zemine çekmeye vesile olmaktı. Savaş istemeyen, sorunun barışçıl yöntemlerle çözülmesini isteyen herkesin deklarasyona bu şekilde yaklaşması gerekiyor. Çünkü sorununun çözüm yeri parlamentodur, siyasi yollardan çözmek istiyoruz. Çatışma ve savaş zemininden çıkarak, siyasi zemine çekmek istiyoruz demiştik. Fakat maalesef hükümet ve devlet aklıyla hareket eden kesimler linç kampanyasına başlamıştır. Bunun başını da Cumhurbaşkanı ile Başbakan çekiyor.

Bu sizin cahilliğiniz

Açıklanan deklarasyon yeni bir şey değil. HDP değişti diyenler, seçimler öncesi vaatlerimize, parti programımıza, parti konuşmalarına baksınlar. Yerinden yönetim ve öz yönetim orada duruyor. 1 Kasım'da bir seçim vaadi olarak öz yönetim, demokratik özerklik, yerinden yönetim madde madde vardı. Bu belgede de hemen hemen aynısı. Utanmadan, sıkılmadan sanki HDP ilk defa söylüyormuş gibi 'Bölücülük yapıyorsunuz' diyenleri hayretle izliyoruz. Bu sizin cahilliğiniz. Bu Türkiye'nin geleceğine dair bizim yıllardır savunduğumuz ciddi bir projedir. Bölünmeyi, iç savaşı önleyecek bir belgedir. Dinamik tartışmaya açık bir metindir. Dayatmadan çok, en iyisini nasıl bulabiliriz tartışmasıdır. Türkiye hem kültürel hem coğrafik anlamda çeşitlilikleri barındırıyor içinde. Böyle bir toplumun tek bir kişi tarafından yönetilmesine itiraz etmeyenler, yetki yerele devredilsin, yerelden yasa yapsınlar, dil, eğitim, sağlık sorunları yerelden çözülsün dediğimizde demokrasi adına karşı çıkıyor. Aydın, siyasetçi adı altında bu kadar cahilin olması, Türkiye'nin şanssızlığıdır. Adam diktatörlüğü alkışlatıp, demokrasiyi savunanları bölücü olarak niteleyebiliyor.

Savcılara tepki

Maalesef bu kadar cahil barındırıyor olmak en büyük talihsizliğimizdir. Mumla bulunacak sayıda vicdanlı, ezilenin yanında olan aydın ve gazeteci var. Durum bu. Böyle bir cehalete karşı, ırkçı güruha karşı her şeye rağmen demokrasi ve özgürlüğün yanında durmaya devam edeceğiz. İlkesel bir tutumdur, varlık nedenimizdir. Bu kepazelik karşısında geri adım atacak değiliz. Birlikte yaşamın yolunu işaret ettik diye hain ilan edenler, dokunulmazlıklarımızın kaldırılmasını, parti kapatmayı konuşan savcılar, madem bu kadar vatanseversiniz, hırsızlar, soyguncular için niye hareket etmediniz. Ayakkabı kutularında para saklayanlar, ülkeyi parsel parsel satanlar hakkında neden harekete geçmediniz. Tahir Elçi'nin katilini bilmenize rağmen açıklamıyor, delil saklıyorsunuz. Aradan 12 gün geçtikten sonra avukatların zoruyla bazı polislerden ifade alan savcılar, neden bizimle ilgili neden bu kadar tez canlı davranıyorsunuz. Miray bebeği katledenlerle ilgili bu kadar acele soruşturma başlatabiliyor musunuz? Bunlar suç değil mi? Bizimle ilgili vatan haini soruşturma açıp, atarız, yıkarız tehditleri saydıranlar, dönüp buraya baksınlar. Bu kepazeliklere ses çıkarmayanlar bize karşı kahraman kesiliyor. Ve buna da kardeşlik, bir arada yaşamının formülü diyorlar. Başbakan bir siyasi partiyi açıkça hedef gösteriyor. Köşelerinden ölüm fermanları veriyorlar, yetmiyor bunun üstünü örtecek yargı mekanizmasının temelini hazırlıyorlar. Sonra da bizi vatan haini diye suçluyorlar. Biz bu demokrasi, evrensel hukuktan nasibini almamışlarla oturup neyi çözeceğiz. Nasıl ortak yaşamı kuracağız?

Silahları nasıl susturacaksanız?

Ben Kürdistan kelimesini kullandığımda tüyleri diken diken olanlar, Sayın Barzani Ankara'da sizinle görüştüğünde yanında durduğunuz bayrak neyin bayrağıydı. Ben Federal Kürdistan var, birlikte yaşayacaksak iyi ilişkiler kurulsun diyince niye tüyleriniz diken diken oluyor. Sizin başbakanınız görüştü kendisiyle. Türklerin şu kadar devleti olsun desek ayakta alkışlarlar, Kürtlere ait kutuplarda küçük bir çadır kurulsun desek faşistçe bize saldıracaklar. Arapların 22 devleti var, 50 devletleri olsun desek ses etmeyecekler. Kürtlerin de kantonları var, bölünmeden bir arada yaşamın yöntemi var, dediğimizde hain ilan ediliyoruz. Nasıl konuşacağız? Nasıl şiddeti alandan çıkaracağız? Nasıl barikatları ortadan kaldıracağız? Biz siyasiler sorumluluk almak istiyoruz. Ağzından kelime çıkanlara saldırırsanız silahları nasıl susturacaksınız? Tankla, topla Cizre'ye girdiniz, yerle bir ettiniz diyelim. Sonra ne yapacaksınız? Çözüm öneriniz ne? AKP 'Fazlasını bile yaptık. Nankör bunlar' diyor. 'Kürt sorunu çözülmüştür' diyor.

HDP'nin onaylamadığı anayasa uzlaşı sağlamaz

Parlamentonun 3üncü büyük partisiyiz. Çözüm önerisi yapmak sizin icazetinizle mi mümkün olacak. Böyle bir şeyi kabul etmiyoruz. Çözüm adına yapabileceğimiz ne varsa, fazlasıyla yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Diyalog, müzakere kapılarını açmak için elimizden geleni yapıyoruz. Sorun şiddet zemininden çıkmalı, barışçıl, diyalog yoluna dönmeli. DTK'nin amacı bu. Buna karşı utanmazca bir saldırı var. Yeni anayasa konuşuluyor. Ülkedeki herkes en önemli sorun olarak Kürt sorununun gösterirken, bu sorun konuşulmadan nasıl yeni anayasa yapılacak. Bu kadar ağır hak ihlalleri, baskı, tehdit altında nasıl toplumsal anlaşma yapılacak. HDP'nin desteklemediği bir anayasa ülkede toplumsal uzlaşma sağlayamaz. Özgürlükçü sivil bir anayasaya ihtiyaç var. HDP ve tabanının onaylamadığı bir anayasa toplumsal uzlaşmacı olmaz, Kenan Evren anayasasından farkı olmaz.

Çay bahaneleri uyduruktur

Anayasa görüşmesine gelecek grup, bahane arayarak görüşmeyi iptal edebiliyor. Bizim hakkımızda hain manşeti atılmadı mı? Üslupsuzluksa üslupsuzluk budur. Biz buna rağmen görüşmeyi iptal etmedik. Sur'da, Cizre'de insanlar bizden çözüm bekliyor. Siyasiler olarak kaprislere takılmayacağımızı söyledi. Vekillerimizin sözlerini bahane ederek eşbaşkanlarla yapacakları görüşmeyi iptal ettiler. Çünkü özgüvenleri yok, çözüm önerileri yok. Randevu Sırrı Bey'den mi alındı. Bizden alındı. Burada ucuz gerekçe arama var. Çay bahaneleri uyduruktur. İnsanlar bizden her şeye rağmen çözüm bekliyorlar. Kürt sorununun çözümü ve barış için görüşmemiz gerekir, bu sert söylemlere, sokaktaki savaşa rağmen görüşmemiz gerekir. Bu sorunların varlığı görüşmememiz için değil görüşmemiz için gerekçedir. Bunla mükellefiz, bu görevden kaçmıyoruz. Bu görüşmenin ve diyalogun olması konusunda diyaloga açık tutumuzu ifade etmek istiyorum. Özerklik meselesini anlamak için herkese, başbakana, muhalefet liderlerine, gazetecilere anlatabiliriz."

Teslimiyet dayatılıyor

Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Demirtaş, Kürt sorununu çözebilecek en önemli aktörün partileri olduğunu vurgulayarak, "Elbette herkesi yüzde 100 mutlu etme şansımız yok, ama tarihsel meseleleri HDP'den daha iyi çözebilecek bir parti yoktur. AKP yüzde 49,5 oy alınca muhalefet edenler biat bayrağı çektiler. Bu nedenle teslimiyeti bize de dayatıyorlar. Ne söylediysek ısrarla bunu tekrar ediyoruz" dedi.

'Görüşmeyi iptal etmek savaşta ısrardır'

Demirtaş, AKP tarafından iptal edilen görüşmenin gerçekleşmesi yönünden bir adım atıp atmayacakları yönündeki soruya ise "Ben diyaloga inanan bir siyasetçiyim, en zor koşullarda bunun kesilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. En son başbakanın randevu tutumunu izlediniz. Son derece ciddiyetsiz bir yaklaşımla tutumla görüşmeyi reddedebiliyor. Üslupla ilgili bir sorun varsa gelir görüşmede rahatsızlığını dile getirirsiniz, ama bunu bahane ederek iptal etmek savaşta ısrardır. Anayasa ile ilgili görüşmek isterse bugün de yarın da görüşmeye hazırız. Ama biz AKP'ye herhangi bir proje ile gitme durumunda değiliz. Görüşme trafiğini başlatan onlardır. Sağduyuya davet ediyoruz" yanıtı verdi.