AP milletvekilleri: Kürtlere yapılan soykırıma sessiz kalmamalıyız
AP'de düzenlenen "Türikye'nin güneydoğusundaki durum" konulu oturumda söz alan milletvekilleri, AB’nin Türkiye’nin saldırılarına karşı sessizliğini de sert bir dille eleştirdi.
20 Ocak 2016
STRASBOURG - ANF
AP’de, “Türkiye’nin güneydoğusundaki durum” konulu bir tartışma düzenlendi. Avrupa Birliği Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Komiser’in de katılarak, pozisyon belirttiği oturumda Türk devletinin Kürdistan’da bilinçli bir şekilde soykırım uyguladığına dikkat çeken milletvekilleri, “Mültecilik konusunda varılan anlaşmadan dolayı Türkiye’nin Kürt halkına saldırılarına göz yummanın AB değerlerine ters düşüyor ve kabul edilemez” dedi.
Avrupa Parlamentosunda Kuzey Kürdistan’da öz yönetim ilanları ardından Türk devletinin saldırılarının ele alındığı bir oturum düzenlendi. Oturumda konuşan çok sayıda milletvekili, Türkiye’nin DAİŞ ile mücadele adı altında Kürt halkına yönelik bir soykırım savaşı yürüttüğüne dikkat çekti. Milletvekilleri, AB’nin Türkiye’nin saldırılarına karşı sessizliğini de sert bir dille eleştirdi.
Oturumdaki ilk konuşmayı Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Komiseri Johannes Hahn yaptı. Kuzey Kürdistan’daki durumun endişe verici olduğunu söyleyen Hahn, gelişmeleri yakında takip ettiklerini belirtti. Bölgedeki sorunların ortaklaşılarak çözülebileceğini de vurgulayan Hahn, “DAİŞ’e karşı da ancak öyle zafer elde edebiliriz. Ülkenin güneydoğusundaki durumun da bunu etkilememesi gerekiyor. Ateşkes talebinde bulunuyoruz ve barış görüşmelerinin yeniden başlamasını istiyoruz. Ocak ayındaki görüşmelerimiz de bunu yeniden dillendirmek için iyi bir fırsat.
Barış görüşmelerinin yeniden başlaması yaşanan soruna en iyi çözüm yöntemidir. PKK de Türkiye’ye saldırılarını durdurmalı ve diyalog sürecine geri dönmeli” dedi.
‘PKK İLE MÜCADELE ADI ALTINDA KÜRT HALKI HEDEF ALINIYOR ’
Hıristiyan Demokrat Grubu adına söz alan milletvekili Renata Sommer, olağanüstü hal uygulamalarının haftalardır sürdüğüne dikkat çekerek, “Türk devlet güçleri ağır silahlarla sivillere saldırıyor. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar yaşamını yitirdi. Hareket eden her şeye ateş ediliyor, insanların hareket etmesi mümkün değil. Bu da 17 Kürt ilçesinde yoğun şekilde sürüyor. Telefon, internet yok, gıda su ihtiyacı bile karşılanmıyor. İnsanlar kendi topraklarını terk etmek istiyor, bir milyon kişi etkileniyor ve 250 bin kişi evlerini terk etti. PKK’ye karşı mücadele adı altında Kürt halkı hedef alınıyor. Bu bölge savaş bölgesi durumuna geldi. Böyle sessiz kalmamız kabul edilemez” dedi.
Mülteciler konusunda varılan anlaşmalardan kaynaklı Türkiye’nin Kürt halkına saldırılarına sessiz kalınmasının kabul edilemez olduğunu da vurgulayan Sommer, şunları belirtti: “Bir insanlık dramı yaşanıyor, Avrupa Birliği’nin değerleri söz konusu. Hareket etmeliyiz ve sorumluluklarımız var. Ayrıca bu duruma müdahale etmezsek yeni bir Kürt göçü dalgası ile karşı karşıya kalacağız.”
AP Türkiye Raportörü Kati Piri Kürdistan’daki durumun ciddileştiğini söyledi. Silopi, Cizre’de yaşayan insanların evlerini terk etmek zorunda kaldığını vurgulayan Piri, “2 yüz binden fazla insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. PKK milisleri ile devlet güçleri arasında çatışmalar sürüyor. Bu sivil toplumu çok ciddi etkiliyor. İnsanlar evlerini terk edemiyor. Güvenlik güçleri, bölge halkını küçük düşürüyor. Yaşlı, kadın ve çocuk kaybı çok yoğun. Nasıl 16 yaşındaki çocuk kan kaybından yaşamını yitiriyor” diye konuştu.
‘TÜRKİYE, KÜRDİSTAN’I SAVAŞ BÖLGESİ YAPTI’
Muhafazakar Grup adına söz alan Mark Demesmaeker de Türkiye’nin Kürdistan’ı bir savaş bölgesi yaptığını söyledi. Kürdistan’ın kan gölüne döndüğünü vurgulayan Demesmaeker, savaşın bütün Kürt köylerine yayıldığını, semtlerin yerle bir edildiğini, cesetlerin sokaklarda bekletildiğini vurguladı. Bunun da Erdoğan ve partisinin hakimiyet politikasının sonucu olduğunu kaydeden Demesmaeker, Erdoğan ve AKP’nin DAİŞ’e karşı mücadele etmediğini, Kürtlere savaş açtığını söyledi. “Biz de buna karşı sessiz kalıyoruz. Ben bu durumdan utanıyorum, çünkü AB Kürt vatandaşları savunmuyor, desteklemiyor. Bundan dolayı utanıyorum. Kürt halkı bölgenin tek gururlu halkı ve bizimle DAİŞ’e karşı mücadelede tek ittifak gücümüz” diyen Demesmaeker, AB Komisyonunun ne yapacağını da sordu.
Liberal Grup adına söz alan Alexander Graf Lambsdorff ise Türk devletinin barış görüşmelerini kesmek için kolladığı fırsatın iki polisin öldürülmesiyle ortaya çıktığını belirtti. Çatışmaların yeniden başlaması, 7 Haziran seçimlerinde kaybettiği oy oranını, 1 Kasım seçimlerinde kazanmak için ortaya çıkan bu fırsatın Türkiye tarafından iyi değerlendirildiğini de belirten Lambsdorff, Kürt sorununun tek çözüm yönteminin siyasi olduğunu da sözlerine ekledi. Ankara’nın Kürt halkının otonomi talebine karşı çıkmak için hiçbir gerekçesinin olmadığını da belirtti.
Sol Grup adına konuşan Takis Hadjigeorgiou da “AP Karma Parlamenterler Meclis toplantısından geliyorum. Komisyon başkanı yaşananların tek sorumlusunun PKK olduğunu söyledi. Yarım milyon insanın evinden çıkmasının yasaklanmasına gerekçe olarak da herkesin PKK’li olduğunu gösterdi. Az önce HDP’li bir milletvekilinden mesaj aldım. Tanklarla çevrili bir evde mahsur kalan milletvekili ‘belki de bu benim en son telefon konuşmamdır’ dedi” diye konuştu.
Yeşiller Grubu Eşbaşkan Yardımcısı Ska Keller Türkiye’nin genelinde şu anda çatışmalı bir ortam olduğunu belirterek, barış isteyen akademisyenlere yönelik linç kampanyalarına dikkat çekti. Akademisyenler Erdoğan ve mafya lideri Peker tarafından tehdit edildiğini de hatırlatan Keller, Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin ağır işlemesini Erdoğan’ın iç siyaset aracı olarak kullandığını da vurguladı. Keller, aynı hataya yeniden düşmemek gerektiğini belirtti.
Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı Knut Fleckenstein ise Türkiye ile mülteciler konusunda bir anlaşma olduğunu hatırlatarak, Türkiye’nin tek şartının müzakere başlıklarının açılması olduğunu kaydetti. Ama Türkiye ile yanlış müzakere başlıkları açtıklarını da Fleckenstein sözlerine ekledi.
Charles Tannock ise Türkiye’nin şu anda ilk hedefinin Kürt halkının zarar görmesi olduğunu söyledi.
‘KÜRTLERİ MÜLTECİ ANLAŞMASINA KURBAN ETMEMELİYİZ’
Liberal Grup’tan Marietje Schaake, göçmen krizinde Türkiye ile anlaşmaya varılmasından kaynaklı, şu anda Kürdistan’da yaşanan gelişmelere sessiz kalınmasını eleştirerek, Türkiye’ye hukuk devleti olması, insan haklarını koruması konusunda uyarıların yapılması gerektiğini vurguladı. “Dikkatli, uyanık olmalıyız, ‘terörizme’ karşı mücadele adı altında Türkiye’deki sivillerin ölümüne göz yumamayız” diye konuştu.
‘5 YAŞINDAKİ TERÖRİST! KİMİNLE DALGA GEÇİYORUZ’
Marie -Christine Vergirat da Türk devletinin bölgeyi savaş bölgesi haline getirdiğini söyleyerek, “Saldırılar HDP’li vekillere yöneliyor, gazeteciler, sendikacılar, akademisyenlere yöneliyor. Terörizme karşı mücadele adı altında sivillere yönelim var. Çok sayıda kadın ve çocuklar yaşamını yitirdi. 5 yaşındaki terörist, kiminle dalga geçiyoruz. Bu konuda AB tek yanlı bakış açısından vaz geçmeli. Türk hükümetini barış görüşmelerini yeniden başlatmaya davet etmeli. Acil bir şekilde resmi bir heyetin organize edilmeli” dedi.
Edouard Ferrand ise şöyle konuştu. “Türkiye’de bir gün yok ki, bir saldırı, bir cinayet olmasın. Kürt halkını Türkiye ile karıştırmamak gerekiyor. DAİŞ’e karşı mücadele adı altında Türkiye kendi muhalefetine karşı savaş açmış.”
Notis Marias “AB Kürt halkına yönelik Türk ordusu tarafından yapılan hak ihlallerine gözlerini kapatmamalı. Yüz binlerce Kürt kendi topraklarını terk etmek zorunda kaldı. HDP’li vekillere davalar açılıyor. Uluslararası haklar ihlal ediliyor ve AB sessiz. Türkiye AB üyesi bir ülkenin yüzde 35’lik toprağını işgal etmiş durumda” dedi.
‘AB KÜRTLERİN ÖLDÜRÜLMESİNE KULAKLARINI KAPATIYOR’
Mültecilerin durumunun kendisini etkilediğini söyleyen milletvekili Josu Juaristi Abaunz da, AB üyesi ülkelerin ve Türkiye’nin mültecilerin yaşadığı dramı araçsallaştırdığını belirtti. Türk devletinin yüzlerce sivil Kürdü katlettiğini vurgulayan Abaunz, AB’nin de buna kulaklarını kapattığını belirtti. AB’nin Kürt halkını kaderine terk ettiğini de belirten Abaunz, saldırıların kabul edilemez olduğunu da sözlerine ekledi.
Josef Wiedenholzer ise saldırıların kabul edilemez olduğunu söyleyerek, her iki tarafa ateşkes çağrısı yapılması gerektiğini belirtti. Wiedenholzer, “Kuzey İrlanda’daki çözüm süreci gibi bir sürece girilebilir” dedi.
Miltiadis Kyrkos ise Erdoğan’ın Kürtlerin hareket hakkını kısıtlayarak açlığa mahkum ettiğini, köyler ve kentlere ağır silahlarla saldırdığını söyledi. İnsan haklarının ihlal edildiğini, planlı bir soykırım yapıldığın, Kürtlerin yerlerinden sürülmesinin de uluslararası sözleşmelerin ihlali olduğunu belirtti. Türkiye’nin yabancı gözlemcilerin bölgeye gitmesini engellediğini de hatırlatan Kyrkos şöyle konuştu: “Bu duruma göz yumarak, AB ülkeleri kendi değerlerine ters düşüyor. Türkiye’ye ekonomik ve politik baskı yapılması gerekiyor.”
‘KÜRTLER HAK TALEBİNDE BULUNDUĞU İÇİN BASKIYA MARUZ KALIYOR’
Barbara Spinelli ise şunları belirtti: “Akademisyenlerin çağrısı var, ben de imzalıyorum. Kürt halkı, planlı ve bilinçli bir şekilde soykırımda geçiriliyor. Sokağa çıkma yasağı aylardır sürüyor. Halkın gıda, sağlık hizmetlerine erişimi engellendi. Yüzlerce ceset gömülemedi, Türkiye anayasası ve uluslararası hakların ihlali söz konusu. Sadece tanınma talebi olan bir halk daha fazla baskıya maruz kalıyor.”
Javi Lopez ise Türkiye’de şiddetin yıllardır durmadığını, dönem dönem ara verildiğini belirtti. Ancak Kürt halkına yönelik toplu bir cezalandırma politikasının yürürlükte olduğunu da söyleyen Lopez, “Biz ateşkes talebinde bulunmalıyız, kesilen barış görüşmelerine yeniden dönülmesi çağrısında bulunmalıyız” dedi.
Milletvekillerinin görüş bildirmesi ardından yeniden söz alan AB Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Komiseri Johannes Hahn, Türkiye’nin üyelik müzakereleri konusunda ısrarcı olmak gerektiğini söyledi. Kürtlere yardım etmek istediklerini de Hahn belirtti.