Perşembe, Kasım 21, 2024

Platzhalter roof5

 

Arama

Archiv

Yaşamın ve insanlığın düşmanları!

 

Yaşamın ve insanlığın düşmanları!

 

Ahmet Aydın

27. 01. 2016

 

Dünya, IŞİD’in 2014 yazından itibaren, görülmemiş bir vahşetle ve büyük bir zevk duyarak insanları katletmesini dehşetle izliyor. İnsanoğlu tarih kitaplarında, uzak ve yakın tarihte yaşanmış benzer pek çok katliam ve vahşetin kayıtlarını okudu elbette. Ancak, 21. Yüzyılda; hem de neredeyse canlı yayınlarda böylesi bir vahşeti izlemesi doğrusu insanlığı şoke etti. Pek çok insanın kendi kendisine sorup durduğu ‘’Böyle bir şey nasıl olabilir, kendisine insanım diyen bir canlı nasıl böylesi bir vahşeti gerçekleştirebilir, bir insan can almaktan nasıl bu kadar zevk duyabilir?’’ sorularının cevapları hala bulunmuş değil. Cevap arayışları, yeni belirsizliklere atıf yapan sorularla öteleniyor: ‘’Yoksa aslında insanoğlu evrim geçirip vahşi bir mahlukata mı dönüştü, ya da adını koyamadığımız yeni bir karanlık çağın içindeyiz de; henüz bunun farkında mı değiliz?’’

İnsanlık henüz IŞİD vahşetinin şokunu üzerinden atamamışken şimdi de; neredeyse canlı yayınlarda, Türk devletinin Sur, Cizre, Silopi, Nusaybin ve Kürdistan’ın diğer yerlerinde pek çoğu kadın, çocuk ve yaşlı olan sivil insanları IŞİD tarzında katletmesini seyrediyor. Türk devletinin silahlı güçleri insanları sokak ortasında ya da evlerinde vurarak yaralıyor ve kimsenin bu yaralılara müdahale etmesine izin vermeyerek kan kaybından ölmelerini bekliyor. Dahası cenazelerin de sokaklardan alınmasına izin vermiyor. IŞİD benzeri terör örgütleri dışında; yeryüzünde bu tarz bir katletme ve cenazelere işkence yöntemini böylesine sistematik kullanan başka bir güç olduğunu sanmıyoruz.

Sadece son iki hafta içinde, AİHM’in verdiği tedbir kararlarına rağmen; Serhat Altun, Hüseyin Paksoy, Cihan Karaman ambulans gönderilmediği için hayatlarını kaybettiler.

Şimdi de Cizre’nin Cudi mahallesinde bir evin bodrum katına sığınmış 30’a yakın yaralının hastaneye kaldırılmasına 4 gündür izin verilmiyor. Bu eve sığınmış yaralılardan 4’ü kan kaybından öldü. Yaralılar arasında 13 yaşında bir kız çocuğu da bulunuyor. Üstelik bırakalım tıbbi müdahaleyi, devlet güçleri ısrarla yaralıların sığındığı bu evi tank ve toplarla bombalıyor. Çok açıktır ki; Türk devleti kan kokusu almış vahşi bir hayvan gibi ve IŞİD’le yarışırcasına insan öldürmeye ve sürekli daha çok insan öldürmeye kitlenmiş.

Ölüm ve yalan çetesi

Saldırıya uğrayan sadece yarılılar değil. Beyaz bayraklarla ve pazarcı arabalarıyla yarlı ve ölüleri almaya giden sivil insanlar da silahlı saldırılara uğruyorlar.

20 Ocak’ta Cizre İlçesi’nde cenazeleri ve yaralıları almak için Cudi Mahallesi’ne yürüyen kitleye özel harekatçılar tarafından ateş açıldı. Bu saldırıda 10 kişi yaralandı ve yaralılardan ikisi Abdülhamit Poçal ile Selman Erdoğan hayatını kaybetti. Cizrelilerin yürüyüşünü takip ederken saldırıya uğrayanlar arasında olan ve yaralanan İMC TV muhabiri Refik Tekin, tedavi için hastaneye götürülürken yolda ve götürüldüğü Mardin Devlet Hastanesi’nde polis tarafından dövüldü ve işkenceye maruz kaldı.

Türk devletinin resmi haber ajansı Anadolu Ajansı(AA) bu olayı kamuoyuna şöyle duyurdu: “Şırnak’ın Cizre ilçesinde güvenlik güçleri ile teröristler arasında çatışma çıktı. Çatışmada 3 terörist etkisiz hale getirildi, 9 terörist yaralandı... Yaralılar arasında bir televizyon kanalında kameraman olduğu ileri sürülen bir kişinin de yer aldığı belirtildi.” Bu haberin yalan olduğu ve belirtilen yer ve zamanda bir çatışma değil sivillere yönelik bir saldırı yaşandığı, İMC TV kameramanı Refik Tekin’in çektiği görüntülerden anlaşıldı. Türk devleti bununla yetinmedi İMC TV kameramanı Refik Tekin’i ‘terörist’ ilan edip gözaltına alam kararı çıkarttı.

HDP milletvekili ve Eşbaşkan yardımcısı Meral Danış Beştaş, Cudi mahallesinde kuşatma altında tutulan yaralıların durumunu meclise taşıdı ve kürsüde olayı anlatması için HDP Şırnak milletvekili Faysal Sarıyıldız’la telefon bağlantısı kurdu. Fakat AKP milletvekilleri Faysal Sarıyıldız’ın konuşmasına izin vermediler. Çünkü onlar da tıpkı polis ve asker gibi yaralıların hastaneye taşınmasını engelleyerek onların ölmesini istiyorlar. Dolayısıyla basınıyla, parlamentosuyla, reisi ve çırağıyla; en alttan en üste bilumum mahlukat bu cinayet ve katliamların suç ortağıdır. Keza işlerine geldiğinde ‘’insan hakları ve demokrasinin bir numaralı savunucuları’’ rolünü ancak çıkarlarına uymadığı zaman üç maymunları oynayan, hatta dolaylı olarak bugün Türkiye’ye destek veren Avrupa ülkeleri ve ABD de, IŞİD’in suçlarına ortak oldukları gibi Türk devletinin işlediği bu insanlık suçlarının ortaklarıdırlar.