Perşembe, Kasım 21, 2024

Platzhalter roof5

 

Arama

Archiv

Yerel seçimler ve Dersim'de durum

 

Yerel seçimler ve Dersim'de durum

 

Dersimzaza.com

14. 03. 2014

 

30 Mart yerel seçimleri, kritik ve gerilimli bir siyasal süreçte yapılıyor. Bu nedenle, yerel seçim olmasına rağmen, siyasal kutuplaşma ve gerilim, yerel sorunları ve tercihleri oldukça geri plana itmiş durumda.

Türkiye'nin gündemini belirleyen siyasi mücadelelerin Dersim Halkı'nın seçimlerdeki tercihleri üzerinde her dönem büyük etkisi olmuştur. Bu biraz da doğaldır. Çünkü, merkezi hükümetin ve siyasi partilerin genel politikaları ile yerel politika ve hizmetlerin direk bir ilişkisi vardır.

Yaşadığımız süreçte ulusal, sosyal ve politik gruplar arasındaki ilişkiler çok daha hassas bir çizgide seyrediyor. AKP iktidarının toplumu giderek artan bir biçimde kutuplaştırması, Alevilere karşı ayrımcı politikaları tehlikeli bir düzeye çıkarması ve Suriye'de yaşananlar, Dersim Halkı'nı bu seçimlerde daha bir tedirgin ve daha ilgili bir duruşa itiyor.

Dersim'deki siyasal gerilimin tek kaynağı iktidar veya düzen partileri değildir. Dersim'de, özellikle 2009 Yerel Seçimleri'nden bu yana, BDP ile diğer bazı siyasal parti ve gruplar arasında da bir gerilim yaşanıyor.

 

Seçimlere giderken siyasi grupların durumu ve seçmen eğlimleri

Dersim'de üç güç öne çıkıyor: CHP, BDP ve Kaypakkaya geleneği olarak bilinen Demokratik Haklar Federasyonu(DHF)-Dersim Demokratik Halk Dayanışması(DDHD)

Dersim merkezde daha çok memur ve küçük bir yandaş grubuna dayanan AKP'nin, bu seçimlerde pek etkili olması beklenmiyor.

2009 Yerel Seçimleri'nde, Dersim merkezde, BDP % 30, DHF-DDHD adayı % 24.5, AKP % 21.6, CHP ise % 15.1 oy almıştı.

Şu anda Dersim merkezde belediye başkanlığını elinde tutan BDP, 2009 Yerel Seçimlerine EMEP, ESP ve Partizan ile ittifak halinde girdi. Yani % 30 oy oranı sadece BDP'nin değil, bu ittifakın oy oranıdır. BDP bu seçimlere de aynı ittifakla giriyor.

CHP'nin 2009 Yerel Seçimlerin'de Dersim'de 4. parti konumuna düşmesinde, o dönem CHP Genel Başkanı olan Deniz Baykal'ın Alevi ve Kürt karşıtı çizgisinin rolü büyüktür.

2011 Genel Seçimleri'nde CHP Dersim'de 1. parti oldu ve iki milletvekili çıkardı. Bunun bir nedeni Kemal Kılıçtaroğlu'nun CHP Genel Başkanı olmasıdır. Diğer bir neden ise, AKP iktidarından kurtulmak istiyenler için, CHP'nin pratik bir „alternatif“ olarak görülmesidir.

 

Dersim Halkı zor bir tercihle karşı karşıya

Türkiye'deki siyasal koşullar, Dersim Halkı açısından paratik bir iktidar „alternatifi“ olarak yeniden CHP'yi öne çıkarmış durumdadır. Genel Başkan seçildiği dönemdeki kadar olmasa da; Kemal Kılıçtaroğlu'nun Dersim'li seçmenler üzerinde hala bir etkisi olduğunu da söyleyebiliriz. Öte yandan oldukça kemikleşmiş kabul edebileceğimiz seçmen grupları var; DHF ve BDP gibi. Bu koşullarda, hiç bir parti seçimlere „kesin kazanırız“ gözü ile bakacak durumda değildir.

CHP ile Dersim Halkı'nın ilişkisi, trajik ama o kadar da ''zorunlu'' bir ilişkidir. Diğer bölgelerin insanları seçimlerde; daha çok güncel politik-ekonomik sorunlarının çözümü noktasında bir tercih yapmak durumunda oldukları halde, Dersimliler buna ek olarak; tarihsel bir hesaplaşma ile de karşı karşıya kalırlar.

Hangi parti işbaşına gelirse gelsin, genellikle merkezi iktidar Dersim'e karşı düşmanca davrandığı için, Dersim Halkı her seçimde kendisini iktidarın zulmünden kurtaracak bir alternatif arar. Ne yazık ki, neredeyse 40 yıldır Dersimli için zorunlu „alternatif“ konumunu hep CHP işgal ediyor. Ne yazık ki diyoruz, çünkü kurumsal kimliği itibari ile bu parti; Dersim Halkı'nın yaşadığı en büyük felaketlerinden birisinin, yani 37-38 Soykırımı'nın sorumlusudur. Türk Devleti ile birlikte bu partinin Dersim Halkı'na ve insanlığa vermesi gereken bir hesabı vardır. İşte; güncel yaşamın öncelikleri temelinde ehveni şer bir alternatif arayışı ile tarihsel hesaplaşma arasındaki bu çelişki; Dersim Halkı'nı büyük bir açmazla karşı karşıya bırakıyor.

Dersim'in yaşlı kuşakları, devletin bilinçli karartma faaliyetleri ve yalanları nedeniyle 37-38 Soykırımı'nda Atatürk ve CHP'nin rolünü pek bilmezdi. Fakat, Dersimli aydınların ve bilim adamlarının çabaları ve özellikle AKP ile Kemalistler arasında yaşanan iktidar mücadelesi sürecinde ortaya çıkan belgeler, Atatürk'ün ve onun partisinin soykırımdaki rolünü net olarak ortaya çıkardı. Soykırım konusunda toplumsal bilincin bir hayli geliştiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Samimi olmasa da; bu konuda Başbakan Erdoğan'ın özür dilemesi, buna karşın, CHP'nin; bırakalım özür dilemeyi, soykırımı görmemezlikten gelen ve hatta gizleyen açıklamalar yapması, Dersimlilerin bu partiye oy vermesini elbette trajik bir hale getiriyor.

Dersim'i böylesi bir trajik duruma düşüren; bir anlamda psikolojik saldırılara karşı savunmasız hale getiren nedir? Bu durum; sadece asimile olmuş bir kesimin ya da kişisel çıkarları için düzen partilerine hizmet eden bazı grupların varlığı ile açıklanabilir mi? Elbette hayır.

Dersimliler, güncel sorunların çözümü ile tarhisel sorunların çözümü yönündeki arayışlarında bir tercihe zorlanıyorlar ve güncel sorunların çözümü yönündeki tercihlerini öne alıyorlar. Aslında hem bir iktidar alternatifi olabilen hemde bir bütün olarak kuruluş felsefesi ile birlikte düzenle hesaplaşmayı öneren bir siyasal parti, Dersim için en doğru seçenek olur. Fakat böylesi bir seçenek yok. BDP ve DHF belki böylesi bir seçenek için adaydırlar, ancak onlar da güncel anlamda iktidara karşı pratik bir alternatif oluşturmaktan uzaktırlar.

Dolayısı ile; Dersim'li sandığa gittiğinde „37-38 Soykırımı'nın hesabını nasıl sorarım?“ sorusuna cevap arayarak oy kullanmıyor. Bugün yeni bir katlimadan kendimi nasıl korurum, ayrımcılık ve horlanmaktan kendimi nasıl kurtarırım, iş-ekmek nasıl bulurum? Sorularına bir karşılık bulmak için oy kullanıyor. İşin gerçegi bu.

Dersimliler, Kemalist ideolojiyi benimsedikleri için CHP'ye oy vermiyorlar. Bunun somut kanıtı Baykal yönetimindeki CHP'nin 2009'da aldığı oydur.

Bununla birlikte; biz, Dersim Halkı'na güncel yaşama dair tercihleri ile tarihsel sorunları birlikte ele almasını, Dersim Soykırımı konusunda demokratik ve insani bir tavır almayan CHP'nin, güncel sorunlar konusunda da doğru bir yaklaşım göstermeyeceğini görmesini ve bu partiye oy vermemesi gerektiğini söylüyoruz. Bu tavır aynı zamanda, bu partinin en azından gerçek bir sosyal demokrat çizgiye yönelmesi yönünde de ciddi bir zorlamaya yol açabilir.

 

Demokratik duruş mu? Dayatma mı?

Dersim merkezde, 2009 seçimlerinde düzen dışı parti ve grupların oy potansiyeli % 50'nin üstündedir. Bugünkü seçim sürecinde, BDP ve DHF ittifak kurabilselerdi, büyük ihtimalle bu orana yakın bir oy alacaklardı. Böylesi bir ittifakın adayının merkezde belediye başkanı seçilme olasılığı oldukça yüksekti.

Fakat, BDP ile DHF; 2009 yılında olduğu gibi, bu seçimlerde de ittifak kurmadılar. İttifak çalışmaları konusunda ilk alınan bilgiler, yerel bazda ittifak görüşmelerinin anlaşma ile sonuçlandığı yönündeydi. Ancak, sonradan BDP merkezinin DHF'nin eş başkanlardan birinin kedilerinden olması istemini kabul etmeyerek anlaşmayı bozduğunu biliyoruz. Dolayısı ile; birileri namuslu bir biçimde ittifakı bozan „bir el“ arıyorsa, BDP Genel Merkezi'ne bakmalıdır.

BDP, Dersim'de demokratik bir ittifak için gerekli duruşu dün de göstermedi bugün de göstermiyor. Bir hareket kendisine güveniyorsa, gürültü patırtı yapmadan; kendi adayını ve programını belirleyerek seçimlere katılır. Ancak, kendi başına kazanma şansını görmüyor ve diğer güçlerle işbirliğine ihtiyaç duyuyorsa, o zaman hangi adayla ve nasıl bir programla seçimlere gidileceğini ittifak kuracağı güçlerle ortak belirlemek durumundadır. Demokratik bir ittifakın temel şartıdır bu. Ancak, BDP Dersim'de bu yolu izlemiyor. BDP, kendi adayını ve ''kırmızı çizgileri''ni belirliyor, ardından diğer güçlere de 'beni destekleyin' diyor. EMEP, ESP ve Partizan bu çizgiyi eleştirmelerine rağmen „hem ağlarım hem giderim“ misali BDP'yi destekliyorlar. Ancak, DHF bu ilkesizliği kabul etmiyor ve 2009 Yerel Seçimleri'nde olduğu gibi, bu seçimlere de kendi bağımsız adayları ile katılıyor.

BDP'lilerin DHF'ye son önerisi, adaylarını çekip kendi adaylarını desteklemesi şeklindedir. DHF bu öneriyi kabul etmemiştir. Bu önerinin tek gerekçesi „düzen partileri kazanmasınanlayışıdır. Doğru, düzen partileri kazanmasın ancak, sen demokratik bir ittifakın gereklerini yerine getirmiyorsun ve diğer güçleri „beni desteklemezsen düzen güçleri kazanır“ dayatması ile seni desteklemeye zorluyorsun. Bu demokratik bir yaklaşım değildir ve halk güçlerini birleştirmeye hizmet etmediği için de, düzen partilerinin kazanmasını sağlayan en önemli etkendir. Kaldı ki, diyelim DHF yönetimi adaylarını çekti, buna rağmen DHF tabanı, kendi adayını ve anlayışını BDP listesinde görmediğinde o listeye oy verir mi?

Biz, düzen partileri dışındaki tüm ilerici-demokrat-yurtsever güçlerin ilkeli bir ittifak ve Dersim'in özgünlüğünü ifade eden bir programla seçimlere katılması gerektiğini, bulunduğumuz her ortamda ve görüştüğümüz tüm kesimlere belirtik. Bu konuda, DHF çevresinin samimi ve istekli bir durumda olduğunu söylemek zorundayız.

İttifak görüşmelerinin olumsuz sonuçlanması ve sonrasında Dersim'den aldığımız CHP'nin önde olduğu yönündeki işaretler üzerine, biz bu çevrelere sorumluluklarını bir kez daha hatırlattık ve ittifak meselesini bir kez daha gözden geçirmelerini söyledik. Bu girişimi ''Osmanlı oyunu'' ve CHP'nin önde olduğunu söylemeyi „moral bozma“ olarak yorumlayanlar varsa, biliniz ki, onlar aslında kaybetme korkusu yaşıyorlar. Anlaşılan bu kişiler anketlerden de korkuyorlardır. Elbette, kimse seçim sonuçları konusunda şimdiden kesin bir şey söyleymez, ancak görülen bazı eğlimler de tespit edilebilir. Bizim yaptığımız da budur. Böyle bir durumda morali bozmak yerine, kazanma olasılığını artıran tedbirler almak gerekir.

BDP ve PKK çevrelerinin özelllikle seçim dönemlerinde kimlik tartışmalarını körüklediğini ve kendi milli kimliklerini Kürt olarak değil, Kırmanc veya Zaza olarak ifade eden kesimlere karşı; ideolojik bir mücadele yürütmekten çok, bir psikolojik saldırı geliştirdiklerini görüyoruz. Daha önce yapıldığı gibi; Avrupa'da el altında tutulan bazı kimseler piyasaya sürüldü ve sipariş edilmiş klasik iftira ve suçlamalar ortalığa saçıldı. Bugünlerde, yine oraya buraya „işbirlikçi“ suçlamaları yöneltiliyor. Biz bu tavırı, hakında yolsuzluk-rüşvet-görevi kötüye kullanma noktasında onlarca kayıt ortaya çıkan ve suçları ortalığa dökülen R. Tayyip Erdoğan'ın, yavuz hırsız misali muhalefet'e „adi, terbiyesiz“ diye saldırmasına benzetiyoruz.

BDP ve PKK çevrelerinin Dersim Halkı'na ve diğer muhalaefet kesimlerine yaklaşımını demokratik ve yapıcı bulmuyoruz. Ayrıca, bu kesimlerin özellikle AKP ile yürütülen „çözüm“ süreci zarfında izledikleri çizginin Dersim Halkı'na güven vermediğini, Dersimlilerin BDP'lilerin yönetimindeki belediyeye giderken kendilerini yabancı hissetiklerini ve Munzur Festivaleri'nde gerçekleştirdikleri protestolarla da bu tavırlarını ortaya koyduklarını biliyoruz.

 

DHF-DDHD adaylarını destekliyoruz 

BDP çevresi bir hileye daha başvuruyor. BDP'ye göre, siyasi arenada bir düzen partileri vardır bir de kendileri. Süreç böylesine iki kutuplu bir düzlemde ele alındığında, BDP'ye oy vermeyen seçmenler otomotikman ''Rayber çizgisi''ne yani düzene oy vermiş sayılıyorlar. Halbu ki; Dersim'de BDP ve düzen partileri dışındadevrimci gruplar var ve devrimci gruplardan birisi olan DHF, kendi adayları ile seçimlere katılıyor.

2009 yerel seçimlerinde DHF adayı Mazgirt Belediye Başkanlığı'na seçildi. Hozat'ta da bu çevrenin destekleği aday seçimleri kazandı. Ortada objektif bir gerçeklik var, DHF, Dersim'de yadsınamiyacak bir güçtür.

Fakat, bu hareketin henüz Dersim gerçekligini tam olarak kavradığını söyleyemeyiz. Pek çok Türkiye Solu grubu gibi, bu grup da, Dersim Sorunu'nu bir ilin sorunu veya doğa ve çevre sorunları çerçevsinde görür. DHF çevresi, son yıllarda, Dersim'de bir etnik grubun sorunları olarak, kimlik, dil, soykırım gibi sorunlari ile daha somut biçimde yüz yüze gelip tartışmışsa da; bu konuda programatik bir yaklaşımdan uzaktır. Bununla birlikte, bu hareket en zor zamanlarında bile Dersim Halkı ile birlikte oldu ve iktidarın Dersim'deki işbirlikçileştirme ve dejenerasyon faaliyetlerine -zaman zaman yanlışlar yapılsa da- karşı durdu. Ayrıca, DHF çevresi, Dersim Halkı'na milli kimlik dayatmak gibi anti-demokratik bir yaklaşım içinde değildir. Bu çevre, bu yönlü tartışmalara da daha yapıcı yaklaşıyor.

Sonuç olarak, iktidara karşı duruşu ve Dersim Halkı ile ile olan köklü sosyal ilişkileri nedeniyle, biz bu yerel seçimlerde DHF adaylarını destekliyoruz.

 

Söz, Yetki, Karar Dersim Halkı'na!

 

Yaşasın Özerk Dersim!

 

14. 03. 2014