Erdoğan’ın hedefe koyduğu kurumlar: İhlale uğrayan herkesin yanındayız
Evrensel / 07. 04. 2016
Bölge illerindeki hak ihlallerini belgeleyen ve rapor hazırlayan insan hakları kuruluşları ve emek örgütlerini hedefe koyan Erdoğan’a kurumlardan cevap geldi. Kurum sözcüleri kuruluş amaçlarının hak ihlalleri söz konusu olduğunda gereken tespiti yapmak olduğunu belirterek, görevlerini yapmaya devam edeceklerini söyledi.
Erdoğan polislere yönelik konuşmasında “Ben elimde silahımla bombamla, patlayıcılarla, canlı bombalarla her türlü eylemi yapayım, devlet bana karışmasın! Böyle bir anlayış dünyanın neresinde var? Geçenlerde onların malum STK’larıymış… Bir araya gelmişler raporlar yayımlamışlar. Bu raporları yayımlayanların üzerine gidilmesi lazım. Neyin raporunu yayımlıyorsun?” demişti
‘HAK İHLALLERİNİ GÖRÜNÜR KILANLAR SUSTURULMAYA ÇALIŞILIYOR’
Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı (TİHV) Şebnem Korur Fincancı, Erdoğan’ın sözlerini gazetemize değerlendirdi. Bu sözleri ‘Üzücü bulduğunu, fakat şaşırtıcı bulmadığını’ söyleyen Fincancı, Erdoğan’ın eleştiren, tartışan, muhalif görüş sahibi herkesi hedef gösterdiğini ifade etti. Fincancı, “Tanık olduğumuz devlet refleksiyle hak ihlallerini görünür kılanlar susturulmaya çalışılıyor, bu ihlalleri yapanlar ise cezasızlıkla korunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllar önce hak ihlaline maruz kaldığında gündeme getirdiği olumsuz tutumu bugün sahiplenmiş görünüyor” dedi.
STK’lerin bölgede yaşanan sokağa çıkma yasaklarında yaşanan insan hak ihlallerini ve sivil ölümlerini raporlaştırarak görünür kıldığını belirten Fincancı, “Devlet tarafından hak ihlalleriyle ilgili etkili ve tarafsız bir incelemenin yapılması gerekiyor ama devlet bu görevi yerine getirmiyor. Bizim raporlarımızda yer alan bilgilerin de somut veriler olmadığını söylüyor. Olmadığını kanıtlamak da devletin görevidir” şeklinde konuştu. Son olarak herkesin haklarının ihlal edilme olasılığı olduğuna dikkat çeken Fincancı, “Her fani elbet bir gün insan hakları ihlallerini tadacaktır. Bizim kurumumuz da ihlale uğrayacak herkesin yanında olmaya, rapor tutmaya devam edecektir” dedi.
TİHV CİZRE RAPORU’NDAN...
Cizre’de 79 gün süren sokağa çıkma yasağı sonrasında 6-8 Mart tarihleri arasında Yafes, Sur, Cudi ve Nuh Mahallelerinde yapılan gözlem ve incelemelerine dair hazırladığı raporda çarpıcı detaylar vardı. Raporda halka ait eşyaların talan edilmesi, insanların kimyasal gaz tehdidiyle evlerini terk etmek zorunda bırakılması, delillerin olay yeri keşfinden sonra dahi korunması ve toplanmasının sağlanmaması, ölen ve yaralanan kişilerin yakınları ve yasal temsilcilerinin incelemelerde bulunamaması gibi ihlallerin yaşandığı, bunların “İnsanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilebileceği” ifade edilmişti.
‘AMACIMIZ HAK İHLALLERİNİ BELGELEMEK’
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şube Başkanı Zeynep Ceren Boztoprak Cumhurbaşkanının STK’lerle ilgili açıklamalarına dava açmak gerektiğini söyledi. Boztoprak, Erdoğan’ın konuşmasında kastettiği STK’lerin dernekler yasasına göre kurulduğunu ve insan hakları alanında yasal işler yapan, devlet kanunlarına göre faaliyet yürüten kurumlar olduğunu belirtti. Boztoprak, “İnsan hakları alanında faaliyet yürüten dernekler tüzüğü gereği hak ihlalleri söz konusu olduğunda gereken tespiti yapmakla yükümlüdür. Bu STK’lerin varolma sebebi hak ihlallerini raporlamak, Kürdistan’daki külli hukuksuzluklara karşı mücadele etmek. Bu Cumhurbaşkanı’nın hoşuna gitmeyebilir çünkü yaşanan hak ihlallerinin sebebi bizatihi kendi iktidarı. Devlet 30 senedir Kürdistan’da hak ihlalleri yapıyor. Türkiye Cumhuriyeti Kürdistan’ın bölünüp parçalanması üzerine kurulmuş tarihi hak ihlalleriyle dolu. Bizim işimiz de bunu ortaya çıkarmak. Bu şekilde tehditlere ve hedef göstermelere boyun eğmeden işimizi yapmaya devam edeceğiz” dedi.
ÜZERİMİZDE YOĞUN BASKI OLUŞTURMAYA ÇALIŞILIYOR
Türk Tabipleri Birliği olarak sağlığın durumuna ilişkin rapor hazırladıklarını vurgulayan TTB Genel Başkanı Bayazıt İlhan: “Uzun süreli sokağa çıkma yasakları oldu, ellerinde beyaz bayraklarla sağlık hizmetlerine erişmeye çalışan yurttaşların fotoğrafları basına yansıdı. Hastanelerin, aile sağlığı merkezlerinin, toplum sağlığı merkezlerinin, özel sağlık kuruluşlarının durumu nedir? Buna ilişkin sokağa çıkma yasakları sona erdikten sonra bir heyetimiz gidip Cizre’de gözlemde ve değerlendirmelerde bulundu. Oradaki hekimlerle, sağlıkçılarla görüşmeler gerçekleştirdi. Oradaki yapmış olduğumuz tespitleri raporlaştırıp, yayınladık Bu en doğal olarak TTB’nin bu ülkede sağlıktan sorumlu olan bir hekim örgütünün yapması gereken bir şey. Dolayısıyla bizim gibi meslek kuruluşlarının alanlarında uzman kuruluşların Türkiye deki sağlık kuruluşlarında genel olarak sağlık hizmetlerindeki değerlendirmesi ve raporlaştırmasından daha doğal bir şey olamaz. Bir cumhurbaşkanının böyle bir ifadede bulunması çok üzücü. Türkiye’de olabildiğince demokratik kurumların faaliyetlerini kolaylaştırmak hatta teşvik etmek gerekiyor. Oysa tam tersi biliyorsunuz” dedi.
TTB de dahil olmak üzere Türkiye’deki demokratik kitle örgütlerine, emek ve meslek örgütlerine yönelik baskıların alabildiğine arttığını belirten İlhan şunları söyledi: “Şu anda görevden alınmış merkez konsey üyemiz var, sadece sağlığa erişimdeki güçlükleri ifade ettikleri için. Hakkında soruşturmalar yürütülen tabip odası başkanlarımız var. Dolayısıyla yoğun bir baskı üzerimizde kurulmaya çalışılıyor. Türkiye’nin gittikçe demokratik ortamdan uzaklaştığının, askeri demokratik ilkelerden bile uzaklaştırıldığının ve bunun da en baştan, en yetkili pozisyondaki cumhurbaşkanı tarafından işaret gösterilerek yapılmasını daha sıkıntılı dönemlere sürüklendiğimizin göstergesi. Cumhurbaşkanının bu söylediklerinden sonra umarım üzerimizde daha fazla baskı kurulmaz. TTB olarak yapmamız gerekenleri yapıyoruz, sağlık hizmetlerinin daha iyiye gitmesi için çabalıyoruz. Cumhurbaşkanının bizim gibi kurumlar, sağlığa katkı veren kurumların üzerinde baskı kurmak yerine tam tersi çalışmamızı kolaylaştırıp teşvik etmesi gerek. Emeğin değerini bulabildiği, demokratik, barış içinde sağlıklı bir Türkiye bizim özlemimiz. Bunun için çaba harcıyoruz.”