HATALARIMIZ*
Muzaffer Oruçoglu / 06. 08. 2016
Ne derseniz deyin, 1970'den bu yana Dersim artık, devrimcilerin sığındıkları ve mücadele alanı haline getirdikleri bir bölgenin adıdır. Dersim adı ile devrimcilik iç içe geçmiştir. Tarih boyunca devlete muhalif olan ve yarı- muhtar bir statü ile yaşamını sürdüren, geçen yüz yılın ilk yarısında da büyük bir kırıma uğrayan bu bölge, 1970den bu yana yüzlerce devrimcinin ve halktan insanın ölümüne, köylerin yakılıp yıkılmasına, doğanın tahribine sahne olmuştur. Dersimde ölen devrimcilerin ezici çoğunluğu Dersim'lidir.
Dersim'deki devrimci hareketler, 1970'den bu yana, yani kırk altı yıldır, devlete karşı akıl almaz bir azim ve sabırla mücadele ediyorlar. Bunu küçümseyemeyiz ve Dersim'in mücadele tarihinden de koparamayız. Bu bir aydınlanma hareketidir. Bölgeyi saygın, ileri ve anlamlı kılan da, en başta bu tarihsel mücadele geleneğidir. Bu gelenek, hem Türkiye'nin, hem de Kürdistan'n devrimci demokratik hareketlerine ve bu hareketlerin kurmaylarına çok önemli kadrolar kazandırmıştır.
1970'den bu yana Dersim'de mücadele eden devrimci hareketlerin, gerek kendi aralarındaki ilişkiler, gerekse halkla olan ilişkileri konusunda eleştiriye, özeleştiriye ihtiyaçları var. Mücadele hatasız olmaz. Önemli olan, ortaya çıkan ve zaman zaman nükseden hataların kaynakları ve yol açtığı zararlarıyla birlikte tesbit edilmesi, bunlardan dersler çıkarılması ve bu derslerin gelecek kuşaklara aktarılmasıdır.
Geçmişte, halkın geleneğine, inancına, değer yargılarına, dünyaya bakışına ve yaşam tarzına karşı eleştiri ve saygı noktasında hatalar işlenmiştir. Bir devrimci, özellikle de bir komünist, yeri geldiğinde, sözkonusu noktalarda eleştirilerini açık ve dostane bir iklim içinde yapmaktan geri durmaz. Halkla tartışır. Bu bir aydınlanma ve dönüşüm ilkesidir. Bununla birlikte, bir komünist, tüm bu noktaları, tarihsel ve varoluşsal gerçekliği içinde ele alır, bugünden yarına değişecek noktalar olarak görmez, saygı ile karşılar ve baskıya karşı çıkar. Devrimci hareketlerin hataları, sözkonusu noktalarda bazen teslimiyet, "sureti haktan" görünme, bazen de sekterizm, tecrit ve baskı şeklinde ortaya çıkmıştır. Bir dönem, (1974 ile 1980 arası) çok ağır olmasa da dedelere baskı, ezilen, kırıma uğrayan bir mezhebin ruhbanlarına baskı şeklinde ortaya çıkmıştır.
Devrimci hareketler, geçmişte ihbarcılara karşı da yer yer vahim hatalar işlediler. Halkın bağrından çıkan birinin ihbarı, son tahlilde bir cahil hatasıdır. Devrimci hareketler, münferit bir ihbarın sahibi ile sistemli ihbarların sahibini zaman zaman aynı kaba koydular ve bunların büyük çoğunluğuna ölüm cezası uyguladılar. İhbarın nedeni, ihbarcının bağlantıları, ihbarcının mensup olduğu ailenin görüşleri; halkın ihbar ile ihbarcı konusundaki görüş ve yargıları yeterince dikkate alınmadı. Son derce ciddi bir ceza olan ölüm cezası bir çok kere sorumsuzca uygulandı. Teşhir, tecrit ve bölgeden uzaklaştırma gibi ağır cezalar hafif bulundu. Bu noktada öyle sanıyorum ki eski hatalar devam ediyor ve insanlar, iki devrimcinin ölümüne neden olduğu gerekçesiyle Erkan Doğan'ın öldürülmesi olayını tartışıyorlar. Komünistler, bu tartışmayı ciddiye almak ve bu olayın üzerine gitmek zorundalar. Erkan Gerçekten suçlu mu, suç kanıtları nelerdir, suçluysa savunması var mı, ailesinin savunması var mı, tanıklar var mı? Bu ve benzeri soruların cevaplandırılması gerekiyor.
Devrimci hareketler, bölgedeki mücadeleyi , siyasi, askeri, sosyal, kültürel ve ekonomik boyutlarıyla değil de salt askeri bir mücadele olarak kavrama hatasını işlediler. Bence en ciddi hata da buydu. Gerillanın, seyyal bir hükümet olduğu gerçeğini unutmak. Bölge ekonomisine katılmamak, bu ekonominin canlanmasına, inşasına öncülük etmemek. Hakim ulusun hakim sınıfları tarafından ezilen, zoraki asimilasyon ile yok edilme sürecine giren dilin ve kültürün canlanmasına öncülük etmemek. Bölgede yeni yaşam nüvelerinin köklenip yeşermesine öncülük etmemek.
Yeni güç, yeni yaşamı kurar, eski güç gelir onu yıkar; yeni güç, yeniden kurar yeni yaşamı, eski güç yine gelir yıkar onu; yeni güç, bir öncekinden daha yeni bir şekilde yeniden kurar ve bu durum, eski gücün onu yıkamayacağı bir sürece kadar sürüp gider. Devrim budur. Devrimi, avare gezen asi çetelerden ayıran şey de budur. Bizim 45 yıl önceki çıkışımızdaki anlayış da budur.
Komünistleri 45 yıldır bağrında besleyen, komünist belediyeler gerçeğinin ortaya çıkışına yol açan, o belediyeleri ayakta tutan bir halkın eğilimlerini, görüş ve düşüncelerini her zamankinden daha çok dikkate almak zorundalar komünistler.
………………….
*Bu yazı Muzaffer Oruçoğlu’nun facebook sayfasından alınmıştır.