’’TKP-ML TİKKO Dersim Bölge Komutanlığı’’ imzasızla yapılan açıklamadaki iddialar ciddiyetsiz ve gerçek dışıdır
Ağabeyim Erkan Doğan masumdur!
’’TKP-ML TİKKO ‘’ ağabeyim Erkan Doğan’ın öldürülmesiyle ilgili olarak 24 Temmuz 2016 tarihinde bir paragraflık bir açıklama yapmıştı. O açıklamada ağabeyimin öldürülmesi sadece bir cümle ile gerekçelendirilmişti. Orda şu söyleniyordu, ’’Yoldaşlarımızın şahadetinde rolü olan ve tespit edilen bir kişi yakalanmıştır. 21 Temmuz günü bu kişi kaçmak istemiştir. Vurularak öldürül(müştür).” Yapılan bu ilk açıklamada, sonra daha geniş bir açıklama yapılacağına dair bir ibare yer almamıştır. Bana göre, biz ve diğer insanlar bu olayın peşine düşmeseydik, ‘’Erkan Doğan’ı neden öldürdünüz?’’ diye sormasaydık, yapılan ilk açıklamayla yetinilecekti. Çünkü bugüne kadar genellikle böyle kısa açıklamalarla bu tür sorunlar geçiştirilmiştir. Biz olayın peşine düşünce, bu kez daha geniş bir açıklama zorunluluğu doğmuştur. Son açıklama bu zorlamanın bir sonucudur. Açıklamada hiçbir maddi delil ve tanık gösterilmemiştir. Sadece tek taraflı olarak ve ağabeyimi karalayarak cinayete kılıf bulma ve kendilerini aklama çabasıyla, son derece temelsiz ve uydurma iddialara yer verilmiştir. Bunu nasıl böyle rahat söylüyorum, çünkü öncelikle ben ağabeyimi iyi tanıyorum ve elimizde iddiaları çürüten deliller ve tanıklar var. Ayrıca açıklamanın kendi içinde ciddi çelişkiler, tutarsızlıklar ve mantıksızlıklar var.
Bu örgüt, açıklamasıyla bir anlamda istemeyerek olayın esas nedenlerinden birisini ifşa etmiştir. Ağabeyimle ilgili kendi iddialarının yetersiz ve dayanaksız olduğunu kendileri de farkında oldukları için, çevrede ilişkide oldukları kişilerin dedikodu veya husumete dayanan karalamalarını iddia olarak yazmışlardır. Öyle ki, neredeyse 20 yıl boyunca bölgede yaşanan bütün olaylar ağabeyime mal edilmeye çalışılmıştır. Üstelik bu iddiaları ’’netleştiremediklerini’’ kendileri de itiraf ediyorlar. Madem bir netliğe ulaştıramadınız, bu ağır iddialara neden açıklamada yer verdiniz? Elbette ki amaçları kamuoyunda ağabeyimle ilgili kötü bir imaj oluşturulmak ve kendi dayanaksız iddialarını güçlendirmektir. Bu tutum açıklamanın ciddiyetsizliğini ortaya koyan önemli bir göstergedir. Çünkü söz konusu olan bir insanın canıdır, bunun anlamını bilenler, böylesi durumlarda dedikoduların değil maddi delillerin konuşacağını bilirler.
Yöremizin koşullarını bilmeyen insanlar için bu açıklamalar çok yanıltıcı olabilir. Dersim kültürel değerlerinden çok şey kaybetmiş bir durumdadır. Özellikle köylülük bölgelerde neredeyse üretim durmuş durumda, kardeş kardeşle küçük çıkarlar yüzünden husumet yaşıyor. Aşiretçilik, ezbetçilik yeniden hortlamış. Tabi ki bu durum, isteyerek ya da istemeyerek bazı kesimlerde güçlü olana yani devlete yada başka güçlere sığınma durumu yaratmış. Kendi ayakları üzerinde durmak isteyenler içinse koşullar her gün giderek ağırlaşmakta. Üstelik kimse bu sorunları aşma, toplum içinde oluşan bu parçalanma ve dağılmayı giderme konusunda ciddi bir çaba göstermiyor. Hatta bazı kesimler bu durumdan yaralanarak işlerini yürütüyor. Kurnaz köylüler ise bazı örgütlerin bölgedeki üyelerini yönlendirebiliyorlar.
Aile olarak bizim baştan beri şüphemiz ve kaygımız, bölgede ağabeyimle kavgalı olan, husumeti bulunan kişilerin örgütün bölgedeki elemanlarını, yalan ve iftiralara dayanarak ağabeyime karşı kışkırttıkları ve örgütün de yaşanan çatışma ve can kaybını bahane ederek ağabeyimi infaz ettiği yönündedir. En azından bölgedeki kışkırtmalar bu cinayetin işlenmesinde bir rol oynamıştır. Fakat olayın başka karanlık yönlerinin de olduğunu düşünüyoruz.
Tek yanlı iddialarla kimse mahkum edilemez
Söz konusu örgütün 6 Ağustos 2016 tarihinde yaptığı ikinci açıklamaya bakılırsa, bu kişiler hem polis hem savcı hem hakim hem infazcı hem de tanık rolündeler. Ancak suçlanan insanın savunması ortada yok. Onlar ağabeyimin sorgusuyla ilgili bir video kaydı yayınlasalardı, en azından biz içinde bulunduğu zor şartlara rağmen ağabeyimin cevaplarını duyacaktık. Bu yapılmıyor aksine onun ağzından kendileri konuşuyor. Bu söylenenlere inanmamızı kimse beklememelidir.
Olayın yaşanmasından bu yana iddialara ilgili yoğun ve detaylı bir araştırma içerisindeyiz. Kendi bildiklerimizi bölge insanlarının tanıklığı ve belgelerle birleştirip ağabeyimin 5 ve 6 Mayıs günlerinde nerde, kiminle olduğunu ve ne yaptığını tespit etmeye ve dolayısıyla cinayeti aydınlatmaya çalışıyoruz. Bu bilgiler ışığında ’’TKP-ML TİKKO Dersim Bölge Komutanlığı’’nın ikinci açıklamasında yer alan iddiaların ciddiyetsiz ve gerçek dışı olduğunu kesin bir dille söylüyoruz. Bu konudaki gerekçelerimizi aşağıda sunuyoruz.
1- Bu örgütün temel iddiası ağabeyimin ’’gerilla birliği’’ni izleyip yerini devlete bildirdiği ve bu nedenle yaşanan çatışma sonucu iki arkadaşlarının ölümüne sebep olduğudur. Peki ağabeyim bu işi nasıl yapmıştır? Örgüt açıklamasında bu durum şöyle açıklanıyor: ’’ 6 Mayıs günü yaşanan çatışma öncesinde, gerilla birliğimiz Deşt (Geyiksuyu) alanında hareketliliğinin başladığı günlerde Erkan Doğan isimli unsur ile karşılaşmıştır. Bu durum grubumuzun istemi dışında arazide karşılaşma biçiminde yaşanmıştır. Bu karşılaşmanın ardından Erkan Doğan daha önce kendisinden görülmeyen biçimlerde grubumuza ilişkilenmeye çalışmıştır. Bu durum gerilla birliğimizin dikkatini çekmiştir. Daha sonrasında özellikle yoldaşların Bornek alanına girişini izlemiş ve takip etmiştir. Gerilla birliğimiz hiçbir köye girmeden noktalama yaptıkları alana ulaşmışlardır.
Ve ertesi gün akşam saatlerinde, düşman operasyonu yaşanmıştır.’’
Açıklamanın içeriğindeki çelişkilere değinmeden önce şu ayrıntıya kamuoyunun dikkatini çekmek istiyoruz. Çatışmanın başladığı yer Askisor(Okurlar) ile Bornek(Düzpelit) köylerinin tam arasındadır. Koye Spi dağının eteklerinde bulunan bu alan, Deşt’teki askeri birliğin hemen hemen tam karşısına denk gelmekte ve askeri birliğin üstündeki tepelerde bulunan nöbetçi kulelerinden uzağı gören dürbünlerle çok rahat kontrol edilebilir durumdadır. Çatışma noktası ile Teştek (Atadoğdu) köyü arasında iki köy bulunmaktadır. Mesafe yaklaşık 10 km kadardır. Bu durumda en az 2-3 saatlik bir yürüyüş mesafesi söz konusudur. Dolayısıyla bu noktadan Teştek köyüne gidiş geliş en az 5-6 saatlik bir zaman gerektirir. Kamuoyu açıklamaları bu coğrafik konumu dikkate alarak değerlendirmelidir.
Örgütün yaptığı açıklama çelişkilerle doludur ve bizce bilerek bazı noktalar muğlak bırakılmıştır. Çatışma 6 Mayıs günü akşam saatlerinde başlamış. Peki iddiaya göre bu gerilla birliği ağabeyimle ne zaman karşılaşmış? Açıklamadan yukarıya aktardığımız bölümün başında deniliyor ki, ’’Deşt (Geyiksuyu) alanında hareketliliğinin başladığı günlerde Erkan Doğan isimli unsur ile karşılaşmıştır.’’ Burada ‘’’hareketliliğin başladığı günlerde’’ denilerek belirsiz bir tarihe ve açık ki birkaç gün öncesine işaret ediliyor. Ancak son cümlede ise çatışmanın başladığı günden bir önceki gün, yani 5 Mayıs tarihinde karşılaştıkları belirtiliyor. Açıklamada yer alan iddialara göre, çatışmadan bir gün önce sözde ağabeyim bu grubu izliyor, iz sürüyor. Bu grup takip edildiğini ve takip edeni bildiği halde hiçbir tedbir almıyor, takibe aldırmadan ‘noktalanan’’ yere gidiyor. Orada bir gün bekliyor ve sonra operasyon yapılıyor. Peki bu devlet bu grubun yerini bildiği halde neden aynı gün operasyon yapmıyor? Bu birlik takip edildiğini bildiği halde neden tedbir almıyor, yerini değiştirmiyor? Neden bir gün boyunca ısrarla belirlenen noktada bekliyor? Yada ağabeyimin onları takip ettiğini anladıkları halde neden onu o gün yakalamıyorlar?
Açıklamada ağabeyimle tam nerede ve hangi saatte karşılaşıldığı noktaları bizce bilinçli olarak muğlak bırakılmıştır. Çünkü bir yer ve saat verilse, ağabeyimin o saatte orada olmadığını söyleyecek tanıklar çıkabilirdi. Bu nedenle iddialarda zaman ve yer hep muğlak bırakılmış. Bu muğlaklıklara rağmen biz iddiaları çürütecek tanıklara sahibiz. 5 Mayıs günü, yani takip olduğu söylenen gün, ağabeyim Erkan Doğan İstanbul’dan gelen büyük ağabeyim R.Doğan’ı almak üzere saat 10.00-11.00 arası arabasıyla Dersim merkeze hareket ediyor. Bu yol çatışma bölgesinden farklı bir istikamete sahiptir. Saat 14.00-14.30 cıvarı Dersim merkezden büyük ağabeyimi alıp birlikte köyümüze doğru hareket ediyorlar. Geyiksuyu (Deşt) Köyü’nden insanlara selam vererek geçiyorlar ve saat 16.00-17.00 arasında Teştek köyüne geliyorlar. Bu saatten sonra misafiriyle birlikte köydedir. 6 Mayıs yani çatışmanın olduğu gün misafiriyle birlikte saat 11.00-12.00 arası Deşt köyüne gidiyorlar. Deşt köyü çevredeki köylerin çarşısı konumundadır. Çevre köyler alışverişlerini buradan yapar ve kahvehanelerde zaman geçirirler. Her iki ağabeyim A..’ın kahvehanesine uğrayıp çay içiyorlar ve sohbet ediyorlar. Kahvehane kalabalık ve herkes onları görüyor. Çatışma başladığında bu kahvehanedeler. Çünkü çatışma sesleri duyuluyor ve herkes dışarı çıkıp bakıyor. Bu nedenle ağabeyimin bu çatışmayla ilgili öldürüldüğü duyulur duyulmaz Deşt halkı o gün ağabeyim Erkan’ın Deşt’te olduğunu söyleyerek itiraz etmişti. Hatta sosyal medyada bu yazıldı. Örgüt birinci açıklamada takipten ve karşılaşmadan bahsetmiyordu, herhangi bir tarih de verilmemişti. Sanırız örgütün ağabeyimle karşılaşma tarihini ikinci açıklamada 5 Mayıs olarak vermesinin sebebi, Deşt halkının yaptığı bu itirazdı. 6 Mayıs denilemezdi çünkü çok sayıda tanık olduğunu öğrenmişlerdi. Ağabeylerim saat 18.00 civarı Deşt’ten çıkıp 18. 30 cıvarında Teştek (Atadoğdu) köyüne geliyorlar. 5-6 Mayıs tarihlerinde ağabeyim Erkan Doğan’ın hangi zamanda nerde bulunduğu konusunda tanıklar ve bizim bilgilerimiz doğrultusunda tespit ettiğimiz somut bilgiler bunlardır. Bu bilgileri teyit edecek tanıklarımız vardır.
Teknik olarak iddia edildiği gibi bir takibin yapılıp yapılamayacağı konusu bir yana, tanıklara ve olayların gelişmesine bakarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, ağabeyimin belirtilen gün iddia edildiği gibi bir takip yapması mümkün değildir. Takip iddiası tümden bir uydurmadan ibarettir.
Diğer dikkat çekici bir husus da şudur, köylüler operasyon günlerinde bölgede Heronların dolaştığını söylüyorlar. Hatta ağabeyimin cenaze töreni sırasında da bölgede bir Heron uçuyordu. Ancak nedense bu açıklamada Heronlardan hiç bahsedilmemektedir.
2- Örgütün bir diğer iddiası şöyledir, ’’unsurun hesabına parça parça birçok kez isimsiz kişilerce para yatırılmıştır. Bu paraların nereden geldiği unsura sorulmuş fakat unsur buna bir açıklık getirememiştir.’’ Bir hesaba ’’isimsiz kişilerce birçok kez ve parça parça’’ para yatırıldığını bilmek demek, hesabın girdisini çıktısını bilmek yani o hesabı kontrol altına almak demektir. Bu durumda bu grup paranın miktarını, en azından hangi hesaptan geldiğini, hangi bankada hangi hesaba yatırıldığını ne zaman yatırıldığını da biliyor demektir. Peki bu grup bu bilgileri neden açıklamıyor? Bence oynanan sadece bir oyundan ibarettir. Bu iddialarla sinsice ağabeyimin ‘ihbara karşılık olarak devletten para aldığı’ yönünde bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Fakat bu sinsice oyun bize ağabeyimin suçsuzluğunu ve bu infazı geçekleştirenlerin iftiracı olduğunu maddi delillerle kanıtlayacak bir fırsat sundu.
Veraset ilamının erken çıkacağını düşünerek, ağabeyimin banka hesaplarının kayıtlarını bu ilam sonrasında almayı düşündüm. Ancak bunun uzayacağını anlayınca Dersim’de şubesi bulunan tüm bankalara başvurarak hangi bankada ağabeyimin hesabı olduğunu öğrendim. Ben ağabeyimin uzun bir zamandan beri Ziraat Bankası’nda bir hesabının olduğunu biliyordum. Bu banka ağabeyimin hesabının 1 Ocak 2016’dan günümüze kadar olan dökümünü verdi. Bu belgeyi açıklamayla birlikte kamuoyuna sunuyoruz. Ağabeyimin ayrıca iki bankada daha hesabı olduğunu tespit ettik. Diğer hiçbir bankada ağabeyimin hesabı yoktur. Ağabeyim 11 Aralık 2015 tarihinde Garanti Bankası’nda 24.000 (Yirmi dört bin) TL yatırarak vadeli bir hesap açtırmış. 16 Şubat 2016 tarihinde kendisi bu hesaba 8.000 (sekiz bin) TL daha yatırmış. Bunlar dışında bu hesapta hiçbir hareketlik yoktur. Ağabeyimin 3. Hesabı İş Bankası’ndadır. Kredi kartı almak için açılmış, kredi kartı alınmış ancak kart ve dolayısıyla hesap hiç kullanılmamış. Garanti ve İş Bankaları hesaplarla ilgili bilgi vermekle birlikte, Veraset ilamı çıkmadan bir belge veremeyeceklerini söylediler. Veraset ilamı çıktığında ağabeyimin bu hesaplarının dökümlerini de yayınlayacağım.
Ağabeyimin Ziraat Bankası hesabına bakılırsa, hesaba en son 3 Mart 2016 tarihinde 494 TL para yatırılmış. Bu para 2015 yılından hak edilen ‘Tarımsal destekleme Yem bitkileri destekleme’ teşvikidir. Ki bu teşvikten Dersimdeki hemen hemen tüm çiftçiler yararlanır. Onun dışında hesaba özellikle 6 Mayıs sonrasında hiç para yatmamıştır. Ağabeyim bu hesapta bankaya 4.278 TL borçlu gözükmektedir.
Garanti Bankası’ndaki hesaba yatan para da ağabeyimin uzun yıllara dayanan birikimidir. Ağabeyim daha önce Bağkur’a olan borcuna karşılık hesabındaki paraya el konulmaması için, Ziraat Bankasında olduğunu düşündüğüm bu parayı çekti. Fakat yapılan düzenlemelerle bu borçlar yeniden yapılandırılınca ağabeyim parasını Garanti Bankası’nda açtırdığı hesaba yatırmış. Bu para, Mayıs ayından çok önce ve kendisi tarafından yatırılmış. Bu paranın kaynağını açıklama zorunda olduğum için değil, kamuoyunun ağabeyimi iyi tanıması için onun ekonomik durumu hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. Eğer insanlar için ‘karınca gibi çalışkan’ tabiri kullanılacaksa bu insanların başında ağabeyimin geldiğini çok rahatlıkla söyleyebilirim. Buna bölgemizdeki tüm insanlar tanıktır. O üretken ve emekçi bir insandı. O annemle birlikte 2001 yılında köyümüze yeniden dönüş yaptığından bu yana, hiç durmadan çalışmış ve sıfırdan yaşamını yeniden kurmuştur. O köyümüzde tarım, hayvancılık ve arıcılık yapan tek kişidir. Bölgemizde de az sayıdaki insanlardan biridir. O, her yıl ortalama 200 kg bal satıyordu. Büyük ve küçükbaş hayvanları vardı ve hem bunların hem de bunların ürünlerinin zamanda ticaretini yapıyordu. Bu hayvanları için yem bitkileri ekiyordu. Bu nedenle tarımsal desteği gerçekten hak eden birisiydi. Ayrıca kendisinin ve akrabalarının kullanımı için ekim yapıyordu. Ağabeyim başkalarının yardımına koştuğu gibi, bulduğunda işçilik de yapmıştır. Ağabeyimin gelirinin kaynağı budur. O asalak birisi değildi, başkasının eline hiçbir zaman bakmadı.
Banka kayıtları söz konusu örgütün bu konudaki iddialarını tümden yalanlıyor. Ağabeyimin hesabına kaynağı belirsiz şekilde ve özellikle 6 Mayıs sonrasında kesinlikle para yatmamıştır. Aksini iddia ediyorlarsa buyursunlar kanıtını ortaya koysunlar. Biz söylediklerimizin belgesini veriyoruz ve vereceğiz.
3- Söz konusu örgüt açıklamasında ağabeyim Erkan Doğan’ın suçlu olduğuna kanıt olarak sunulan bir iddia var ki, bu iddia ciddiyetsizliğin, tutarsızlığın tepe noktasıdır. Açıklamada şu iddia ileri sürülüyor ’’yine operasyon sürecinde Erkan Doğan’nın telefon görüşme ve mesajlaşmalarına şahit olan gerillalarımız, örgütümüzden “intikam“ alacağını ve yine “onları bastırıp, öldürteceğim” ifadelerini kullandığını, yine örgütümüze ve gerillalarımıza yönelik birçok küfür kullandığını görmüşlerdir.” Bu grup ağabeyimin konuşmalarına, mesajlaşmalarına nasıl tanık olabilir, nasıl dinleyebilir? Ağabeyimin bunların yanında konuşması mümkün değil. Gidip gizlice pencerenin yada kapının ardından dinlemiş olabilirler. Ancak bu da pek mümkün değil, çünkü ’’operasyon sürecinde’’ dinlendiği iddia ediliyor. Böyle koşullarda köylere inmek zordur. Üstelik mesajlaşma derken yazılı mesajlardan bahsedildiği açıktır. Bu durumda ya telefon cihazı açılıp mesajlar okunmuştur yada telefon hattına girilip mesajlaşma izlenmiş demektir. Demek ki, ya bu grubun telefon dinleme sistemi vardır yada birileri dinlemiş ve bu gruba servis etmiştir. Her iki durumda da görüşme mutlaka kaydedilmiştir. O halde bu grup söz konusu kayıtları açıklamalıdır. Böylece bu iddia birazcık inandırıcı olabilir. Yoksa bu iddia fazlasıyla ciddiyetsiz ve tutarsız bir iddiadır. Üstelik ne ilginçtir ki, yapıldığı iddia edilen görüşmelerde ağabeyim, tam da bu grubun kanıt olarak kullanabileceği sözleri sarf ediyor. Daha da ilginç olan şudur ki, bu grup açıkça kendilerini öldürmekle tehdit eden bir kişiyi tam suç üstünde yakalamıyor, sadece dinlemekle yetiniyor.
4- Bu grup ağabeyimin sorgu sırasında kaçmaya çalıştığını iddia etmektedir. Her halükarda bu o grubun iddiasıdır. Ne olursa olsun, kaçmak suçluluğa kanıt olarak sunulamaz. Ayrıca kaçma iddiası kendi içinde çelişkiler taşıdığı gibi, bedendeki kurşun izleri bu iddiaları yalanlamaktadır. Ağabeyimin cenazesini yıkayanlar kurşunların önden sıkıldığını söylemektedirler. Resmi otopsi raporu çıktığında bu durumun daha da aydınlanacağını düşünüyoruz.
Açıklamada ağabeyimin kaçmak için nöbetçiye saldırıp silahını almak istediği iddia edilmekte ve şunlar söylenmektedir, ’’Daha sonra üzerinin aranması sonucu firar etmek için hazırlık yaptığı anlaşılmıştır. Başında duran nöbetçiyi etkisiz hale getirmek için kemerinin altına sıkıştırdığı taş bunun kanıtıdır. Ve bu girişimde bulunurken gayet soğukkanlı bir biçimde yoldaşımıza saldırıp darp etmeye çalışması bunun en bariz örnekleridir.’’ Bir insan kaçmak için kemerinin altına taş saklamışsa ve birisine ’’saldırıp darp etmeye çalış’’mışsa, öncelikle ne yapması gerekirdi? Elbette sakladığı taşı eline alıp onunla karşısındakine doğru hücum etmesi gerekirdi. Ancak iddialara bakılırsa ağabeyim saldırıyor ancak sakladığı taşı kullanmıyor. Taşı saklıyor ve çıplak elle silahlı birisine saldırıyor. Bu iddia da hiç inandırıcı değildir.
Bu grup açıklamasında ağabeyime insanca davranıldığını iddia etmektedir. Ben sadece yüzüne ve ancak kısa bir süre bakabildim. Ağzı ve burnundaki kanı gördüm. Çenesindeki eğikliği fark ettim ancak o anda kırılma aklıma gelmedi. Cenazeyi yıkayan insanlar vücuttaki özellikle koltuk altlarındaki morlukları görmüşlerdir. Peki siz insanca davrandıysanız, bu morluklar ve yaralar nasıl oluştu? Bu konuda da daha net konuşmak için otopsi raporunun çıkmasını bekleyeceğiz.
Ağabeyim hakkında kasıtlı olarak ortaya atılan dedikodular
Bu grubun açıklamasında yer alan ve yerel kaynaklardan kendilerine ulaştığını ancak ‘’netleştiremedik’’lerini söyledikleri iddialarına aslında değinmeye bile değmez. Bu grup, hiçbir kanıt sunmadan ağabeyimi 20 yıl önce gerçekleşen 2 PKK’linin öldürülmesi olayla ilişkilendirmeye çalışmıştır. Peki bu örgüt böyle dedikoduları yaymadan önce ölen gerillaların örgütünden yani PKK’dan bu konuda bir bilgi almış mıdır? PKK’nin bu konuda daha sağlıklı bir açıklamaya sahip olması akla daha yatkındır. Bu yola başvurmadan, kendi çevresinden edindiği bilgileri olayın taraflarına teyit ettirmeden yaymak, sadece kasten karalama çabasının işareti olabilir. Ağabeyimin 90’lı yıllardaki yaşamını ve köyümüzün o yıllardaki durumunu özetlediğimde, bu iddianın saçmalığı kendiliğinden anlaşılacaktır.
Ağabeyim Erkan Doğan ortaokulu 1991 yılında bitirdi. 1993 yılında benimde bulunduğum Yalova ‘ya geldi ve 1994 yılında askere gidene kadar burada çalıştı. Açıklamada sanki esas askerlik bölgesi Dersim olarak gösterilmişse de, bu doğru değildir. Ağabeyimin esas askerlik alanı Erzurum’dur. Yaz ayı içerisinde askeri bölüğüyle beraber operasyon için Hozat’a getiriliyor. Fakat Dersim’de görev yapan üst rütbeliler tarafından Dersimli olduğu fark edilince, büyük bir baskı görüyor hatta dövülüyor ve genellikle nöbetçi olarak görev yapıyor. Dersim’de 1,5 -2 ay kaldıktan sonra tekrar birliğiyle Erzurum’a dönüyor. Bunun dışında ağabeyimin askerliğiyle ilgili sanki asker arkadaşıymış gibi anlatılan hikaye, yakıştırma ve uydurmadan ibarettir.
Köyümüz 1995 yılından itibaren tamamen boşaltıldı. 1995 yılında ailem Bursa’ya göç etti. Ağabeyim 1995 te askerliği bitince direk Bursa’ya geldi ve 2001 yılına kadar burada çalıştı. Ağabeyim sadece bazı yaz izinlerinde 10-15 gün için, diğer bazı köylüler gibi Dersime geldi ve köyünü ziyaret etti. Ancak köyde herhangi bir yerleşim yoktu.
PKK’lilerin vurulması 1996 yada 1997 yılı içinde gerçekleşiyor. Yerleşim olmadığı için, köyden bir ihbar yapılması zaten mümkün değildir. Gerillalar da köyün dışında, hareket halindeyken ve köprüden geçerken vuruluyor.
Bu grubun yaptığı açıklamada, hem ağabeyim hem de bölge insanı hakkında çok yanlış bir algı oluşturacak bir iddia yer alıyor. O açıklamayı okuyanlar bölgemizde organize bir şekilde, büyük ölçekli esrar ekimi yapıldığını düşünecektir. Bu kesinlikle yanlış bir mesajdır. Görülüyor ki, bu grup kendi amacına ulaşmak için her türlü yola başvurmaktadır. Onlar bilerek ve kasten ağabeyimin adını bu işe karıştırmışlardır. Bunu yapmaya çalışırlarken de, Dersim halkının tümünü zan altında bırakmaktan çekinmemişlerdir. Köylüler köyümüzün dışında bir iki yerde, belki de en fazla 10 kök kadar esrar ekildiğini fark etmişlerdir. Bunu yapanlar komşu köyden iki kişidirler. Kendileri de kullanıcı olan bu şahıslar, kendi köylerinin boşaltılmış mezrasına sonra komşu köylerin ücra köşelerine küçük çaplı esrar ekmişlerdir. İsteyenler bu işin aslını Deşt bölgesi halkından rahatlıkla öğrenebilir. Ağabeyim sigara bile içmeyen bir insandır. Onun esrar ekimi ile kesinlikle hiçbir ilgisi yoktur. Bu iddiayı dile getirenler çamur at izi kalsın hesabıyla hareket etmektedirler.
Buradan HDP, Bölge Barolarına ve diğer STK ve siyasal gruplara bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bizim bu gruptan gerçekleri açıklaması noktasında bir umudumuz kalmamıştır. Konuyla ilgili dava açılsa da, bu mahkeme ağabeyimin üzerine atılan bu iftiralarla ilgilenmez. Dolayısıyla bu görev sizlere düşüyor. Biz bir komisyon oluşturulmasını ve bu komisyonun bizim ve karşı tarafın göstereceği tanıkları dinlemesini ve delilleri inceleyerek bir sonuca ulaştırmasını istiyoruz.
Bu örgütün taraftarı veya militanı olduğunu söyleyen bazı kişiler, cinayeti sorgulayan, bu konuda görüş belirten ve cinayeti kınayan insanları, bırakalım devrimcilere, asgari düzeyde medeni değerlere sahip sıradan insanlara bile yakışmayan bir dille tehdit etmektedirler. Bu kişiler ‘’örgütümüz ne söylüyorsa doğrudur’’ mantığıyla hareket ediyorlar ve aksini iddia edenleri ‘düşman’ ilan ediyorlar. Hatta diyorlar ki, ‘’Örgütümüz açıklamıştır Erkan Doğan haindir, onu savunanlar da haindir.’’ Bu mantığın kimlere ait olduğunu özellikle günümüzdeki siyasi uygulamalardan iyi görüyoruz. Bir devrimci örgüt neden eylemlerinin sorgulanmasından ve tartışılmasından rahatsızlık duysun ki? Madem ki, kanıtlarınıza güveniyorsunuz ve bu insanın suçluluğuna o kadar güveniyorsunuz, neden olayın tartışılmasını tehdit ve küfürle engellemeye çalışıyorsunuz?
Kendisini devrimci bir örgütün adamı olarak gösteren bu kişiler diyorlar ki ‘’ailesinin acısı var bu yüzden konuşuyor peki bu diğerlerine ne oluyor’’ Bu tutum, sosyalleşmeden, dayanışmadan, insani duyarlılıktan bahseden bir devrimcinin alabileceği bir tutum mudur?
Öte yandan ‘tanımıyorum, beni ilgilendirmez, ben bulaşmayayım’ demeden; insani bir sorumlulukla, sivil bir insanın öldürülmesine karşı sesini yükselten ve tavır alan, bu konuda devrimcilerin yanlışlarını, kollektif sorumluluklarının bilincinde olarak, öz eleştirel bir yaklaşımla dile getiren demokrat, sosyalist aydınları da gördük.
Ve sokakta, yanı başında bir insan vurulsa, yardım elini uzatmayacak, neden vurdunuz diye sormayacak derecede insana yabancılaşmış, korkaklaşmış bir yığın insan olduğunu da gördük.
Biz Erkan Doğan’ın ailesi olarak onun planlı bir şekilde iftira dayanılarak hilelerle katledildiğini düşünüyoruz. Söz konusu grubun yaptığı bu açıklamalar da, bizce cinayete kılıf uydurma çabasının ürünleridirler. Ancak biz bu cinayetin peşini bırakmayacağız ve adalet yerini buluncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.
Doğan Ailesi adına
Savaş Doğan
18. 8. 2016
......................
Erkan Doğan'nın Ziraat Bankası'ındaki hesabının 2016 yılı başından günümüze kadarki dökümü