Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nde Selahattin Demirtaş'ı destekliyoruz!
Resmi olarak yürürlükte gözüken TC Anayasası'na göre, 10 Ağustos 2014 tarhinde, ilk kez halkoyu ile bir Cumhurbaşkanı, Erdogan'ın keyfine bakılırsa bir „Başkan“ seçilecek.
'Halk seçiyor' diyoruz ancak, bu söylem reel durumu tam olarak ifade etmiyor. Özellikle 30 Mart Yerel Seçimleri'nden sonra, doğal olarak halkın bu seçim sistemine karşı güvensizliği giderek arttı. Seçim sürecindeki adaletsizlikler, eşit olmayan koşullar ve sayımlarda yapılan hilelerden öte, Radikal Gazetesi yazarlarından Ezgi Başaran'ın yazılarında gündeme getirdiğine göre, sayım sonuçlarının birleştirilip kesin sonuçların oluşturulduğu YSK'nin bilgisayar sistemi, müdahale ve manüpülasyonlara açıktır.
Bu hile ve oyunlar karşısında boykot en doğru ve temiz tavır olarak görünebilir. Ancak, hayat bize her zaman „en doğru ve en temiz“ tavrı takınma olanağı vermez. Bazı durumlarda, özellikle de olağanüstü durumlarda; mümkün ve hatta zorunlu olan „en az kirli“ tavırı almak gerekebilir. Aslında, çoğunlukla hayat karşımıza böylesi durumlar çıkarır.
„Seçim burjuvazinin oynadığı bir tiyatro oyunudur“ denilerek, genel geçer bir tutum olarak, seçimleri boykot etmek doğru bir tavır değildir. Seçimden kaçılmaz, seçim demokrasi mücadelesinin bir alanıdır ve bu alan halk güçleri tarafından zorunlu olmadıkça boş bırakılamaz. Ancak, seçimlerin en azından günümüz koşullarında; halkın sorunlarına köklü çözümler getirmeyeceğinin de bilincinde olmalıyız. Bu bilinçle hareket edilirse, burjuvazinin hilelerinin ortaya çıkarılıp teşhir edilmesi ve halka bu düzenin gerçek karakterinin anlatılması noktasında, seçim süreçlerinde yürütülecek siyasal mücadelele büyük katkılar sunabilir. Yani; hile, oyun vardır diye alandan çekilmek yerine, yüklenip oyunları bozmak ve teşhir etmek daha doğrudur.
Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nde üç aday yarışacak. HDP'nin adayı Selahattin Demirtaş, CHP ve MHP'nin ortak adayı Ekmelettin İhsanoğlu ve AKP'nin adayı Recep Tayip Erdoğan. İhsanoğlu ve Erdoğan egemen güçlerin birbirine karşıt iki bloğunun adaylarıdırlar. Cumhurbaşkanlığı Seçimi bu iki blok arasında süren iktidar mücadelesinin önemli bir aşamasıdır.
Açıktır ki; Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde yaşanan mücadeleleri değerlendirirken, ortaya çıkan adayların kişisel yapısından çok, onların dayandıkları siyasal-sosyal güçleri ve hareketleri esas almak daha doğru olur.
Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz
AKP ve Erdoğan yaklaşık12 yıldır iktidarı ellerinde tutuyorlar. Bu 12 yıllık iktidar pratiği bize, iktidar partisinin ve onun liderinin niteliğini fazlası ile anlatmaktadır.
AKP, „değişim ve özgürlük“ vaadiyle halktan oy aldı. İktidar mevzilerini ele geçirinceye kadar, kısmen reformist bir duruş sergilese de, iktidar gücünü eline aldıkça, gerçek yani otoriter-totaliter yüzünü gösterdi. Erdoğan şimdi, burjuva cumhuriyetin temel dayanaklarından olan kuvetler ayrılığı ilkesini ve varolan hukuk düzenini tümden bir kenara iterek, bir tek adam diktatörlügü, başka bir ifadeyle bir padişahlik rejimi kurmak istiyor. Öngördüğü fiili başkanlık sistemi; bu yolda atılacak önemli bir adımdır.
Erdoğan'ın ''2023 Vizyonu'', Neo-Osmanlıcı, gerici, yayılmacı ve militarist bir vizyondur. Bu vizyon, Suriye ve Irak'ta yaşandığı gibi bölgesel savaşlar çıkartarak, diğer ülke ve halkların egemenlik altına alınmasını ve ülke içinde biat etmeyen kesimlerin sindirilmesini ve hatta yok edilmesini içerir. Bu vizyon, kutuplaştırma, düşmanlaştırma ve katliam vizyonudur. Erdoğan'ın bu vizyonunun IŞİD'in vizyonundan bir farkı yoktur. Nitekim, „2023 Vizyonu“ olarak adlandırılan bu vizyon, aslında 2024 yılında Hilafetin kaldırılmasının 100. yılına denk geldiği için; gerçekte aynı zamanda bir Hilafet vizyonudur. Neo Osmanlıcılık peşinde koşanların, Osmalı Hanedanına'na ait olan ''İslam Halifeliği' makamını sahiplenmemeleri beklenemez. Ayrıca, Erdoğan'ın emperyalist emelleri için Hilafet bayrağı hayati bir öneme sahiptir. Bayrağına Muhammed'in mührünü yerleştiren ve Hilafet ilan eden IŞİD'e nispet edercesine, Erdoğan'ın seçim logosuna Muhammed adını yazdırması, bu yönlü bir iddiaya işaret eder. Kısaca diyebiliriz ki, Erdoğan'ın vizyonu padişahlık ve Hilafet vizyonudur. Bu vizyon peşinde giden Türkiye, şimdiden bölgede gericilik ve savaş merkezine dönüşmüştür.
Öncelikli adım AKP ve Erdoğan'ın ilerleyişini durdurmaktır
Sosyalistler genel anlamda, egemen güçlerin herhangi bir blokunu güçlendirmeme siyaseti izlerler. Bunula birlikte, herhangi bir blokun dizginlenmeyecek ve karşı konulmayacak bir düzeyede gelişmesi sözkonusu olduğunda, öncelikli olarak bu bloağa vurmak bir zorunluluk haline gelir. Sadece, yok edici bir gücün oluşmasını engelleme açısından değil, aynı zamanda egemen bloklar arasında bir güç dengesinin oluşması, dolayısı ile halk güçlerine daha rahat bir hareket alanı sağlaması açısından da, aşırı güçlenen bir bloğun durudurulması önemlidir.
Dolayısı ile bu konjonktürde, AKP ve Erdogan'ın ilerleyişini durdurmak esastır. AKP ve Erdoğan'ın ilerleyişini durudurmak; ISİD'in ilerleyişini durdurmakla eş anlamlıdır, hatta ondan da daha önemlidir.
Boykot tavrı, AKP ve Erdoğan'ın ilerleyişini durdurmaz aksine onun kazanmasına katkı sunar. Bu nedenle, bugünkü olağanüstü koşullarda boykot tavırı, özgün koşullara denk düşen doğru bir tavır değildir.
Demirtaş ezilenlerin adayı
HDP adayı Selahattin Demirtaş özellikle „çözüm süreci''nde tutarsız ve ilkesiz bir duruş gösterse de, objektif olarak ezilen halk kesimlerinin adaydır. Demirtaş'ın en azından yüksek bir oy almsı, hem Erdoğan'ın güçlenmesini önleyecek hem de başta Kürtler, Aleviler ve sosyalistler olmak üzere; ezilen kesimlerin, iktidarın tüm blokları karşısında daha güçlü ve bağımsız bir muhalefet cephesi oluşturmalarına hizmet edecektir. Bu nedenle biz, Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nde HDP adayı Selahattin Demirtaş'ı destekliyoruz.
24. 07. 2104
Dersimzaza.com