Türkiye'de seçime dayalı parlamenter sistem fiilen ve resmen bitti
Ahmet Aydın
6 Mayıs 2019
YSK İstanbul belediye başkanlığı ''seçimlerini'' iptal etti. Önce iyi tarafından başlayalım, nihayet bu bıktırıcı ''seçim'' tiyatrosu bitti. Kimsenin artık rol yapmasına da gerek kalmadı. Şimdi siyasal mücadele, tam cepheden gerçek aktörlerle sürecektir.
Aslında, AKP'nin iktidara gelişiyle birlikte seçim sistemi iyice şaibeli bir hal aldı. YSK'nın 2017 başkanlık plebistinde mühürsüz oyları geçerli sayması ile, bu şaibeli durum gizlenemz biçimde ortaya çıktı. 2017'de oratya çıkan fiili durum; Türkiye'de asgari düzeyde demokratik bir nitelik taşıyan seçim sisteminin sonuna gelindiğini gösteriyordu. 2017'de yapılan usulsüzlüğe karşı demokratik bir direniş gösterme iradesi olmayan muhalefet, çaresizce oyunu bugüne dek sürdürdü. Bununla birlike muhalefet, hiç adil olmayan koşullarda gerçekleşen 2019 ''yerel seçimleri''nde dirençle mücadele etti ve faşist rejimin kaba hilelerini önleyerek pek çok belediyeyi kazandı. Oyunları boşa çıkan faşist rejim, yüzündeki demkokrasi maskesini indirdi ve gerçek yüzünü gösterek kendisi için hayati bir rant alanı olan İstanbul'daki ''seçimler''e doğrudan müdahale etti.
YSK'nın İstanbul ''seçimleri''ni iptal etmesi şu önemli sonuçları ortaya çıkarmıştır:
1- Türkiye'de çok partili seçim sistemi ve parlamenter burjuva demokrasisi fiilen ve resmen sona ermiştir.
2- Türkiye'de faşist rejim demokratik yoldan geri döndürülemez bir aşamaya geçmiştir. Bu aşamayı daha önce yaptığımız bir bezetme üzerinden ifade edersek, ''Kuduz köpek boynundaki zincirleri kopardı ya da yok saymaktadır.''
3- Kim ki oluşan bu realiteyi görmeyip eskisi gibi ''demokrasicilik, barış'' oyunlarını oynamaya devam ederse; bilinmelidir ki; o güçler bilerek ya da bilmiyerek faşizme hizmet ederler.
Muhalefet YSK'nın daha doğrusu faşist rejimin bu adımını, genel anlamda da rejimin meşruiyetini tanımamalıdır. Elinde bulundurduğu kurumları demokratik direnişle savunmalıdır. Halkın iradesini tanımayan bir rejimin iradesini tanımamak en temel demokratik haktır. Bu rejim altında yapılacak hiç bir seçimin meşruiyeti ve bir faydası da yoktur. Bu durumda tüm demokrasi güçlerinin öncelikli görevi; bu faşit rejimi demortakik halk direnişi yolu ile devirmektir.
Faşist rejimin oyunlarına gelmeyelim
Faşist rejimin en önemli taktiği, halk güçleri arasında çelişki ve çatışmaları körükleyerek, çatıştırmak ve birlikte hareket etmelerini önlemektir. Rejimin kaderi bir anlamda bu taktiğin başarısına bağlıdır.
Dolayısı ile; Türk ve Kürt halkı; rejimin demokrasi güçleri arasında güvensizlik yaratmaya yönelik bozguncu manevralarına kanmamalı ve güven kırıcı yönelimlere sapmamalıdır. Kürt siyasal hareketi tüm eksikliklerine rağmen büyük bir demokratik mücadele birikimine sahiptir.
Tüm demokrasi güçleri sağduyulu, sabırlı ve kararlı bir şekilde hareket etmeli ve birliklerini korumalıdır. Eminiz ki, önümüzdeki dönemde faşizme karşı ortak demokrasi cephesinde yürütülecek mücadele; her iki halkın demokrasi güçleri arasındaki güveni, birliği ve ortak yaşama iradesini güçlendirecektir.
Şimdi görevimiz faşizme karşı omuz omuza mücadele etmektir.