Perşembe, Kasım 21, 2024

Platzhalter roof5

 

Arama

Archiv

Silvanlı Muhammet: Devlet olsam bir tane yasak koyarım; bomba atmak, kurşun sıkmak

 

Silvanlı Muhammet: Devlet olsam bir tane yasak koyarım; bomba atmak, kurşun sıkmak

 

Muhammet dokuz yaşında. Silvan’da yasaksız bir gün, sokakta oynarken bir el bombasının isabet etmesiyle elinden ve karnından yaralandı. Hastaneye götürmek, tedavi ettirmek ayrı bir kâbus. Haftalar sonra ameliyat oldu. Şansı yaver gitmiş, sadece iki parmağı ‘biraz kopmuş’tu.

Silvan’da harabeye dönmüş mahallelerde dolaşırken tanıştık. Anne Gülseren evden ufak tefek ihtiyaçlarını almaya gelirken iki oğlu peşine takılmıştı. Arkadaşlarını, kendi sokaklarını özlemişlerdi. Ama artık ne evleri vardı, ne arkadaşlarını görebildiler.

Dört çocuklu ailede Muhammet ve Caner (12) ortanca. En büyük abi 16’sında, bir de 6 yaşında kız kardeşleri var. Cin gibi bakışlarla hikayelerini anlattıktan sonra “büyüyünce ne olmak istiyorsun” sorusu geldi haliyle. Bir saniye bile düşünmeden cevap verdiler. Muhammet avukat, Caner hakim olacak. “Buralarda kime sorsam hukukçu olmak istiyor” deyince Muhammet yapıştırdı hemen: “Neyin eksikse onu istersin!”

Dokuz yaşındaki Muhammet’in dilinden, Silvan’da yasaklar, öncesi ve sonrası…

Sokakta maç yapıyorduk. Annem kızıyordu, bırakmıyordu, ben gene de kaçmışım. Çünkü biliyordum, yasak kalkmıştır. Yasak varken camın önüne bile geçemezdik. Annem diyordu mermiler gelir, roketatar gelir diyordu. Hep evin içinde, halının üstünde oturuyorduk. İşte yasak kalktı dediler, ben camdan baktım. Arkadaşım da bakıyordu, işaret yaptık. Annem görmedi, ben koştum sokağa çıktım.

 
Silvanlı Muhammet (sağda) anlatıyor: Bizim suçumuz neydi yasak koydular? Sokak yasak, oyun yasak, koşmak yasak, maç yasak, okul yasak, gülmek bile yasak!

Barikatlar kurulmuştur ya, her yerde böyle kocaman taşlar vardı, kum torbaları vardı. İki kişi, üç kişi birden kaldırması bile zor. Onlardan kale yaptık. Çok güzel oldu, sağlam oldu. Ben futbol çok seviyorum, zaten mahallede üç kişi var en fazla golleri atan, biri abimdir. Ben de biraz gol atarım. O gün, maç yaparken tam atacaktım, daha atmamışım, bir ses duydum. Çok büyük patlama sesi. Top ayağımdaydı, kaleyi gözüme takmışım, koşuyordum… Ses kulağımda patladı.

Top nereye gitmiş, ben neden yerde yatıyorum, bilmiyordum. Abim beni kaldırmak istiyordu. “Muhammet, Muhammet” diyordu. Annem beni kucağına almıştı bağırıyordu, ağlıyordu, koşuyordu. Karnımdan kan geliyordu. Elim acıyordu, çok acıyordu. Ben belki bayılmışım.

Sonra hep anlattılar. Biraz hatırlıyordum. Bomba gelmişti, elime patlamıştı. Benim bir suçum yoktu. Gol atacaktım. Annem beni hastaneye götürmek istemişti. Yasak yoktu o gün, yoktu biliyordum. Ama gene izin vermemişlerdi. Hastaneye gidemiyorduk. Mahalleden çıkamıyorduk. Ambulans gelemiyordu. Komşular hep yalvarmış. Arabaları bırakmıyorlardı. Annem koşarak beni kucağında götürmüştü. Hastanede uyandım. Bu elimi sarmışlardı, karnımı sarmışlardı.

Bir dahaki yasak geldi, hep evde yatıyordum. Bazen oturuyordum. Parmaklarım hep acıyordu. Annem diyordu kemik kaynatmak lazım, o zaman çabuk iyileşir diyordu. Ama kemikli et almaya gidemiyordu. Özel harekâtçılar vardı. Keskin nişancılar vardı. Bizim Tekel Mahallesi’ni kompile tarıyorlardı. Şu yukarıda, taa tepede büyük bir taş bina var. Önü açıktır, yüksektir, bütün mahalleleri görür. Hatta ben desem bütün Silvan’ı görür. İşte oradan sıkıyorlardı. Zaten kobralar hep sokaklarda geziyordu. Duvarlara boyalarla yazıyorlardı. “PÖH burada PKK nerde”, “JÖH timi”, “Esedullah” falan. “Ne mutlu türküm diyene” yazıyorlardı hep duvarlara… Kobraların üstünde kamera vardır, böyle her tarafa, 360 derece döner, her yeri görür ama sen içindekileri göremezsin. İçine belki beş kişi, altı kişi bile sığabilir. Kobradan çıksalar bile göremezsin çünkü yüzleri maskelidir. Bu hendekler için mahalleyi taradılar ya, sonra hep evlere girmiştiler, o zaman gördük biz. Ellerinde ağır silahları vardı. Kalın botlar giymiştiler, kurşun geçirmez yelektir nedir, çok kalındı. Biz evde duruyorduk. Kapıları kırmıştılar. Her yeri aramıştılar. Yatakları, dolapları, koltukları hep dağıtmıştılar. Annem bizi, hepimizi tuttu, hiç bırakmadı. En çok kardeşim korkmuştu. Çünkü hem kızdır, hem de küçüktür.

Özel harekâtlar gittikten sonra bizim evin camları, duvarları hep delinmişti. Kardeşim kıpırdamıyordu. Sadece durmadan ağlıyordu. Bu yasaklardan önceleri çok gülüyordu; büyük abime gülüyordu, babama gülüyordu, komşulara, herkese, televizyondakilere falan hep gülüyordu. Annemin elbiselerini, terliğini giyinip yürüyordu, bizi güldürmek istiyordu. Çok büyük yaşlı komşularımız, “kızlar bu kadar gülmez, ayıptır” diyordular. O gene gülüyordu. Komik resimler çiziyordu. Dalları yerde kökleri havada, ters duran ağaçlar, güneşin üstünde yürüyen çocuklar yapıyordu. Ben diyordum güneş çok sıcak, ateş gibidir, üstünde yürüyemezsin. “Sen hiç gittin mi, nereden biliyorsun?” diyordu. Okula gitmediği için bilmiyor bence. Bu sene başlayacaktı ama okullar açılmadı. Hiçbirimiz gidemedik.

Yasaklar biraz kalktığı günler Diyarbakır’a gittik. Çünkü yaralarım hâlâ kanıyordu. Oradaki hastane çok büyük. Karnımdan ameliyat yaptılar. Bir de elimden. Karnım artık iyileşti. Ama iki parmağım biraz kopmuştu. Doktor dedi her gün pansuman. Mikrop kapmasın dedi. Ben bakamıyorum. Annem hep böyle sarıyor. Görmeyince gene iyi… Yoksa hep bomba geliyor aklıma. Özel harekâtlar geliyor. Canım maç yapmak istemiyor. Zaten arkadaşlarımız hep gitmiş. Bütün evler, hepsi yıkılmış. Biz de gitmişiz, amcamgilde kalıyoruz.

Belediyeler yardım başlatmış, bütün mahallenin evleri yeni yapılacakmış. Evler yapılsa biz buraya gene döner miyiz bilmem. Babam diyor belki dönmeyiz, uzaklara taşınırız belki diyor. Ben mahallemizi seviyordum. Arkadaşlarımı seviyordum. Kardeşimin gülmesini seviyordum. Kaç günler geçti, yazlar bitti kış geldi, gene bazen ağlıyor. Uykusunda bile ağlıyor. Komik resimlerine gülüyordum. Artık öyle resimler yapmıyor.

Bizim suçumuz neydi yasak koydular? Sokak yasak, oyun yasak, koşmak yasak, maç yasak, okul yasak, gülmek bile yasak! Ben devlet olsam hepsini serbest bırakırım, bir tane yasak koyarım: Bomba atmak, kurşun sıkmak. Bu yasağa bozan herkese de hep ağlama cezası veririm. İşte o kadar!