Cumartesi Anneleri: ‘Acılarımız bizi birleştirdi ortak mücadele etmeliyiz’
Cumartesi Anneleri, adalet talebi için 572. kez bir araya geldi. Gezi, Suruç ve Ankara ailelerinin de katıldığı bu haftaki eylem, İzmir’de gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Nurettin Toluk için düzenlendi. İnsan hakları savunucuları Nurettin Toluk’u kaybedenler yargılanarak cezalandırılana kadar adalet aramaktan vazgeçmeyeceklerini vurguladı
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için sürdürdükleri adalet arayışlarının 572’nci haftasında yine Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi düzenledi. Bu haftaki eylem İzmir’de gözaltında kaybedilen Nurettin Toluk için gerçekleşti.
Galatasaray Meydanı’nda buluşan insan hakları savunucuları, “Kayıplar belli failler nerede?” yazılı pankart ile gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarını taşıdı. Bu haftaki eyleme, Gezi, Suruç ve Ankara aileleri ile CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve sanatçı Pınar Aydınlar da katıldı.
‘21 yıldır adalet arıyoruz’
Burada ilk sözü alan gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin, 21 yıldır adalet aradıklarını kaydetti. Bilgin, “Artık gözaltında tek tek kaybetmekle uğraşmıyorlar. Gözaltı süresi masraflı oluyor. Artık toplu katliamlar yapıyorlar. Bölge halkı evlerinde infaz ediliyorlar” şeklinde konuştu.
Mardin’de gözaltına alınan ve akıbetine ulaşılamayan Nihat Aydoğan’ın eşi Halime Aydoğan 1994 yılından bu yana eşinin kemiklerini aradığına dikkat çekerek, “Artık kemiklerden vazgeçtim. İnsanlar evlerinde katledilirken kendi acılarımızı anlatmak zorlaşıyor. Bizim acılarımız ortaklaştı. Artık yeter. Erdoğan dursun. Barış istiyoruz” dedi.
Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren ise, başka analar ağlamasın diye bir araya geldiklerini vurguladı. Eren, “Gezi direnişinde, Suruç’ta, Ankara’da analar ağlamaya devam etti. Anaların canı yandı. Katliamlar bu ülkede bitmiyor” diye ifade etti.
‘Kimbilir ne zaman yanyana geleceğiz’
Kayıp yakınlarının konuşmalarının ardından söz alan Maside Ocak, Yüksekova’da yarından sonra sokağa çıkma yasağı ilan edileceği bilgisini paylaştı. Ocak, “Yüksekova’da anneler 14 haftadır adalet arayışı için bir araya geliyorlardı. Ancak sokağa çıkma yasağıyla birlikte bir daha ne zaman bir araya geleceklerini bilemiyorlar. Onların sesine ses olmak için buradayız” dedi. Ocak, kayıp yakınlarının avukatı olan ve Sur’da katledilen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’yi andı, “Katliamının üzerinden 15 hafta geçti. Adalet aramaktan vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.
Yüksekova’da gözaltında kaybedilen Abdullah Canan’ın oğlu Vahap Canan, Yüksekova kayıp yakınlarından gelen mektubu okudu. Canan mektupta, “Bundan sonraki haftalarda Cumartesi anneleri kim bilir ne zaman yan yana gelecek?” dendiğini aktardı.
‘Nurettin Toluk’un akıbeti açıklansın, kaybedenler yargılansın’
Bu haftanın basın açıklamasını okuyan Ümit Dişli, 572. eylemlerini İzmir’de kaybedilen Nurettin Toluk için düzenlediklerini vurguladı. Dişli, “1995 yılının Nisan ayında Bülent Toluk adlı kişi polisler tarafından gözaltına alınan babasından haber alamadıklarını söyleyerek İHD İzmir Şubesi’ne başvurdu” dedi.
Toluk’un yaşadığı mahallenin muhtarı ile bir tartışma yaşadığını, muhtarın polise yaptığı şikayet üzerine evden ayrıldığını belirten Dişli, 16 Mart 1995 günü Nurettin Toluk’un gözaltına alınarak Kadife Karakolu’na götürüldüğünü dile getirdi.
‘O’nu kaybedenler yargılanarak cezalandırılmalıdır’
Başvuru üzerine İHD avukatının, Nurettin Toluk’un gözaltında olup olmadığını saptamak için önce Güzelyalı Karakolu’na başvurduğunu belirten Dişli, “Karakoldan Nurettin Toluk’un Kadifekale Karakolunda olduğu söylendi. Kadifekake Karakolu’na giden avukata önce Toluku’u serbest bıraktıklarını sonra da tedavi için hastaneye götürdüklerini söylediler. Kadifekale Polis Karakolu’nca ‘Nurettin Toluk’un 16 Mart 1995 günü, evinin bulunduğu sokakta aşırı alkollü şekilde yerde yattığı, başını yere çarpmış olduğu için tedavi amacıyla Yeşilyurt Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığı’ yönünde tutanak tutulmuştu, ama hastanelerde Toluk’un izine rastlanmadı” dedi.
Oğlu ve İHD’nin 9 aylık ısrarlı arayışının sonucunda Nurettin Toluk’un, kimliği meçhul kişi olarak kimsesizler mezarlığına gömüldüğünün tespit edildiğinin altını çizen Dişli, “Otopsi raporunda Nurettin Toluk’un bedeninde çok sayıda darbe tespit edildiği, Ölü Muayene Tutanağı’nda da polislerin onu hastaneye elleri ve ayakları bağlı olarak bir çuvalın içinde getirdiği yazılıydı. 17 Mart 1995 tarihinde hastaneye ölü olarak getirilen Toluk’un otopsi ve ölü muayene tutanaklarında bir alkol izine rastlanmadığı da kaydedilmişti” diye vurguladı.
Toluk’un ölümünün tutanaklara “tren kazası” olarak geçtiğini söyleyen Dişli, bu kaza ile ilgili bir makinistin yargılandığını ama tüm kusurun mağdurda olduğu gerekçesi ile beraat ettiğini belirtti. Bülent Toluk’un babasının ölümüne ilişkin İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunduğunu dile getiren Dişli, savcılığın polis memurlarının olayda kusurlu olmadığını belirterek takipsizlik kararı verdiğini aktardı.
Nurettin Toluk’un başına gelenlerin tam olarak kamuoyuna açıklanması gerektiğini ifade eden Dişli şöyle devam etti: “O’nu kaybedenler yargılanarak cezalandırılmalıdır. Cezasızlığa son, adalet istiyoruz.”
Kaynak: Etkin Haber Ajansı