DAİŞ’e Türk nefesi
Minbic’in özgürleşmesiyle birlikte DAİŞ’in nefes borusunun tümüyle tıkanma noktasına geldiğini belirten HDP Eşbaşkanı Demirtaş, Türk devletinin bünyesindeki çetelerlerle birlikte Cerablus işgalinin DAİŞ’e suni teneffüs yapmak, yeniden hayata döndürmek anlamına geldiğini söyledi.
“ÖSO” kamuflajı altında Türkiye’ye bağlı çetelerin barbarlığına oradaki güçlerin zaten direnerek cevap vereceğini kaydeden HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “Belki AKP ve Erdoğan’ın çılgınlığıyla biraz daha kan akıtacaklar, üzücü olan tarafı budur. Ama halkımız şundan emin olmalıdır; Erdoğan zihniyeti, Türk işgalci şovenist programı kesinlikle kaybedecektir” diye konuştu.
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Cerablus işgali, AKP hükümetinin planları, Uluslararası Koalisyon’un tutumu, yaşanan şiddetli çatışmaların nasıl bir sürece evrileceğini gazetemize değerlendirdi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt düşmanlığın bir devlet politikası olarak uygulanageldiğini anımsatan HDP Eşbaşkanı Demirtaş, “Kürt halkının Kürdistan üzerinde bir siyasi iradeye, güce dönüşmemesi için yüzyıldır ittifak halinde düşmanlık sürdürülüyor. Yeni yüzyılda Kürt halkı artık kendi gücüne dayanarak bölgesel, küresel güç dengelerinin de yarattığı ittifak imkanlarından yararlanarak bir siyasi iradeye dönüşmeye başlayınca Türkiye’deki resmi akıl, devlet ideolojisi ve politikası devreye girdi” dedi.
Şimdiye kadar cesaret edemediler
Çözüm sürecinin bitirilmesinin en önemli nedeninin Rojava’daki gelişmeler olduğunu hatırlatan Demirtaş, “Erdoğan ve ekibi, kırmızı çizgi olarak belirledikleri Rojava’da Kürtlerin irade olmaması için her türlü müdahale yapacaklarını, askeri seçenek de dahil olmak üzere her türlü engellemeyi yapacaklarını zaten uzun süredir duyuruyorlardı. Fakat bunun hiçbir zaman meşruiyetini oluşturamıyorlardı. Ne BM’den ne NATO’dan ne Amerika’dan ne de Rusya’dan destek göremedikleri için buna hiçbir zaman cesaret edemediler” diye konuştu.
Esadlı çözüm kabul edildi
Fakat özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye’de yeni bir dış politika hattı oluşturmak üzere Rusya başta olmak bölge devletlerine ve bölgede sözü geçen büyük devletlere tavizler verilmeye başlandığına işaret eden Demirtaş, şu hususlara vurgu yaptı:
* Öyle görünüyor ki bu tavizlerin en başında da Rusya’nın Suriye politikasına Türkiye’nin eklemlenmesi ve rıza göstermesi ilk değişiklik olacak. Esad’ın kabulü, Esadlı geçiş süreci ve Esadlı bir çözüm süreci Türkiye tarafından kabul edilmiş görünüyor.
* Türkiye’yi IŞİD’e karşı kara operasyonlarında kullanmak ve özellikle Türkiye tarafından desteklenen ÖSO güçlerini de IŞİD’e alternatif olarak devreye koymak için Amerikalılar da destek vermiş gibi görünüyor.
Erdoğan’ın derdi Kürtler
* Ama Türkiye’nin asıl meselesi ve Erdoğan’ın derdi Kürtlerdir. IŞİD’le hiçbir ideolojik ya da çıkar temelli sorunu ya da çatışması yoktur AKP hükümetinin. Türk devletinin IŞİD’den rahatsızlığı yoktur. Uzun süre boyunca Kobanê dahil olmak üzere Suriye sınırında IŞİD’in kontrolünde bulunan hiçbir il, ilçe, kasaba ve köy Türkiye’yi rahatsız etmemiştir. Ama ne zamanki Demokratik Suriye Güçleri (QSD) ya da PYD ve YPG güçleri IŞİD’i oradan temizleyip orada halkın kendi özgür iradesini inşa etmeye başlamışsa Türkiye bundan rahatsız olup sürekli tehdit savurmuştur.
Aleni ve açık işgaldir
Cerablus hamlesinin Kürt iradesini durdurmaya dönük, uluslararası desteği ‘IŞİD’e karşı savaşıyoruz’ gerekçesiyle sağlama adı altında “Kürtlere karşı aleni bir işgal operasyonu” olduğunu vurgulayan Demirtaş, şöyle devam etti:
* Kürt halkının kendi özgür vatanında kendini yönetme mücadelesini tasfiye operasyonudur.
* Suriye’de adım adım gerçekleşen ve Kuzey Suriye Federasyonu’nu önleyebilmek açısından doğrudan Türkiye’nin ordusuyla birlikte dahil olma operasyonudur.
Cerablus devredilmiştir
Cerablus işgalinin hiçbir şekilde IŞİD’e karşı bir operasyon olmadığının “IŞİD’le savaşılmadığından net bir şekilde anlaşıldığını” kaydeden Demirtaş, “Cerablus’ta ÖSO güçleriyle Türk ordusu tek bir IŞİD’liyle karşılaşmamıştır. IŞİD’le Cerablus’u işgale gidenler arasında tek bir fişek bile sıkılmamıştır. Cerablus devredilmiştir” diye konuştu.
ÖSO, IŞİD’in kamuflajıdır
“Zaten ÖSO adı altındaki yapılanma IŞİD’in kamuflajıdır” diyen Demirtaş, şu hatırlatmada bulundu: “ÖSO, uzun süre Suriye’de ılımlı muhalefet adı altında kendini örgütledi. El Nusra, Ehraru Şam, IŞİD gibi örgütler ÖSO çatısı altında örgütlendiler. Türkiye ise ÖSO’ya yardım yapıyoruz adı altında radikal gruplara, cihatçı gruplara sürekli yardım gönderdi. Şimdi de ÖSO adı altında IŞİD çeteleri Türkiye sınırından Rojava’ya sokulmuş oluyorlar.”
IŞİD’in imdadına koşuldu
Cerablus işgal girişiminin Minbic zaferi ardından geldiğine işaret eden Demirtaş, “Minbic’in özgürleşmesiyle birlikte IŞİD’in artık nefes borusu neredeyse tümüyle tıkanma noktasına gelmişti. Can çekişen IŞİD’e suni teneffüs yapmak, yeniden hayata döndürmek adına IŞİD çeteleri Türkiye üzerinden Türk tanklarının desteğiyle Rojava’da tekrar sahneye sürülmek istenmiştir” dedi.
Çok tehlikeli oynuyor
“Bunlar tabii çok tehlikeli oyunlardır” diyen Demirtaş şöyle devam etti: “Çünkü Türkiye’de gelecek öngörüsüyle hareket eden bir devlet aklı yok. Milliyetçi, şovenist, son derece duygusal, akıldan, mantıktan, stratejiden yoksun çılgınca politik bir hat üzerinden her şey yapılıyor.
Türkiye toplumunun neredeyse yarısı kahramanlık hikayelerine inanıyor ve şovenist duygularla neredeyse birkaç gün sonra Türk ordusunun Şam’ı ve Halep’i ele geçirileceği, fethedileceği yazılıp çiziliyor.
Türk ırkçılığı dalgası
Erdoğan, son derece uçuk, realiteden yoksun, ayakları havada bir politikayla içerideki dengeleri ayakta tutabilmek; darbe girişimi sonrası Türk ırkçılığı, milliyetçiliği üzerinden yakaladığı o dalganın sönümlenmemesi için savaş seçeneği de devreye sokarak bu hamlesini sürdürmek istiyor. Yani hem iç politikada hem dış politikada Kürt düşmanlığı ve Türk milliyetçiliği üzerinden yeni süreci yürütme hamleleri hesaplanıyor.
Meşru değil, başaramaz
Bunun başarı şansı yok, çünkü hiçbir meşruiyeti yok. Aleni, açık bir işgaldir. Minbic, Cerablus veya etrafındaki köyler Türkiye’ye bağlı köyler, kasabalar değildir. Oradaki hiçbir topluluğu, orada yaşayan hiçbir gücü de oradan sökme iddiası, çıkarma iddiası Türk hükümetine meşruiyet sağlamaz, sağlayamaz. Her halükarda AKP bir işgal harekatına girmekle Saddam’ı Kuveyt’e sürüp arkasından kuyusunu kazanların sürecine benzer bir sürece girmiş oldu.
Erdoğan’ın gözü kesse, gücü yetse Halep’ten Reqa, Şam’a kadar ilerlemek ister. Mümkünse bütün Suriye’yi işgal etmek ister ama bu istemekle gerçekleşecek bir durum değil. Suriye, 5 yıldır çok ağır bedeller ödemiş bir halk, coğrafya ve bir toprak parçasıdır. Erdoğan bu 5 yıl boyunca oradaki savaşı körükleyen, iç savaşı IŞİD ve radikaller lehine destekleyen bir politikacı olarak Suriye konusunda suçludur. AKP iktidarı Suriye meselesinde büyük suçlara bulaşmıştır.”
Kürtlerin dışında kalıcı güç yok
IŞİD’in geriletilmesinde en önemli gücün Kürt güçleri olduğunun altını çizen Demirtaş, “Uluslararası toplum da bunu görüyor. Kürt halkı dışında orada kendi özgücüne dayanarak halkı örgütlemiş, halkı ordulaştırmış başka hiçbir kalıcı güç yoktur. Kürtlerin desteği alınmadan Suriye’de en küçük bir ilerleme mümkün değil” diye konuştu.
Erdoğan manipülasyon yapıyor
Şu anda ÖSO adı altında Türkiye’nin ileri sürdüğü çetelerin o coğrafyanın, toprakların sahibi olmadığını ifade eden Demirtaş, “Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği ‘Cerablus’un asıl sahipleri evlerine geri dönmüştür, IŞİD oradan temizlenmiştir’ şeklindeki söylem tümüyle bir manipülasyon ve yalandır” dedi.
ABD ve Rusya rıza göstermeyecek
“Bütün dünya bunları izleyor tabii ki. Ne Ruslar ne de Amerikalılar kanımca Kürtlerden vazgeçemezler” diyen Demirtaş şöyle devam etti: “Şu anda o bölgede karşılıklı bir denge söz konusudur ve bu dengeler kısa vadede bozulamaz. Özellikle Türkiye’nin Erdoğan’ın ‘IŞİD’i durduruyorum’ adı altında yeni IŞİD çetelerini Suriye’ye sokmasına eminim ki Amerika ve Rusya’da çok fazla rıza göstermeyecektir.
İşgal Cerablus’u aşmaz
Ben Cerablus’u çok çok aşacak askeri bir işgale de izin verileceği kanaatinde değilim. Bu, yıllardır uluslararası güçlerin, koalisyonun, Kürtlerin el birliğiyle temizlediği IŞİD’i Erdoğan eliyle yeniden Suriye’ye taşımak anlamına gelecektir. Suriye’de her şey sil baştan yapılmak zorunda kalacaktır.”
Önemli olan Kürtlerin öz gücü
Demirtaş, önemli olanın Amerika ve Rusya’nın tavrından çok Kürt halkının orada diğer halklarla yaptığı ittifaklarla öz gücüne dayanması olduğunun da altını çizdi: “Aslolan budur. Öz gücü olmayan hiçbir gücün zaten uluslararası diplomaside destek bulması, uluslararası arenada destek bulması mümkün değildir. Kürt halkının bugün Amerika, Rusya, koalisyon güçleri tarafından görmezden gelinememesinin tek nedeni IŞİD’i durdurabilmeyi başarmış olmasıdır. Kürt güçleri öz gücüne dayanarak bu ilerlemeyi sağlamış, Uluslararası Koalisyon’un desteği sonradan gelmiştir.
Rojava halklarının yanındayız
Kuzey Kürtleri olarak demokrasi güçleriyle birlikte bütün Rojava halklarının yanında olacaklarını vurgulayan Demirtaş, “AKP’nin faşizan işgalci politikalarına karşı duracağız. Bedeli ne olursa olsun bir kez daha tarihin tekerrür etmesine ve Kürt halkının tarihsel kazanımlarının tasfiye edilmesine hiçbirimiz asla müsade etmeyeceğiz, sonuna kadar bu faşizan işgal girişimine karşı direneceğiz” dedi.
Haklı olan kazanacak
“Kürt halkı dostlarıyla birlikte eminimki bütün bu işgal operasyonlarına karşı kendi öz yurdunu savunacak bir tutum ortaya koyacaktır. ÖSO çeteleri adı altında bir kez IŞİD’in o topraklarda barbarca işgaline eminim ki oradaki güçler zaten direnerek cevap verecektir” diyen Demirtaş şöyle devam etti: “Belki AKP ve Erdoğan’ın çılgınlığıyla biraz daha kan akıtacaklar, üzücü olan tarafı budur. Ama halkımız şundan emin olmalıdır. Burada haklı olan ve gücünü iyi organize edip kullanan taraf kazanacaktır. Erdoğan zihniyeti Türk işgalci şovenist programı ya da politikası kesinlikle kaybedecektir. Kimse Kürt halkına ve diğer halklara Türk ırkçılık egemenliğini artık bu saatten sonra dayatamaz.”
Eylemler artacak
HDP olarak bu işgal operasyonu asla kabul etmeyeceklerini ve demokratik tepkilerini göstereceklerini belirten Demirtaş, “Savaş karşıtlığı giderek büyüyün bir toplumsal barış mücadelesine de dönüşecek. 1 Eylül vesilesiyle zaten Türkiye’de ve Kürdistan’da çok sayıda yürüyüş ve miting gerçekleştirilecek. Bunlar aynı zamanda Rojava’nın işgaline karşı AKP ve Türk hükümetinin politikasının teşhiri olacaktır” dedi.
HABER MERKEZİ