Sorun ağırlaştı, ancak karamsarlığı değil mücadeleyi büyütmeli
Ahmet Aydın
02. 11. 2105
Sadece 1 Kasım seçiminin sonuçlarıyla ilgili değil, genel olarak Türkiye'nin gidişatı konusunda daha soğukkanlı ve çok daha ciddi tartışmalara ihtiyaç duyulduğu açık.
İlerici-devrimci muhalefet güçleri bugüne kadar iktidara karşı verilen düzen içi demokrasi mücadelesini hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi ve zemininde ele aldılar. Bu zeminde ciddi bir kayma var. Sorun, hak ve özgürlükleri genişletme düzeyinden artık yaşamı savunma yani can güvenliğini sağlama düzeyine geriledi. Zemindeki bu kaymayı fark edip ona göre konumlanma, yeni cinayetlerin ve kitlesel katliamların önlenmesi açısından önemlidir.
Seçim ve son sosyal-politik durum konusunda şimdilik şu belirlemeleri yapmak mümkündür:
1- 1 Kasım seçim sonuçlarına çok karamsar bakmamızı önleyen iki nokta var. Öncelikle bu sonuçlar olağanüstü koşulların yani savaş koşullarının ürünüdürler. İkincisi, organize hile faaliyetinin ürünüdürler. Buradan anlaşılması gereken, bu sonuçlar, toplumsal dinamiklerin eğilimleriyle bire bir örtüşmüyor. Hile ve şiddetten kaynaklanan ciddi bir kırılma var. Bu anlamda hem bu seçimin hem de bu rejimin demokratik bir meşruyeti yoktur.
2- AKP iktidarı altında ve bu dejenere seçim sistemiyle, demokratik bir seçimin gerçekleştirilmesi ve iktidarın demokratik yollarla değiştirilmesi mümkün değildir. Erdoğan "Halkoyu ile seçildiğim için fiili yetkilerim var" diyor. Bunun anlamı yasal olmayan, kendi kendime yüklediğim yetkilerim var demektir. O halde halk ta kendi kendisine fiili bazı yetkiler verebilir.
3- İktidarın her alanda şiddeti esas alan bir sindirme ve tasfiye kampanyası başlatacağını söylemek için, sadece son bir aylık pratiğini dikkate almamız yeterlidir. Bu durumda söylemdeki tüm yumuşamalara rağmen halk muhalefeti ile iktidar güçleri arasındaki mücadelesinin daha çok askeri zemine kayacağını söyleyebiliriz.