Rojava Kürt Yönetimi ve Mazlum Abdi, Alevi soykırımının sürdüğü günlerde, soykırımı yürüten güçlerle antlaşma imzalamış ve soykırımın sorumluluğunu, sadece ''HTŞ’nin kontrol edemediği bazı Türkiye destekli cihatçılara'' yükleyerek, HTŞ ve Colani'yi temize çıkartmaya çalışmıştır.
Ahmet Aydın
11 Mart 2025
1- HTŞ-Colani ve onun hamisi Türk devleti (kişisel olarak bu devletin yöneticileri Recep Tayyip Erdoğan, Hakan Fidan, İbrahim Kalın) Suriye'deki Alevi soykırımının sorumlularıdırlar. Birgün dünyada mazlum insanların haklarını savunacak ve soykırım suçlarını yargılayacak uluslararası bir mahkeme kurulursa, bu kurumlar ve şahıslar soykırım suçlamasıyla yargılanacaklardır.
2- Rojava Kürt Yönetimi ve Mazlum Abdi, Alevi soykırımının sürdüğü günlerde, soykırımı yürüten güçlerle antlaşma imzalamış ve soykırımın sorumluluğunu, sadece ''HTŞ’nin kontrol edemediği bazı Türkiye destekli cihatçılara'' yükleyerek, HTŞ ve Colani'yi temize çıkartmaya çalışmıştır. Yine özellikle Kürt medyasında, sürekli olarak Mazlum Abdi’nin Colani’den ‘’Alevilere karşı işlenen suçların soruşturulmasını ve sorumluların cezalandırılmasını talep ettiği’’ yönünde haberler yapılmaktadır. Bu haberler de, başlı başına HTŞ ve Colani’yi aklamaya ve adeta onu adalet dağıtan bir konuma taşımaya hizmet etmektedir. Sanki soykırımı suçunu işleyenler başkalarıymış da, Colani de bu suçluları yakalayacakmış gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor.
Öte yandan Rojava yönetiminden (YPJ dışında) ve Mazlum Abdi’den Alevi soykırımı karşısında ciddi bir protesto ve kınama açıklaması dahi gelmemiştir. Soykırım sürerken, Mazlum Abdi, taraflara diyalog çağrısı yapmıştır. Mazlum Abdi ve Rojava yönetimi bu haliyle Alevilerin soykırıma uğramasını engelleyemez ve soykırım suçlarının cezalandırılmasını sağlayamaz.
HTŞ, uluslararası bir konsorsiyumun taşeronu olmakla birlikte, büyük ölçüde Türk devletinin kontrolündedir ve Türk devleti ile ortak hareket etmektedir. Alevi soykırımı, Türk devletinin yönlendirmesi ve bizzat Colani'nin emriyle başlatılmış ve sürdürülmüştür. ‘’Kontrol dışı güçler, soruşturulacaktır, suçlular cezalandırılacaktır’’ türünden oyunlar, Türk devletinin geleneksel olarak başvurduğu, suçları örtme ve suçluları koruma oyunlarıdır.
Bu koşullarda HTŞ ve Colani ile antlaşma imzalayan Rojava yönetimi, uluslararası kamuoyunda IŞİD kimliği teşhir olan ve soykırım suçlaması ile karşı karşıya kalan HTŞ ve Colani’ye kalkan olmuş, onlara meşruiyet kazandırmaya çalışmış ve kendisini bu suçlara bulaştırmıştır.
3- Rojava yönetimin Alevi soykırımı karşısındaki utanç verici tavrına rağmen, hem Rojava’daki hem de dört parçadaki Kürtlerin çoğunluğu Alevilerin yanındadır. Bundan eminiz. Bazı dinci ve aşırı sağcı kesimler dışında, Kürtler Alevileri anlıyor ve onlara sahip çıkıyor. Son 10-15 yılda yaşananlar ve özellikle IŞİD’in katliamları; Kürtlerde çok ciddi bir zihinsel-kültürel dönüşüme yol açtı. Bu gelişmeyi görmeyip, Sünni parantezine alınan herkesi Alevi düşmanı ilan etmek; hem Alevilere dost olan Kürtlere ve diğer ilerici-demokrat Sünni kesimlere hem de Alevilere haksızlıktır. Bu anlayış Alevileri yalnızlaştırır ve soykırım karşısında savunmasız bırakır.
4- Yapılan antlaşmanın ne kadar bağlayıcı olduğunu, ancak uygulama aşamasında anlayabiliriz. Bu antlaşma ile Rojava yönetimi, fiilen bağımsız olan statüsünden yani özyönetiminden vazgeçmiştir. Bu antlaşma Rojava yönetimi ile ‘’yeni Suriye devleti’’ arasında değil, ‘’yeni Suriye devleti’’ ile QSD komutanı arasında yapılmıştır. Bunun anlamı ‘’yeni Suriye devleti’’ Kuzeydoğu Suriye Özerk Yönetimi’ni tanımamaktadır. Dahası antlaşma; Suriye olarak kabul edilen coğrafyanın çok uluslu bir yapıya sahip olduğunu ve bu coğrafyada bir Kürt ulusunun var olduğunu bile ifade etmiyor. Nitekim antlaşmada, Kürt ulusu yerine ‘’Kürt toplumu’’ kavramı kullanılmıştır.
Rojava Kürtleri bu antlaşma ile; federasyon ve bölgesel özerklik gibi ulusal-demokratik taleplerinin olmadığını beyan ediyorlar ve anayasal vatandaşlık hakları çerçevesinde, Suriye devleti vatandaşı olarak yaşamayı kabul ediyorlar. Karşılaştırmalı olarak ifade edersek bu durum, TC’nin yapısının Suriye’ye taşınması anlamına gelmektedir.
Kürtler Rojava’da şu anda sahip oldukları yönetsel hakların en azından bir bölümünü hukuki olarak değil ama fiilen koruyabilirler mi? Bilemiyoruz. Mazlum Abdi, zor dönemden geçen Colani’ye el uzatırken, belki fiilen kısmi bazı tavizler koparmıştır. Fakat bu tavizlerin hiçbir güvencesi olmayacaktır.
Salih Müslim antlaşmanın Öcalan’ın kendilerine ulaşan mektubu ile uyumlu olduğunu açıkladı. Doğrudur, bu antlaşma Öcalan’ın ‘’ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır’’ görüşüyle uyumludur.
Bu antlaşma belki Öcalan çizgisindeki Kürtler için değil, ama genel planda Kürt ulusu açısından ideolojik ve siyasi bir yenilgidir. Öcalan çizgisi için değil diyoruz, çünkü Öcalan’ın Kürtler için talep ettiği bir ulusal demokratik talep yoktur. Öcalan artık ‘’ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını’’ unutmuştur. Öyle görülüyor ki, PKK’da bu hakkı unutmuştur. Dolayısıyla bu güçler açısından bakıldığında yaşananlar teoriye ve plana uygundur.
5- Salih Müslim ve diğer pek çok Kürt yazar çizeri, bu antlaşma ile Kürtlerin Suriye devletine ‘’ortak’’ olacaklarını söylüyorlar. Elbette birer ‘’Suriye Arap Devleti’’ vatandaşı olarak devlete ortaksınız. Ancak Kürt ulusu olarak hiçbir şeye sahip değilsiniz. Türk devleti de ‘’Kürt kökenli vatandaşların kurulu devletin asli unsurları ve sahipleri’’ olduğunu iddia ediyor. Ama biliyoruz ki, Kürtler hiçbir zaman Türk devletinin asli unsuru ve sahibi olmadı. Kürtler federal bir yapı içinde, kendi topraklarının hakimi olarak merkezi federal devlete katılsalardı, evet o zaman diyebilirdik ki, Kürtler Suriye’de kurulan yeni devletin ortaklarıdırlar. Ancak kendinizi de, Kürt halkını da kandırmayın öyle bir durum yok.
Kendi toprağının sahibi olmayan, kendi kendisini yönetme hakkı olmayan bir ulus, daha büyük toprakların sahibi ve daha geniş yönetimlerin ortağı olamaz. Sizlere yüksek ve şaşalı makamlar öneriyor olabilirler. Belki de ayağınızı yerden kesmek için sizi yüksek makamlara oturtuyorlar. Böylece, tekmeyi vurduklarında kolaylıkla devrilesiniz diyedir belki bu.